İki mavi arasında geçer ömrümüz.
İlkinde doğarız dünyaya ve ikincisinde yürürüz Mevla’ya.
Güzelleşir dünyamız renklerle ve doldururuz heybemizi
amellerimizle. Her yaptığımız işten bir karne alırız ve biriktiririz onları övünç
kaynağı olarak. Fehmedenler ise yaşamanın da bir karnesi olduğunu bilir ve ona
göre yaşar hayatını ebedi âleme hazırlık olarak.
Hayat denen bu yolculukta bizi
vezir de eden, rezil de eden dilimiz olur. Kendi küçüktür ama hayatımızdaki
rolü büyüktür. Anlaşırken de kavga ederken de önce onu kullanırız. Dilimiz
kimliğimiz olur bizim.
Arzu ve isteklerimizi dil ile söyler ama kalp ile sunarız
Yaradan’a.
Aciz ve zayıf halimizle kudreti
sonsuz Yaradan’dan talep ederiz her şeyimizi. Hava gibi, ekmek gibi, su gibi
biliriz duayı. Madde âleminden mana âlemine yükseliştir, göklere kurulan
merdivendir dua.
Hislerimizin tezahürüdür
gözyaşlarımız. Bir damladır ama koca bir âlemi saklarlar içlerinde. Su gibidir
belki ama aslında duygudur gözyaşları. Hayatı anlamaktır gözyaşı, paylaşmaktır
acıları ve can olmaktır sevgiliye.
Kötülükleri silmektir ve yücelmektir Yaradan’a. Âlemi
yıkayan damlalardır onlar.
Bu yolculuk serüveninde birçok
duyguyu, olayı ve farklılıkları yaşarız. Bazen doğduğumuz yerde geçer ömrümüz.
Bazen de diyar diyar dolaşırız bu fani âlemi… Sılada gurbeti yaşarız, gurbette
sıla özlemiyle yanarız bazen.
Ömrün, âlemin ve zamanın deveranı
gibi mevsimlerin de deveranı vardır ve yazdan sonra kış gelir çatar ansızın.
Beyaz bir çarşaf gibi örterler yeryüzünü kar taneleri, üşütür ve korkuturlar
serçe yürekleri ve serçe yüreklileri. Tevhidin göstergesi kışlar belki de beyaz
baharlardır ve uçuşan kar taneleri de kelebekleridir onların kim bilir.
Hz. Âdem ile başlayan İslam
Medeniyeti Hz. Muhammed ile zirveye çıkmış, iman kardeşliği ile başlayan bu
anlayış ile kısa zamanda tüm dünyaya yayılmış ve fitneyi, taassubu, cahilliği,
fakirliği sona erdirmiştir. Tarihte iyi ve kötü günler yaşadık. Her bir olay
kazındı zihnimize bir daha silinmemek üzere. Bütün bu yaşananlara sadece tarih
şahitlik yapmadı, aynı zamanda gözlerimizi de şahit tuttuk yaşadıklarımıza.
Dersler çıkardık hepsinden ve bir daha yaşanmasın diye o günler, anlattık
onları genç nesillerimize ve kaydettik onları kitaplara.
İyi ile kötünün, hak ile batılın,
doğru ile yanlışın mücadelesi sürdü dünya kurulalı beri ve kıyamete kadar da
sürecek. İyileri Habillerle, kötüleri Kabillerle adlandırdık. Yeryüzünü kana
bularken Kabiller, dünyayı cennete çevirmek için uğraştı Habiller. Tarihe yön
veren hep hak olmuştur ve ebediyete hâkim olacak olan da hak olacaktır.
Haini de bitmez bu toprakların
kahramanı da. Batılın karşısında dimdik duran yiğitlere selam olsun.
Milli ve manevi değerleri uğruna canını feda edenlere selam
olsun. Hak davanın savunucusu güzel insanlara selam olsun.
Boğuşuruz dünyayla ve hayat denen
kavgadan zaferle çıkabilmektir muradımız. Bunun için yaşadıklarımız tecrübe
olur hafızamızda ve yeni yaşantılara örnek bırakırız onları. Zaman eğitir bizi,
zamanla öğreniriz birçok şeyi ama artık takatimiz kalmamıştır dizlerimizde. Hayırlı
bir evlat yetiştirmişsek hayırla saklar ve hayırla yâd eder bizi.
Ömrümüz vefa eder yaşlanırsak,
tecrübe ve birikimlerimizi yeni kuşaklara aktarırız eğer sorarlar sa.
Ne kadar yaşarsak yaşayalım akıbet ölümdür ya. Biter
nefesler bir gün ve çekiliriz ebedi istirahatgâhımıza.
Fani hayatın beşiği ana
kucağından başlayıp ebedi hayatın beşiği kabre uzanan bir yolun kıvrımlarında
yollanır gideriz.
Mevla’m sonumuzu hahreylesin.