Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Haziran 2021

Bir Nutku Tahrif

Simgesi cami olan güzel şehrimiz İstanbul’a, Çamlıca ve Ayasofya’dan sonra Taksim Camii de eklendi. Zarif minarelerle donatılmış şehrin gerdanlığına üç zümrüt inci daha katıldı şükür. Bu muhteşem mabedi düşünenlerden, yapan ve yaptıranlardan Allah razı olsun. Vicdanı olan herkes, “Taksim Camii İstanbul’a çok yakıştı.” diyor. Dört yıl önce gazetemizde yazdığımız gibi, büyük edebiyat tarihçimiz Nihad Sâmi Banarlı da 1950’deki yazısında Taksim’e bir cami yapılması gerektiğini ifade etmişti. Demek ki akıl için yol birdir.

Gelelim başlığımıza. Basındaki tahrifattan hep şikâyet edilir. Nedir tahrifat? Yapılan açıklamayı, yazılan eseri kasten hatalı şekilde yazıp yorumlama, yani bozmadır. Bu çirkin davranış, dün de vardı bugün de. Siyaset tarihimizde sözleri en çok çarpıtılan merhum iki güzide lider Adnan Menderes ve Turgut Özal’dı. Bediüzzaman Said Nursi’nin Emirdağ Lâhikası adlı eserini okurken Menderes’e yapılan bir yanlıştan bahsediliyor. Demek ki Hazret, “Menderes’in Konya Nutkuna Dair Açıklaması”nı çok mühim bulmuş ki eserine almış. 1950’lerde Zafer gazetesinde yayımlanan bu açıklama, kirli bir zihniyetin güzel bir devri nasıl karalamaya çalıştığını göstermesi adına çok önemli ve ibretlidir. Günümüze de ışık tutuyor. Eserden aynen alıyorum:

“Başvekil sözlerinin maksatlı olarak tefsirlere tâbi tutulduğunu söylüyor. (Hususi muhabirimizden)Ankara: Başvekil Adnan Menderes Konya’da söylemiş olduğu nutuk dolayısıyla yapılan neşriyat üzerine Zafer gazetesinin sorduğu bir suali şu şekilde cevaplandırmıştır:

‘Konya’da Hükümet Meydanında büyük bir kütle hâlinde toplanmış bulunan çok muhterem Konyalı vatandaşlarıma karşı söylediğim nutkun lâiklik telakkimiz hakkındaki kısmını su-i niyet sahibi kalemlerde nasıl tefsire tâbi tutulduğunu,ben de esefle müşahede ettim. Bunlardan bir kısım sözlerimin kardeşi kardeşe kırdıracak bir mahiyette olduğunu, bir kısmı sağ politikacılara meydan açtığını ve mukaddesatçılık yasağını ortadan kaldırdığını ve netice itibariyle Türk inkılâplarının büyük esaslarından birini zedelediğini ifade etmişlerdir.

Bütün bu yazılarda dikkatime çarpan cihet, Konya’daki sözlerimin takip olunan maksatlara ve elde edilmek istenen neticelere göre tahrif edilmiş olmasıdır. Meselenin iyice anlaşılması için evvelâ Konya’daki sözlerimi bir kere daha ve o günkü Anadolu Ajansı’nda neşredildiği gibi tekrar etmek isterim. O gün aynen şöyle demiştim:

Şimdi size lâiklik telakkimizden de bahsetmek istiyorum. Lâiklik bir taraftan din ile siyasetin birbirinden ayrılması, diğer taraftan ise vicdan hürriyeti manasına gelir. Din ile siyasetin kat’i surette birbirinden ayrılması esasında en küçük tereddüde dahi tahammülümüz yoktur.

Vicdan hürriyeti bahsine gelince: Türk Milleti Müslümandır. Ve Müslüman olarak kalacaktır. Evvelâ kendine ve gelecek nesillere dinini telkin etmesi, onun esasını ve kaidelerini öğretmesi ebediyen Müslüman kalmasının münakaşa götürmez birşartıdır. Hâlbuki mekteplerde din dersi olmayınca evladına kendi dinini telkin etmek ve öğretmek isteyen vatandaşlar bu imkânlardan mahrum edilmiş olurlar. Müslüman çocuğu dinini öğrenmek gibi pek tabiî bir haktan mahrum edilmemek icab eder. Böyle mahrumiyet ve imkânsızlık vicdan hürriyetine uygundur denilmez. Bu itibarla orta mekteplerimize din dersleri koymak, yerinde birtedbir olacaktır.

Dinsiz bir cemiyetin, bir milletin pâyidar olabileceğine inanmıyoruz. En ileri milletlerin dahi din ile siyasetve dünya işlerini birbirinden ayırdıktan sonra ne derece dinlerine bağlı kaldıklarını biliyoruz. Bugünkü seviye ile asil milletimize taassup isnadı reva görülemez. Milletimiz dinine sımsıkı bağlı olduğu kadar, umumiyetle dini en temiz duygularla benimsemektedir. İslamlık, Milletimizin vicdanında en musaffa seviyesini bulmuştur. Müslümanlığı ve onun esaslarını, farizalarını ve kaidelerini kifayetle telkin edip öğretecek öğretmenlerimizin yetiştirilmesine ayrıca gayret sarfedilecektir. Gelecek sene lise derecesinde ilk mezunlarını verecek olanKonya İmam Hatip Mektebinin ileri seviyede din tahsili veren bir tedris müessesesi hâli getirilmesi ve bu müesseselerin benzerlerinin yurtta fazlalaştırılması uygun olacaktır.’ demiştir.

Konya nutkunun bu kısmını muhterem Türk efkârı karşısında öylece tekrar ettikten sonra şunu ehemmiyetle tebarüz ettirmek isterim ki: Beyanatım, herhangi bir iltibasa mahal vermeyecek kadar açıktık. Yapılacak tefsirlerde, ileri sürülecek mütalâalarda bu açık metine sadık kalmak esastır. Hiç kimse benim söylediğim sözleri tahrif hakkına sahip olmadığı gibi, hiçbir zaman aklımdan geçmeyen maksadı ve niyetleri bana atfetmeğe kimsenin hakkı olmamak lâzım gelir.”