Bir Nokta ve Mürsel Sönmez
Bir Nokta Dergisi, 1980 Sonrası İslami Edebiyatın protest şairlerinden Mürsel Sönmez’in rehberliğinde yirminci yılına girdi. Derginin kurucusu Mürsel Sönmez olduğu için haliyle onun rehberliğinde devam ediyor. Bir Nokta Dergisi; Mavera, Edebiyat Dergisi, Kardelen, Düş Çınarı dergisinin tecrübelerinden/küllerinden doğmuş bir dergi.
Mürsel
Sönmez’i doksanlı yıllardan beri tanıyorum. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğrencilerinin hazırladığı
Edebiyat Bülteni Şiir Gecelerinden. Yaklaşık on dokuz yıl devam eden geleneksel
şiir gecelerinde aranan, şiir okuması için beklenilen bir şairdi. Şairler
sahneye çıkıp şiirlerini okurken o,
meydan okuyordu. Şairleri dinlerken de protokol koltuğunda oturmazdı.
Kenarda bir yerde otururdu. Muhalif
şiiri adeta yaşıyordu. Bu şiir gecelerinin birinde sözleri hâlâ hâtırımda olan bir şiirini/meydan okumasını
hiç unutmuyorum.
“Sabah sensiz olmuyor. Öğlen sensiz
olmuyor, ikindi sensiz olmuyor, akşam sensiz olmuyor, yatsı sensiz olmuyor.”
O vakit
Mürsel Sönmez, kürsüye çıkarken bir meydan okuma daha yapmıştı. Program
sunucumuz Nida Kırömeroğlu’na göndermiş olduğu bir pusulada Hakk ile Batıl’ın
arasına keskin bir çizgi koymazsanız gideceğim buradan, demişti. Bizler de onun
talebini yerine getirmiştik. Kürsüde şu coşkun konuşmayı yapmıştı meydan
okumadan önce.
“Hakk ile Batıl’ın arasına keskin bir
çizgi koyan Nida kardeşime ve arkadaşlarına çok teşekkür ederim,” (Bunun
hikayesi bizde saklı)
O şiir
gecesinde şairlerimiz için kitap standı da açmıştık. O zamanlar “Dar Vakit Günleri” kitabı yeni
çıkmıştı. Bu kitaptan bir tane alıp imzalamıştım. Bu kitap, merhum Mahmut
Balcı’nın Birey Yayınları arasından çıkmıştı. Mürsel Sönmez’in
kütüphanemdeki tek imzalı
kitabı budur. Bir de “Sabır Şiirleri Seçkisi” için faksladığı bir şiiri
var bende.
Şimdilerde
İstanbul’a her vardığımızda ona varamıyoruz. İstanbul’da, Anadolu Yakasında
Örnek Mahallesinin bu örnek sakinine varamıyoruz. Bunda kusurumuz çok,
biliyoruz. Ama onun “görünmekten çok görmeyi önceledik.” sözü bizim tek
tesellimiz olacak galiba.
Mürsel
Sönmez ve arkadaşlarının davası, daima Hakk ile Batıl mücadelesinde Hakk’tan
yana taraf tutarak devam etmişti. Müslüman bir adam devrimcidir diyordu. Ama
her devrimci Müslüman değildir, diyordu. Onun bu sözü ve eylemi bizi kabuklarımızı
kırmaya sevketmişti. Nitekim davasının yayın organı olan Bir Nokta dergisinin
200. Sayısında
“Biz
edebiyatla uğraştık, şiir yazdık, şiirlerimizde dua ettik, büyük ruhu geri
çağırdık ve buna devam ediyoruz.” diye bir manşet cümlesi kullanmıştı.
Mürsel
Sönmez ve arkadaşları için, Bir Nokta dergisi ustalık eseri desek yeridir. Daha
önce Kardelen Dergisinde Müştehir Karakaya, Nurettin Durman ile sessiz
yürüyüşünü devam ettirmişti. Şimdi bu yürüyüşe bir nokta koyarcasına sesli bir
yürüyüş gerçekleştiriyor.
Bir Nokta
Dergisi, konformist Müslümanlığı benimsemeyen, konformist edebiyata karşı duran
şair ve yazarların adeta durağı gibi. Mürsel Sönmez, Şakir Kurtulmuş’a vermiş
olduğu bir mülakatta sanki Bir Nokta Dergisinin mecrasını tanımlamış:
“Marka adamlar üretip ya da
‘yaratıyoruz’, sonra tapınıp duruyoruz. Biz, acizane böyle bir marka değiliz,
biz türkülerimizi söylemeye çalıştık.”
Elimde Bir
Nokta Dergisinin Ağustos 2020 sayısı var. Derginin kapak arkası reklam almamış.
Burada merhum Asım Gültekin için bir taziyename var.
“Kültür-sanat dünyamıza
büyük hizmetleri olan nesillere ağabeylik yapmış eylem adamı Asım Gültekin
Hakk’a yürüdü. Şahidiz:Cânân ileydi, cânân iledir. BİRNOKTA”
Bir Nokta’nın kurucusu
Mürsel Sönmez, şimdilerde derginin genel yayın danışmanı olarak görev
üstlenmiş. Orhan Memiş yasal sahibi, Resul Tamgüç genel yayın yönetmeni, Feyza
Rumeysa Altındal ise genel yayın koordinatörü olarak derginin yükünü üstlenmiş
durumda.
Buraya kadar olumlu eleştiriler içinde dergiyi ve Mürsel
Sönmez’i anlatmaya çalıştık. Acaba yapıcı bir tenkit yapsak zülf-i yâre
dokunulmaz mı? Dergiler, bir mecra üzere kurulur ve bir ekol olarak devam eder.
Servet-i Fünuncular, Fecr-i Âticiler, Garipçiler, Hisarcılar vs. Şimdilerde
sanırım hakemli dergi olayı muhabetti de olsa gerek her edip, ürününü hemen bir
dergide çıkarmak istiyor. Mesela Mavera’da Cahit Zarifoğlu’nun genç yazar
adaylarına yazdığı mektuplar vardı. Günümüz dergileri pek sıcak bakmıyor bu
olaya. Yazar da kendisine mektup yazılmasını beklemeden yazısını alıp diğer dergiye/dergilere
koşuyor. Diğer dergilerde aynı imzaların
bu dergide de karşıma çıkması benim bu teorimin artık geçerliliğini
kaybettiğini gösteriyor. Söz bu iddiamı bir daha dillendirmeyeceğim.
Bunun
dışında muhalif şairlerin, muhalif yazarların aykırılık anlamında söylediği
nağmeler bu derginin sayfalarında yer alıyor. Dergiyi ayakta tutan ve hür
tefekkürün kalesi haline getiren başta Mürsel Sönmez ağabeyimiz olmak üzere
diğer yönetim kadrosuna sonsuz teşekkürler.