Bir medeniyetin iflası…Umurun(m)uzda mı!
Medeniyet bilincinin yok olması asıl yok oluştur. Bilinç kaybına uğramış, ruhu işgal edilmiş, kalp denen azanın gönül denen melekeye doğru everilemeyişi, coğrafyası fizikken talan edilmiş koca bir zenginlik, popüler kültürün kanserine kapılan nesillerin yok oluş serüveni… Fıtratına yabancı edilen insan, kültürel kodlarına gafletle nüfuz edilmiş, kendi öz frekanslarına düşman kesilmiş, mana ve medeniyetinin insicamını yitirmiş, neşvünema bulacak bir filizi kalmayan koca bir medeniyetin yok oluşunu konuşma acziyeti, derin bir iflasa işarettir.
Bütün bunların ehemmiyetinin bile farkında olmayan, bu kahredici durumun farkındalığını bile fark edemeyecek kadar gaflet şarabında sarhoş olanların, sadece bir dubleyle sarhoş olmayı itici görmeleri kadar kör edici bir durum olamaz. Bu sayılanlar, inşası bin yılları alan, ihyası ise sonsuzluk kadar zor olan bir kudret ve merhamet iklimin çöküşünü üzüntüyle bildirmeye yaramaktan başka neye yarar ki…
Ölüm ve kan ile yorumlanmaktan başka hiçbir şey artık ifade edemiyor medeniyetimizin kan kusucu son halini. Ekonomisi bağırsaklarına kadar faize bulaşmış, sosyolojisi popüler zehrin tecavüzünde, hukuk kaideleri zengin zorbaların doymak bilmeyen iştahlarının vicdanına mahkûm, toplum psikolojisi batılı kan haydutlarının-ruh hastası psikopatlarının modern iki kelamıyla tedavi edilmek için can çekişme komasında, hâsılı topyekûn azap, ifşa ve izah edebilir medeniyetimizin iflasını…
Hani ne diyor İsmet ÖZEL: ‘‘Dilce susulup bedence konuşulan bir çağda biliyorum kolay anlaşılmayacak.’’ Vaziyet budur. Ne söylersek söyleyelim vaziyetin anlatılması zor, anlaşılması bundan da zor…
Mutlu olamıyor, mutlu kalamıyorsak, mutlu edemiyorsak, anlayamıyor, anlatılamıyor ve anlaşılamıyorsak, dost görülemiyor, dost göremiyorsak, han sarhoş hancı sarhoşsa, madde babayı da ve oğlu da esir almışsa, en yakın akrabalar arasında bile cüzdanın hükmü hâkimse, gönül mağlup, menfaat namağlupsa o vakit bir medeniyetin varlığından söz edilemez; ancak o medeniyetin iflasından söz edilebilir, medeniyetin iflasının ifşasından söz edilebilir…
Tek kelamıyla cihana hükmetmeye muktedir olan medeniyetimiz, batılı haydutların gönderdiği bir sandık domatese ihtiyaç duyuyorsa, asıl muhtaç olduğumuz yaratanımızı kaybettiğimizi ve kaybettiğimizin farkında bile olmadığımızı özetlemez mi ya hâl, ey hâl…
Sonsuzluk medeniyetinin pratikte iflası, teorisini hükümsüz bırakmaz. İnşası için her tür imkânın sunulduğu ‘emanet yükleyicisi’ insanın ihya etmeye muvaffak olamaması, yine insanın kusuru ve vebalidir.
(Bir sonraki yazıda ise artık ölümle cebelleşen medeniyetimizin elektro şokla tedavisi ile alakalı teşhis ve tedavi yöntemlerini zorlayacağız.)