Bir kamptan daha fazlası
İki güzel dost ile birlikte 15 – 18 Aralık tarihleri arasında Hollanda’nın başkenti Amsterdam’dayız… İki programa iştirak etmek nasip oldu…
Biri; ‘’Aksa
Uyanışı 2 (Kardeşlik ve Dayanışma Günü) Gazze bize ne diyor?’’
Diğeri ise; ‘Müslüman Perspektifi
Vakfı’nın düzenlediği son bir yıl içinde Müslüman olan Hollandalılara yönelik
kamp programı…
İkisi
de birbirinden anlamlı ve alışılagelenin dışında farklı güzellikler içeriyordu…
Gazze’de
yaşanan çağın en kanlı katliamının dünya üzerindeki etkilerini Avrupa’dan
gözlemleme imkânımız oldu… Ma’şeri vicdanın nasıl ayaklandığına tanık olduk…
Gazze’nin mazlumiyet, masumiyet ve metaneti üzerinden yeryüzünün gündemine
Filistin ve İslam düşmüş…
Yıllardır
düşünürdüm, 8 milyar insanın gündemine İslam’ı kim taşıyacak? Yeni bir
peygamber, yeni bir kitap gelmeyeceğine göre Müslümanların uhdesinde olan bu
görevi kim gerçekleştirecekti?
Gazzeli
şehit sabilerin bu sorunu çözdüklerini gördük… Sanıyorum şu an yeryüzünde
İslam’ın girmediği ev kalmadı… En fazla merak edilen ve okunan kitap Kur’an
oldu… Gazze direnişinin manevi dinamikleri insanlığın en çok merak ettiği konu…
İşte
böylesi bir atmosferde ‘Müslüman Perspektif Vakfı’ (Stichting Moslim
Perspectief)’nın Ommen’deki üç günlük kamp programının misafiriyiz… Son altı ay
içinde Müslüman olan Hollandalı mühtediler ile birlikteyiz… Kampın kapasitesi
sınırlı olduğu için ancak elli kişiyi kabul edebilmişler…
Vakfın
kurucuları Türkiye’den giden gençlerin ikinci kuşak gençleri…
Benim
için en anlamlı olan kısmı, Türkiye’den Avrupa’ya giden yüzbinlerce Müslümandan
ilk defa kendi kabuklarını kırıp ülkenin yerlilerine yönelik bir davet
çalışması başlatmış olmalarıydı…
Sokak
davet… İslam ve Müslümanlarla ilgili olumsuz algıları, çarpık anlayışları
yıkmak, sahih İslam ile Avrupa insanını buluşturmak… Kısa sürede oldukça güzel
mesafeler aldıklarını öğreniyoruz… Yüzlerce insanın hidayetine vesile
olduklarını müjdeliyorlar, ancak rakam vermemeye dikkat ediyorlar… Zaten
kendileri de artık bilmiyorlar… Nedeni;
Bir;
sayı arttıkça şer güçlerinin hedefi olma riski…
İki;
nihayetinde biz de insanız, nefislerimizde bir gurur ve kibir oluşur kaygısı
taşıyorlar…
Vakfın
başkanı ve hocası Abdullah Özütürk kardeşim oldukça donanımlı, duyarlı ve duruşu
sağlam bir şahsiyet… Davetçi kadrosu ile yüreklere yürüyor…
Londra’da
benzeri davet çalışmaları yapan mühtedi Hamza Andreas Tzortzis ile iletişim
halindeler.
Türkiye’den
bu güzel davet açılımına ekonomik destek veren iş insanlarımızın olduğunu
duymak ayrı bir anlam katıyordu…
Üç
günlük kamp ortamının hayatımda apayrı bir yerinin olduğunu ifade etmek
isterim… 50 civarında pırıl pırıl yürekten yansıyan coşku, içtenlik, enerji ve
istek beni başka dünyalara taşıyordu…
Davet
çalışmalarımızda son yıllarda yaşadığımız donukluk ve durağanlığa yönelik yeni
bir dinamizm damarı yakalamıştım… Benim için de oldukça önemliydi…
Daru’l
Erkam’ın Avrupa versiyonuna tanıklık ediyordum… Kampın ana teması; kimlik ve kardeşlikti…
Yılda bir kamp buluşmaları, ayda bir de kardeşlik geceleri ile ümmet bilincini
perçinliyorlar…
Her
birinin çarpıcı ayrı bir hidayet öyküsü bulunuyor… Nedim (Eyevan Danenberg)
Dünya Kickbox şampiyonluğunda bulamadığı huzuru İslam’da bulduğunu ifade diyor…
7 dil
bilen Marko, dini güzel olanın dilinin de güzel olması gerektiğine vurgu
yapıyor…
Nordin,
İslam’a saldıran ve sataşanlara karşı kontra atak yapmakla meşgul olduğunu
söylüyor…
Yeni
ismiyle İdris, gangaster bir aileden geldiğini, geçmiş yaşamını çete ve mafya
lideri olarak tükettiğini, bir gün İslam’a merak sardığında çaldığı bir
Kur’an-ı Kerim’i okuyarak Müslüman olduğunu bizlerle paylaşıyor… Hayret, hırsızlığın da böyle hayra vesile
olacak bir boyutunun olabileceğini öğrenmiş oluyoruz…
Cezmi
(Rayan), futbol oynadığı takımdaki Müslüman arkadaşlarında gördüğü dostluk,
dürüstlük ve centilmenlikten sonra İslam’a yöneldiğini söylüyor…
Bir
diğeri hakiki İslam kardeşliğinin sabah namazında aynı safta buluşmakta
olduğuna inanıyor…
Tertemiz
fıtrata hikmet damlalarının nasıl düştüğüne tanıklık ediyoruz…
İslam’a
girmek için mükemmel olmak gerekmiyor ama İslam’ın insanı nasıl
mükemmelleştirdiğini görüyorum…
Alex,
İslam’daki ahiret inancı beni İslam’a çekti…
Müslüman
olmadan namaza başlayanlar, Ramazan orucu tutanların yaşadığı süreçler oldukça
çarpıcı...
Hindu
Satis, yeni ismi ile Amir yaşadığı depresyon, intiharın eşiğinden nasıl
döndüğünü, bir arkadaşının verdiği Kur’an’ı okuyarak hidayete adım attığını
duygu yüklü cümlelerle yüreğimize işliyor…
Hülasa
gittiğim ortam bir kamptan daha fazlasıydı…
Şimdi
derin derin düşünüyorum, tezgâhı nereye açsam diye…