Bir insan, bir entelektüel: Sabahattin Ali
Edebiyat ve düşünce dünyamızda kalıcı eserler bırakan
isimlerin başında Sabahattin Ali (25 Şubat 1907-2 Nisan 1948) gelmektedir.
Kirli ve karanlık bir cinayet sonucu hayatını kaybetmesinin üzerinden 73 yıl geçmesine
rağmen Sabahattin Ali’nin eserleri bugün en çok okunan eserler arasındadır. Sabahattin
Ali, İçimizdeki Şeytan, Kürk Mantolu Madonna, Kuyucaklı Yusuf, Değirmen, Kağnı, Ses ve Sırçalı
Köşk isimli eserleriyle bugün bile etkili olan zengin bir edebi ve
entelektüel mirası bizlere bırakmıştır. Sabahattin Ali, 41 yıllık hayatına
asırları sığdıran verimli ve üretken bir hayat yaşamıştır.
Sabahattin Ali insana, hayata ve topluma asla yabancılaşmamış
bir yazardır. Onun için sanat, toplumla ve insanla ilişki kurma faaliyetidir.
Toplumun ve hayatın gerçekliğinden kopmadan sanat yapılması gerektiğine inanan
Sabahattin Ali, sanatın amacını şöyle ifade etmektedir: “Benim kanaatimce
sanat, insana insanı ve hayatı ve bunların manasını öğretmekle muvazzaftır.” Sabahattin
Ali’ye göre sanat, toplumu ve insanlığı daha iyiye, doğruya ve güzelliğe
götürmek için yapılan sınırsız bir çaba ve arayıştır: “Hayatta her şey gibi
sanat da bir hizmet ve mücadeledir... Sanatçı, hizmetinde bulunduğu toplumu, hatta
kudretine göre bütün insanlığı daha doğruya, daha iyiye ve daha güzele götürmek
için çalışacak, hitap ettiği kimselerde bu doğru, iyi ve güzelin hasretini
uyandırmak ve bunlara gidilecek yolu işaret etmek isteyecektir.” Sabahattin
Ali, eserlerinde daha iyi bir dünya arayışı için insanda yoğun bir motivasyon
arzusu uyandırmayı, insanın duygularını ve düşüncelerini derinden etkilemeyi
başarmaktadır.
Sanatın mutlaka insan ve topluma dair bir amacı olması
gerektiğini düşünen Sabahattin Ali, toplumdan kopuk, elitist tarzda sanat
çalışmaları yapan kişileri “eski gazelhanlar” ve “zevk sahipleri (sahib-i
mezak)” olarak eleştirmiştir. “İlim gibi, güzel sanatlar gibi kültür
varlıklarını yalnız muayyen bazı sınıfların veya zümrelerin istifade
edebildikleri birer lüks olmaktan kurtarıp, bütün milletin malı haline getirmek
gerektiğini” düşünen Sabahattin Ali, sanatı, şiiri, öyküyü ve romanı bütün
insanlara ait hale getirmenin çabasında olmuş gerçek bir insan ve
entelektüeldir. Sanatın ayırım yapmadan bütün insanlara katkı sunması
gerektiğini düşünen Sabahattin Ali, geçmişi tekrar eden ve kişisel zevkleri
tatmin etmek için yapılan sanat ürünlerine olumlu bakmamıştır.
Sabahattin Ali şiir, hikaye ve romanda çok önemli eserler
vermiş bir isimdir. Ali, şiiri her zaman insan gelişimine ve oluşumuna katkı
sunan bir faaliyet olarak görmüştür. Eski/yeni şiir şeklindeki ayırımları
benimsemeyen Ali, şiirin asıl işlevinin insana farklı katkılarda bulunabilecek
bir kaynak olduğunu söylemektedir: “Bence şiirin eskisi yenisi yoktur. İyi
şiir, muhakkak ki insana bir şey ilave eder, bu şey bazen tez olur, bazen bizim
manen daha genişlememizi temin eden bir heyecan olur.”
Sabahattin Ali, 30’lu yıllardan itibaren dünyada yükselen faşizm
ve ırkçılık tehlikesinin farkına çok erken varan bir entelektüeldir. Sabahattin
Ali, faşizm ve ırkçılığın insanlığı ve dünyayı savaşa, yıkıma ve faciaya
götüreceğini anlatmaya çalışmış, faşizme karşı net bir duruş ortaya koymuştur. Faşizmi
ve ırkçılığa yönelttiği eleştirilerle Sabahattin Ali, bu iki kötülüğün sosyal,
siyasal ve entelektüel hayatı esir almasını engellemeye çalışmıştır. Faşizmin
bir fikir değil, “fikirden yoksunluğa” dayanan bir çılgınlık olduğunu
Sabahattin Ali anlatmaktadır. Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan isimli romanında faşizmin en temel iki özelliğinin
ahlaksızlık ve akılsızlık olduğunu etkili bir şekilde ortaya koymaktadır.
Sabahattin Ali, uğradığı bütün baskılar ve zulümler
karşısında sığınılacak tek yerin Allah olduğuna tevekkül eden bir maneviyat
tecrübesine de sahiptir. Sabahattin Ali şöyle demektedir: “Gel Ey günahkâr
güzel/ Sen de sarıl Allah’a/ Dünyada yalnız o el/ Hitâm verir her âha.”
“Yaşamak, mevzuatı çiğnemek, talihi devirmektir/ Dünyayı parmağının ucunda çevirmektir/ Yaşamak, yatağından seller gibi taşmaktır” dizeleriyle coşkulu bir hayat anlayışına sahip olduğunu, eserlerinde aşka, kadına, ezilmişliğe, yozluğa ve özgürlüğe dair önemli anlayışlar ortaya koyan Sabahattin Ali’nin, popüler bir yazar olmanın ötesinde sahici ve derin bir entelektüel olarak anlaşılmasına gerek vardır.