Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Bir insan, bir entelektüel: Sabahattin Ali

Edebiyat ve düşünce dünyamızda kalıcı eserler bırakan isimlerin başında Sabahattin Ali (25 Şubat 1907-2 Nisan 1948) gelmektedir. Kirli ve karanlık bir cinayet sonucu hayatını kaybetmesinin üzerinden 73 yıl geçmesine rağmen Sabahattin Ali’nin eserleri bugün en çok okunan eserler arasındadır. Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan, Kürk Mantolu Madonna, Kuyucaklı Yusuf, Değirmen, Kağnı, Ses ve Sırçalı Köşk isimli eserleriyle bugün bile etkili olan zengin bir edebi ve entelektüel mirası bizlere bırakmıştır. Sabahattin Ali, 41 yıllık hayatına asırları sığdıran verimli ve üretken bir hayat yaşamıştır.

Sabahattin Ali insana, hayata ve topluma asla yabancılaşmamış bir yazardır. Onun için sanat, toplumla ve insanla ilişki kurma faaliyetidir. Toplumun ve hayatın gerçekliğinden kopmadan sanat yapılması gerektiğine inanan Sabahattin Ali, sanatın amacını şöyle ifade etmektedir: “Benim kanaatimce sanat, insana insanı ve hayatı ve bunların manasını öğretmekle muvazzaftır.” Sabahattin Ali’ye göre sanat, toplumu ve insanlığı daha iyiye, doğruya ve güzelliğe götürmek için yapılan sınırsız bir çaba ve arayıştır: “Hayatta her şey gibi sanat da bir hizmet ve mücadeledir... Sanatçı, hizmetinde bulunduğu toplumu, hatta kudretine göre bütün insanlığı daha doğruya, daha iyiye ve daha güzele götürmek için çalışacak, hitap ettiği kimselerde bu doğru, iyi ve güzelin hasretini uyandırmak ve bunlara gidilecek yolu işaret etmek isteyecektir.” Sabahattin Ali, eserlerinde daha iyi bir dünya arayışı için insanda yoğun bir motivasyon arzusu uyandırmayı, insanın duygularını ve düşüncelerini derinden etkilemeyi başarmaktadır.

Sanatın mutlaka insan ve topluma dair bir amacı olması gerektiğini düşünen Sabahattin Ali, toplumdan kopuk, elitist tarzda sanat çalışmaları yapan kişileri “eski gazelhanlar” ve “zevk sahipleri (sahib-i mezak)” olarak eleştirmiştir. “İlim gibi, güzel sanatlar gibi kültür varlıklarını yalnız muayyen bazı sınıfların veya zümrelerin istifade edebildikleri birer lüks olmaktan kurtarıp, bütün milletin malı haline getirmek gerektiğini” düşünen Sabahattin Ali, sanatı, şiiri, öyküyü ve romanı bütün insanlara ait hale getirmenin çabasında olmuş gerçek bir insan ve entelektüeldir. Sanatın ayırım yapmadan bütün insanlara katkı sunması gerektiğini düşünen Sabahattin Ali, geçmişi tekrar eden ve kişisel zevkleri tatmin etmek için yapılan sanat ürünlerine olumlu bakmamıştır.

Sabahattin Ali şiir, hikaye ve romanda çok önemli eserler vermiş bir isimdir. Ali, şiiri her zaman insan gelişimine ve oluşumuna katkı sunan bir faaliyet olarak görmüştür. Eski/yeni şiir şeklindeki ayırımları benimsemeyen Ali, şiirin asıl işlevinin insana farklı katkılarda bulunabilecek bir kaynak olduğunu söylemektedir: “Bence şiirin eskisi yenisi yoktur. İyi şiir, muhakkak ki insana bir şey ilave eder, bu şey bazen tez olur, bazen bizim manen daha genişlememizi temin eden bir heyecan olur.”

Sabahattin Ali, 30’lu yıllardan itibaren dünyada yükselen faşizm ve ırkçılık tehlikesinin farkına çok erken varan bir entelektüeldir. Sabahattin Ali, faşizm ve ırkçılığın insanlığı ve dünyayı savaşa, yıkıma ve faciaya götüreceğini anlatmaya çalışmış, faşizme karşı net bir duruş ortaya koymuştur. Faşizmi ve ırkçılığa yönelttiği eleştirilerle Sabahattin Ali, bu iki kötülüğün sosyal, siyasal ve entelektüel hayatı esir almasını engellemeye çalışmıştır. Faşizmin bir fikir değil, “fikirden yoksunluğa” dayanan bir çılgınlık olduğunu Sabahattin Ali anlatmaktadır. Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan isimli romanında faşizmin en temel iki özelliğinin ahlaksızlık ve akılsızlık olduğunu etkili bir şekilde ortaya koymaktadır.

Sabahattin Ali, uğradığı bütün baskılar ve zulümler karşısında sığınılacak tek yerin Allah olduğuna tevekkül eden bir maneviyat tecrübesine de sahiptir. Sabahattin Ali şöyle demektedir: “Gel Ey günahkâr güzel/ Sen de sarıl Allah’a/ Dünyada yalnız o el/ Hitâm verir her âha.”

“Yaşamak, mevzuatı çiğnemek, talihi devirmektir/ Dünyayı parmağının ucunda çevirmektir/ Yaşamak, yatağından seller gibi taşmaktır” dizeleriyle coşkulu bir hayat anlayışına sahip olduğunu, eserlerinde aşka, kadına, ezilmişliğe, yozluğa ve özgürlüğe dair önemli anlayışlar ortaya koyan Sabahattin Ali’nin, popüler bir yazar olmanın ötesinde sahici ve derin bir entelektüel olarak anlaşılmasına gerek vardır.