Bir İnsan, Bir Başvekil: Menderes
Ülkemiz siyasi tarihinde kalıcı etkiler ve izler bırakmış siyasi kişiliklerin başında Adnan Menderes (1899-1961) gelmektedir. Başbakan Adnan Menderes’in idam edilişinin üzerinden 58 yıl geçmiştir (17 Eylül 1961).Menderes’in idamı, toplum vicdanında hep kanayan bir acı ve yara olarak durmaktadır. 27 Mayıs darbecileri bugün lanetlenirken, merhum Menderes rahmetle anılmaktadır. Menderes’i idam eden darbeci çete Milli Birlik Komitesi’dir. Milli Birlik Komitesi denilen cuntacıların hiçbiri, bugün ülkemizde anılmamakta, onlar Menderes’I idam eden suçlular olarak bilinmektedirler.Toplum, darbecileri tarihin çöplüğüne atarken, toplumda Menderes sevgisinin canlı bir şekilde devam etmesi anlamlıdır. Ülkemiz siyaset tarihinde unutulmaz bir Menderes olgusu ve mirası vardır. Ülkemizin çok partili siyasal hayata geçişinde, ülkenin dünyaya açılmasında, normalleşmesinde ve demokratikleşmesinde Menderes tarihi bir rol oynamıştır.
Menderes’in siyaset düşüncesi, “Yeter! Söz Milletindir!” sloganında net ifadesini bulmaktadır. Demokrat Parti’nin sloganı olan “Yeter! Söz Milletindir!” ifadesi kadar ülkemiz siyasetinde etkili ve kalıcı olmuş bir başka siyasal ifade bulunmamaktadır.”Yeter! Söz milletindir!” ifadesi, ülkemizde demokrasiye duyulan özlemi ve talebi ifade ederken halkın despotizme, diktatörlüğe ve darbeciliğe olan bir itirazı ve reddiyesidir.
1930 Yılında kurulan Serbest Cumhuriyet Fırka’nın içinde yer alan Menderes, 1931 Yılında Cumhuriyet Halk Partisi’ne katılmış ve milletvekili olmuştur. 1945 Yılında Saraçoğlu hükümetinin toprakların kamulaştırılmasını öngören Toprak Reformu Yasasına Celal Bayar, Fuat Köprülü, Refik Koraltan ile karşı çıkmış ve Dörtlü Takrir denilen deklarasyonu yayınladılar. Menderes, tek parti diktatörlüğüne karşı millet egemenliğinin sağlanması, insan haklarının korunması ve yürürlükteki baskıcı uygulamaların kaldırılmasını savunarak CHP iktidarına muhalefet ediyordu. Menderes, Bayar, Koraltan ve Köprülü ile birlikte 7 Ocak 1946 tarihinde Demokrat Parti’yi kurdu. Demokrat Parti, toplumun derinliklerinde örgütlenen güçlü bir siyasal ve sosyal hareket olarak siyaset sahnesine çıkmıştır.21 Temmuz 1946 yılında yapılan hileli seçimlere katılan Demokrat Parti, meclise 66 milletvekili sokmayı başardı.
14 Mayıs 1950 tarihinde Cumhuriyet döneminin ilk demokratik, açık ve şeffaf seçimlerinde Demokrat Parti, % 53 oranında oy alarak CHP’nin tek parti tahakkümüne son verdi ve tek başına iktidar oldu. Devlet ve parti baskısından, fakirlikten, geri kalmışlıktan, eğitimsizllikten ve sağlıksız bir şekilde yaşamaktan bunalan toplum, CHP’ye karşı DP’yi tercih etmiştir.Demokrat Parti, 1954 ve 1957 yıllarında yapılan seçimleri de kazanarak DP’li Yıllar denilen 1950-1960 arasında tek başına iktidar oldu.DP hükümetlerinin başında hep Başvekil olarak Menderes (22 Mayıs 1950-27 Mayıs 1960) olmuştur.DP’li yıllar, aslında Menderes’li Yıllardır.
27 Mayıs 1960 Tarihinde Tümgeneral Cemal Madanoğlu’nun arkaplanda liderliğini yaptığı cunta tarafından gerçekleştirilen darbe sonucunda Bayar ve Menderes başta olmak üzere DP’li bakanlar ve milletvekilleri tutuklandı. Yassıada’da darbecilerin güdümündeki infaz kurulu tarafından Demokrat Partililer hakkında daha önce verilen hükümlerin uygulanmasına karar verildi. Yassıada infaz kurulu, Adnan Menderes, Fatih Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan hakkında Milli Birlik Komitesi denilen cuntanın idam kararının uygulanmasını ilan etti.
Menderes, özgürlükçü ve demokrat görüşler çerçevesinde siyaset yapılmasını isteyen bir kişiliktir. Hiç kimsenin hayatına devlet tarafından müdahale edilmemesini düşünen Menderes, özellikle inanç ve düşüncenin özgür olması gerektiğini savunuyordu. Tek Parti döneminde uygulanan Türkçe Ezan uygulamasını din ve vicdan özgürlüğünün ihlali olarak gören Menderes, 16 Haziran 1950 tarihinde ezanın tekrar Arapça olarak okunmasını sağlamıştır. Menderes’in özgürlükçü, sivil ve demokrat siyaset perspektifi, tek parti döneminin yasakçı uygulamalarının ortadan kalkmasını sağlamış ve toplumun normalleşmesine katkıda bulunmuştur.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin tek başına iktidar olduğu 1950’ye kadar olan yıllar ülkemiz için bir despotizm dönemidir. Jandarma ve tahsildar bu yılların despotizminin sembolleridirler.1950 Yılından sonra Menderes’in liderliğindeki Demokrat Parti’li yıllar demokrasinin ülkemizde gelişmesinin önünü açmıştır.Menderes, despotizmden kopuşu ve demokrasiyle tanışmayı temsil ettiği için günümüzde demokrasinin sembolü olarak hatırlanmaktadır. Menderes, toplumun demokrasi dışı hiçbir yolu ve yönetimi onaylamadığının ve kabul etmediğinin temsilcisi olarak toplumsal vicdanda yerini almıştır.Menderes’in idamı, ülkemizde darbelerin ve despotizmin tekrar hüküm sürmemesi için demokrasiden, hukukun üstünlüğünden ve insan haklarından hiçbir şekilde ayrılmaması gerektiğini bize acı bir şekilde öğretmektedir.