Dolar (USD)
32.52
Euro (EUR)
34.76
Gram Altın
2420.14
BIST 100
9708.94
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Bir İnci(dir) Necat

İncinin nasıl oluştuğunu bilir misiniz! Benimki de soru tabi. Bilmeyen var mı veya bilememesinin mazereti mi var. Bütün mesele iki tuşun başında.

İsterseniz bir de benden dinleyin:

Vaktaki midyenin acizliğine bir necat takdir edildi deryanın bizce nihayetsizliği içinde. O da kendini serin ve tuzlu suların içine tevekkülle salıverdi.

Kudret, midyeyi dıştan da incileştirebilirdi. O zaman hikmet tahakkuk etmez, sır aşikâr olurdu.

İncinin tohumu, midyenin midesine kodlandı. Midye de bununla gururlanır gibi deryada dolaşmaya başladı.

Her tohum bir semere içindir. Bu nedenle kendi büyürken büyüdüğü yeri de küçültür.

İşte incimiz midyede hafiften bir ağırlık ve güzellik oluşturmaya başladı. Su bu güzelliği fark ettiği için midyeyi daha da narin, bazen de haşin okşadı. Bu aşka dayanamayan midye de karşılık verdi ve dudaklarını hafiften araladı. Oradan içine süzülen derya suyu inciye dokunmaya ve midyenin midesini yakmaya, inciyi de parlatmaya başladı.

Midye acı çekiyor, inci büyüyor, su da aşkını sürekli tazeliyordu.

Zaman geçtikçe bu hal devam etti. İnci suya, su midyenin dudağının açılmasına, midye de taşıdığı ağırlığın farkına varmaya başladıkça deryanın dibindeki bu mücadele kirsiz ve sevgi dolu ama acılı ve güzel sancılı geçiyordu.

İnci büyüdükçe midye içten içe küçülmeye, deryanın suyu da daha hırçın olmaya başlamıştı. Çünkü üçü de sanki bu ameliyenin başka birileri için olduğunu sezer gibiydiler.

Midye tamamen ağırlaştı. Deryada dolaşmak azap verici hal almaya başladı. Arada bir dinlenmek ve içindeki incinin keyfini sürmek istiyordu. Onu sürekli içinde tutup ellere yâr etmek istemiyor gibi bazen de deryanın dibindeki kumları kendine yorgan yapıyor ya da kayaların en kuytu yerlerinde gölgeleniyordu. Lakin bebeğin annenin karnını tekmeler gibi incinin her kıpırdanışı onu içten içe eritiyor dışı büyüyüp mukavemet kazansa da içten içe ciddi inceldiğini fark ediyordu.

Sonra en büyük aşkı olan ve her tarafını okşayan deryanın suyu onu hiç terk etmiyor ve dışına akseden iç güzelliğini de görmek ve ona dokunmak istiyordu. Bu isteğe cevap veren midye her defasında ağzını açıyor ve içindeki parlaklık etrafa huzmeler saçıyor suyun da aklını başından alıyordu.

Bütün bu heyula içinde bir anda oldu ne olduysa. Deryanın dibinde ama deryaya meydan okur gibi küçük bir yabancı yanaştı midyeye. İçerideki ışığın güzelliğini sezer ve görür gibi. Midye ise hiçbir şeyden habersiz ona baktı. Bakanla bakılan arasındaki hali ne içerideki inci, ne de dışındaki su fark etmişti.

Etraf sakin bir bakışma ve aşk kokan yaklaşma halini sergiliyordu ki bir anda deryaya gelen yabancı, midyeyi kaptığı gibi elindeki torbanın içine attı ve hızla oradan uzaklaşmaya başladı. Midye torbada, inci midyenin karnında, su da yabancının ardında mücadele etmeye başladı.

Ve yabancı önce sudan kurtuldu, karaya oturdu. Ardından topladığı midyeleri bir kabın içine döktü. Ve nihayet son aldığı en büyük midyeyi elinde sevgiyle okşamaya başladı.

Midye yabancıya hüzünlü ama aşk dolu bir hüzünlü bakış attı. İçindekinden haber verir gibi yavaş yavaş solumaya başladı. Artık soluğunun da sonuna geldiğini anlatır çırpınışların mücadelesi içindeydi.

Yabancı, bu midyenin midesindekinin necat vaktinin hatta midyenin de necatının bu içindekinin çıkmasıyla olacağını anlamıştı. Hastasını ameliyat masasına yatıran dünyanın nahif ve ehil aşık cerrahı gibi midyeyi yatırdı bir beyazlığın üzerine. İnce ağızlı keskin çakısını aldı parmaklarının arasına. Başladı midyenin içindeki inciye necat vermeye.

Midyenin dudaklarından akan ıslaklık doğum anındaki sevinç ve hüzün göz yaşları gibi yabancının elini ıslattı. O da bu sıcaklıkla onun asıl geldiği yer olan incinin üzerindekilerinin bir an önce kaldırılması gerektiğini anladı. Ve son bir hamle ile midyenin dış hayatı içindeki incinin necatına kendini feda etti.

Yabancıya göre inci kurtulmuştu hem de midye. Lakin inciye göre doğduğu ev harap olmuştu. Bu nedenle bir hüzün perdesi vardı incinin üzerinde. Etrafa yuvarlanarak tekrar deryaya gitmek ve harap olmamış eski evi gibi evlere sığınmak istedi.

Yabancı bunu fark etti ve inciye bir söz verdi. O harap olan evin tam aksine, varlığın en kıymetli evinin en kıymetli yerinde ona yer ayıracağını ve kendi gibi birçok arkadaşını da yanına getirerek onu yalnız bırakmayacağını söyledi. İnci yine yerinde durmuyor yuvarlanıp deryaya karışmak istiyordu.

Yabancı bu defa inciyi ellerin en güzelinin içine parmakların en narinlerinin arasına yerleştirdi. Ve o ellerin ve parmakların kendisini nerede taşıyacağını göstermek istedi.

İnci de fark etmişti bu ellerdeki güzelliği. Biraz daha sakinleşti. Çıktığı yerin sıcaklığını hisseder gibi oldu. Ama biraz ürkek durdu. O güzel eller ve gözler bu hüzünlü inciyi yerinden kaldırdı ve sürekli kalacağı o sinenin üzerine koydu.

İnci çok heyecanlandı. Hatta neredeyse yere düşecek oldu. Çünkü bu defa her şey ters yüz olmuştu.

Midyenin içindeyken dışarıyı merak eder dururdu. Lakin dışarıya çıktı, içerisi harap oldu. Burada ise konulduğu yerden hep içeriden sıcaklık alıyor ve orayı merak ediyordu. Hatta dışarıdaki hareketleri çok nahoş ve kem nazarlı buluyordu. Yerini sevebileceğini itiraf etmeye başladı o güzel bakışlara, ellere ve parmaklara.

Fakat bir gariplik daha vardı ortalıkta. Ne yabancı onu orada sürekli tutabilir ne de o güzel parmaklar onu orada askıda durdurabilirdi. Kendisinin de değerinden başka tutunacak bir tarafı yoktu ki. Teslim olmuştu artık yabancıya.

Ve yabancı son bir hamle ile incinin yüreğinin tam ortasından ince bir sızı verdi ve hemen dünyanın en ipeksi lifini içinden geçirdi. Ardından da o güzellin en güzel yerine onu ası verdi.

İncinin deryası, güzellerin sinesi olmuştu.

Hayatı, içindeki kirsiz beyazlığı nazarlara sunmaktı.

Gurbeti, kısa bir lifin üzerinde dönüp durmaktı.

Özgürlüğü ise sürekli ona hayran hayran bakan nazarları kendi peşinde koşturmak, bazen de olduğu sineden uzaklaştıracak kadar ona malik olma arzuları uyandırmaktı.

İşte bizim incinin kurtuluşu böyle olmuştu.

Ve nihayet varlığın semasında Necat Birinci sırayı almıştı bir inciye iyilikte.

Bu yazı hayatımda inci gibi iyilikten başka bir değer taşımayan Hocam Prof. Dr. Necat BİRİNCİ’ye atfolunur.