Dolar (USD)
34.52
Euro (EUR)
36.41
Gram Altın
2963.01
BIST 100
9146.02
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
30 Eylül 2022

​Bir Hira'mız olsun

Kendi fıtrat koduna cüda düşmüş ve bu ayrılığın neticesi olarak insani değerlerden yoksun kalmaya başlayan insanların sayısının fütursuzca arttığı geçmiş döneme bir inelim sayın okur. Kız çocuklarının doğumunu utançla karşılayan babaların olduğu, adaletsizlik ve haksızlığın uğramadığı sokak kalmamış bir şehir, kadınların ancak erkek çocuğu doğururlarsa aileden sayılabilecekleri bir sosyal tabu hayal edin. Kızları için en hayırlı damadın ‘toprak’ sayıldığı ve bu yüzden onu diri diri gömmenin bir iyilik kabul edildiği bir toplum düşünün. İnsanların katı sosyal sınıflara ayrıldığı ve köle efendi sisteminin zehirli köklerinin yayıldığı topraklara gidelim.

Böyle bir ortamda ruhunun sıkışıp kaldığını her geçen gün daha fazla hisseden ve bunu hissettikçe de kendi Hira’sına çekilen bir rahmet elçisi düşünün. Gerçeğin, hak olan yolun bu insanların yaşam tarzı ile uyuşmadığına ruhu emin idi. Heva ve heveslerini, hırslarını, kabilelerini, soylarını ve mallarını kendilerine Rabb edinmiş bu insanların yanında değildi aradığı anlam…O, anlamını bulmak için, Allah’a şahit olabilmek için, tefekkür için kendisine bir Hira bulmuştu. Sıkışıp kalmış olan kalbini ve aklını da alıp Nur dağının eteklerinden çıkıverdi nur yüzlü… Hira’sına sığındı. Biliyordu ki Rabbi onu kimsenin bilemeyeceği bir mağarada olsa bile bulur ve kalbini mutmain ederdi. Biliyordu çünkü Hira’sına Allah için sığınıyordu. Zira Allah yoksa orada anlam da yoktur. Allah varsa mağara bile anlam deryası... Hira’sı O’na ev oldu, en korunaklı sığınak oldu. Fıtratına kavuştu. Çünkü doğup büyüdüğü sokaklar sılası değildi. Şimdi artık gittiği, ayak bastığı her yere kendi Hira’sını da götürmeliydi. Gözü dönmüş, hırslı ve öfkeli insanlara rağmen, artık yeryüzündeki her yere kendi evini, Hira’sını taşıyacaktı.

Şimdi gelelim hasletine cüda düşmüş bizlere. Ruhumuzdaki anlamı sirkat eden ve bizi anlam boşluğu uçurumuna sürükleyen her türlü cahiliye tortularını üzerimizden silkelemek mecburiyetindeyiz. Cahiliye düşüncesi bir döneme ve bir kavme ait değildir. Cahiliye düşüncesi, akıldan ve vahiyden yoksun kalan, nefsinin kölesi olmuş her gebe topluluğun her an doğmakta olan ve doğum sancısının hiç bitmediği bir çocuğudur. Toplum ve en başta toplumu oluşturan bireyler olarak kendimizi, fıtratımızı bu gebelikten uzak tutmakla mesulüz. Kendimizi ait hissetmediğimiz ortamdan, düşünceden veya ilkeden soyutlanıp, kendi Hira’mıza çekilmeli ve orada bilincimizi eğitmeliyiz. Hira’sında tefekkürü elden bırakmadan kendini yetiştiren ve yeni durumlara karşı hazırlayıp geliştiren bilinçler olmalıyız. Hira’mızdan çıktıktan sonra artık biz de gerçeği, hakkı hiç korkmadan, usanmadan, pes etmeden tebliğ edebiliriz. Kız çocuklarına en ideal damat olarak ‘toprağı’ seçen bir toplumda, kız çocuğunun ellerini ve yüzünü öperek devrimci bir duruş sergileyen peygambere, belki o zaman layık bir ümmet olabiliriz. Taif’te küçük çocuklara taşlattırılan peygamberimizin, o olaydan sonra pes etmemesinin en önemli sebeplerinden biri de onun Hira’sını kendiyle beraber her yere götürebilme bilincidir. Hira’sında kendisini yetiştiren her insan, ordan ayrılırken de oraya bağlı kalacaktır. Öyleyse hepimizin kendimize ait bir düşünce dünyası, tefekkür sığınağı, arayış ve anlam deryası olan bir Hiras’ı olsun derim.

Hira’sını bulmuş ve ona sığınmış olanlara, henüz Hira’sını bulamamış olup arayanlara ve de Hira’sından ayrılıp yeryüzünün her bir karışına Hira’sını taşıyanlara selam olsun sayın okur.