Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

​Bir erkek imtiyazı olarak namussuzluk

Kadın cinayetlerinin ardı arkası kesilmiyor. Diyarbakır’da sokak ortasında ablası Melek Aslan’ı öldüren Mustafa Aslan, namuslarını temizlediklerini söyleyerek işlediği cinayeti meşrulaştırmış ve yüceltmiş. Dicle Üniversitesi Matematik bölümünü bitiren Melek Aslan, 24 yaşında genç bir insandı. Kendisinden geriye soğuk kaldırımlar üzerinde cansız bedeni, çantası ve kitapları kaldı.

Bir genç kadını istismar ettikten sonra bir kadının cinselliği hakkında söylediği iğrenç sözlerle cinayete azmettiren karanlık bir mahlukla ve ablasını öldürmek suretiyle namuslarını temizlediğini sanan zavallı birisiyle karşı karşıya bulunuyoruz. Erkeğin kadını istismarı ve cinselliğe indirgenen namus saplantısı yüzünden genç bir insanı daha korkunç bir vahşete kurban verdik.

Orhan Vatansever adlı kişi, Melek Aslan’la olan ilişkisinin sorumluluğunu üstlenmek yerine onun cinselliğini karalamakta ve kötü yola düştüğünü iddia ederek kardeşini kışkırtmaktadır. Bir kadınla kurduğu ilişkinin sorumluluğunu üstlenmeyen, kadını cinsel açıdan istismar etmek suretiyle onun üzerinde tahakküm kurma peşinde olan patolojik bir kişilik söz konusudur. Orhan Vatansever isimli ahlaktan ve akıldan yoksun kişi, aslında namussuzluğun ne olduğunun tam bir resmini vermektedir. Namussuzluk, girdiği ilişkinin ahlaki ve hukuki sorumluluğunu üstlenmek yerine kadını cinsellik üzerinden suçlamak demektir.

Ablasıyla hiçbir insani diyaloğa girmeden, Orhan Vatansever denilen namussuzun tacizlerine ve saldırılarına karşı Melek’in yanında yer almadan ve onun hakkında bu namussuz mahlukun söylediklerinden tahrik olup cinayet işleyebilecek kadar çılgınlaşan kardeşin ve ailenin durumu da namusu temizlemekten ziyade namusun nasıl yok edileceğini göstermektedir. Namus, kadının cinselliğine indirgenen, salt kadınla ilgili bir konu değildir. Namus, insandır. Kişinin yaşam hakkı başta olmak üzere insan haklarının, onurunun ve özgürlüğünün korunması namustur. İnsan onurunu, özgürlüğünü ve haklarını ihlal eden ve ortadan kaldıran her şey, namussuzluktur.

Her türlü hukuksuzluğu, ahlaksızlığı ve çılgınlığı yaparak ticaret, eğitim, cinsellik, siyaset, maneviyat, sağlık ve çevre alanlarında hayatı, insanı ve tabiatı yağmalamak ve tahrip etmek namussuzluktur. Namusu hukuk, ahlak ve akıl çerçevesinde yeniden tanımlamamız gerekmektedir. Hukuk, ahlak ve akıl dışı her şeyi namussuzluk olarak yeniden tanımlamaya ihtiyaç vardır. Baskıyı, yolsuzluğu, hırsızlığı, cehaleti, fanatizmi ve sefaleti insan onuruyla bağdaştırmayan yeni bir namus anlayışına ihtiyacımız vardır. Namusu kadın cinselliğine indirgeyen ve sadece kadına namuslu olma sorumluluğu dayatan çarpık ve yozlaştırıcı namus anlayışının vahşetten başka bir şey üretmediğini görüyoruz.

Ataerkil namus kurumunun erkeklere namussuz olma şeklinde bir imtiyaz sağladığına şahit oluyoruz. Kadın cinayetlerini işleyen erkeklerin hep kendilerini namuslu sanma şeklinde bir yanılsamaya sahip olduklarını söyleyebiliriz. Melek Aslan cinayetinde olduğu gibi Orhan Vatansever, Musa Orhan gibi mahluklar kadına karşı seks yapma arzusundan başka hiçbir şey hissetmeyen et yığınından başka bir şey değildirler. Seks yapma arzusunun ve açlığının aşk, ilişki ve romantizm olmadığının iyi anlaşılması lazımdır. Seks yapma arzularını ve açlıklarını aşk, sevgi, evlilik ve ilişki olarak karartan bu mahlukların kadınları bedensel olarak istismar ettikten sonra arkalarını dönüp gittiklerini ve beraber oldukları kadınların en büyük düşmanları haline geldiklerini görüyoruz. Kadının haklarını, onurunu ve kişiliğini inkar eden, kadına sadece seks ihtiyacını tatmin etmenin aracı olarak istismar etmeye yeltenen her türlü girişimi ve yaklaşımı namussuzluk olarak yeniden anlamaya ihtiyaç vardır. İçlerindeki kötülüğü aşk, evlilik ve romantizm şeklinde maskeleyen ve biyolojik gerilimlerini azaltmaktan başka bir amaçları olmayan kişilerin esas namussuz olduğunu fark etmek lazımdır. Bir adama aşık olan ve onlara inanan ve güvenen kadınları çok kolay bir şekilde namussuz olarak ötekileştirmek ve değersizleştirmek hastalığından kurtulmak çok acil bir ihtiyaçtır.

Kadının varlığını ve bedenini cinselliğe indirgeyen, kadını bir seks deposu ve bombası olarak gören anlayış, bütün kötülüklerin kaynağı olmaktadır. Kadının bedeni ve varlığı üzerinde sahiplik iddia etmeyi namusun gereği gören erkekler, gerekli gördüklerinde kadını karalamayı, şiddet uygulamayı, hatta öldürmeyi kendilerine ait meşru bir imtiyaz olarak görmektedirler. Melek Aslan cinayeti, kadının namus kılığında erkeğin tapulu malı olmadığını, kadının insan onuruna sahip özgür ve hak sahibi bir birey olduğunu anlamamızın acil bir gereklilik olduğunu ortaya koymaktadır.