Bir eleştiri, bir alkış
Önce bir eleştirim var:
Binali Yıldırım’ı dolayısıyla Tayyip Erdoğan’ı desteklemeleri beklenen bazı çevreler şu aralar nedense sessiz.
Siyaset herkesin kendi kişisel meselesidir biraz.
Kimseyi seçimleri nedeniyle eleştiremeyiz. Benim eleştirim de neden bir tarafı tuttunuz şeklinde değil zaten. Aksine tuttuğunuz tarafın neden arkasında durmuyorsunuz?
Bir tarafta Ekrem İmamoğlu’na destek verme yarışına girenler, diğer tarafta Binali Yıldırım’ı yolda yalnız bırakanlar.
Yaşanan bu süreç elbette kaydediliyordur.
Sanatçı tayfası açıktan “herşey çok güzel olacak” paylaşımı yapacak, TÜSİAD açıktan ülkenin Cumhurbaşkanı ile polemiğe girmek pahasına desteğini belirtecek, spor camiasından bazıları kürsülerden taraftar kulüplerinden açıkça İmamoğlu biatı yapacak…
Bu tarafta ise Binali Yıldırım’ın yanında yer alması beklenen bazıları “tarafsızlığımızı zedeler, yarın öbür gün öteki seçilirse dengeler bozulur” gibi gerekçelerle sus pus.
Açık söyleyeyim. Bugüne kadar Binali Yıldırım’a açıktan destek veren sadece bir STK gördüm. O da Hac ve Umre Acentalarının oluşturduğu HURSAD adlı dernek
Başkanları Diyaeddin Şahin’e neden açıktan destek verdiklerini sordum. Şu yanıtı aldım kendisinden:
“6 Mayıs günü açıklanan YSK kararından sonra canımızı sıkan birçok olay oldu. Evvela CHP adayının talimatıyla bir kısmı kamuoyu tarafından hiç tanınmayanlardan olmak üzere bir takım sanatçılar ile, Tayyip Erdoğan düşmanlığı ile malum ünlüler harekete geçtiler. Tek merkezden yönlendiriliyormuşcasına hareket edilmesi bize Gezi günlerini hatırlattı. Zaten dakikalar içinde ‘tencere tava’ ayini başladı. Gezi vandallığının yaşandığı günleri hiç unutmadık. O dönemde hazırlıksız yakalanmıştık. Bu sebeple zaten bir duyarlılık içindeydik ve gelişmeleri dikkatle takip ediyorduk. 28 Şubat sürecinin silahsız kuvvetlerinden TÜSİAD’ın YSK kararını eleştirip, hükümete akıl veren açıklama yapması organize bir çalışmayı işaret etti. Madem herkes tarafını açıkça ilan ediyordu, bizim de harekete geçmemiz gerekir dedik ve sahaya indik. İyiki de yapmışız. PKK’nın dağ kadrosundan, Fetö’nün sözcülerine, AB’nin Türkiye karşıtlığıyla bilinen zevatından, ABD Dışişleri sözcüsüne kadar herkes konuştu. Tüm bu gelişmeler bizi hem rahatsız etti hem de motive etti. Böyle zamanlarda herkesin safı net olmalı. Konu net bir şekilde anlaşılmıştır ki : Mesele ağaç değil.
Bir mahalli idareler seçimi hiçbir zaman bu kadar kendi düzleminden uzaklaşmamıştı.
Üzülerek belirtmeliyim ki sayısal olarak bizden az olanların sesi bizim sesimizden gür çıkıyor. Lafı dolandırmadan CHP adayına destek verenlere nazaran bizim mahallenin aynı netlikte sesini yükseltmemesi de düşündürücüdür. Gönül isterdi ki Sn. Cumhurbaşkanımızın gölgesinde güvenlik içinde hayatiyetlerini sürdüren tüm STK’lar seslerini yükseltsinler.
Bakınız biz hiçbir kamu kurum veya kuruluşundan hiçbir destek görmedik. Hiçbir belediyeden bir kuruşluk destek almış da değiliz. Tüm çığlığımız, vatanımız ve milletimiz içindir. Tüm çığlığımız bağımsızlığımıza olan düşkünlüğümüzdendir.”
Peki fiili olarak ne yaptınız diye sorduğumda ise şu yanıtı aldım:
“Kuru destek söylemi bizce yetersizdi. Fiilen de Binali Bey’in yanında olmak gerekiyordu. Biz de 23 Haziran’ı kapsayan tüm turlarımızı iptal ettik. Umre, Kudüs Turu ve Kültür Turlarımızı hesaba kattığınızda 10 binlerce müşteriden ve o çapta bir gelirden vazgeçiyoruz.”
Bunu duyunca bunca maddi külfetin altına girmenin kendileri için zor olup olmadığnıı soruyorum:
“Bir oy bile çok ama çok kıymetli. Ve bu kıymet paradan puldan çok daha fazla şey ifade ediyor bizler için. Bununla beraber seçim günü il dışında olacak İstanbul seçmenlerinin İstanbul’a taşınması için otobüs veya uçak veya gemi tüm ulaşım araçlarıyla katkı sağlamaya hazırız. Binali Bey’in ofisinden gelebilecek bu tür taleplere cevap vermeye hazırız.”
Diyaeddin Bey’in söyledikleri bazılarını belki kendine getirir. Dedim ya isteyen istediğine destek olur. Ama bazılarının sessizliği gün gelir hesaba yazılır.