Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.59
Gram Altın
2961.23
BIST 100
9896.97
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Ağustos 2021

Bir eğitimcinin hukuk mücadelesi

İnsan olmakla; adil, hakkaniyetli ve vicdanlı olmak arasında kopması mümkün olmayan bir bağ olduğuna inanırım. Bu sebeple bu köşede sıklıkla mağduriyet yaşayan insanlara da yer ayrılmıştır.

Eğitim alanında senelerdir yazan biri olarak, bu sahadaki hukuksuzluklara, mağduriyet yaşamış güçsüzlere elimden geldiği kadar temas etmeye, yardımcı olmaya çalışıyorum.

Takip edenler hatırlayacaktır. Daha evvel yine bu köşede Ahmet Pekiyi isimli bir eğitimci dostumuzun yaşadığı hukuksuzlukları paylaşmıştım.

2013 yılında okul müdürü olarak göreve başlamış, kendisi göreve başlamadan önce vazife yapacağı kurumda yaşanmış olan bazı haksızlıklarla mücadele ederken ilginç bir şekilde görevinden alınmıştı. O yazıya şu linkten ulaşabilirsiniz: https://www.milatgazetesi.com/yazarlar/fetonun-kamuda-yol-actigi-tahribat-telafi-169311/

Ahmet, bir FETÖ kumpası ile görevinden el etek çektirildiğini söylüyor ve 2013 yılından beri de bıkmadan, usanmadan hukuki zeminde hak mücadelesine devam ediyor.

Bu süreçte kendisine verilen tüm disiplin cezaları, mahkeme kararlarıyla iptal edildi. Son bir disiplin cezası ise Danıştay kararı ile bozuldu. Danıştay kararı ile bu disiplin cezasının da bozulmasıyla Ahmet'e yapılan haksızlık kısmen adaletten dönmüş oldu.

Ne var ki aradan geçen yedi yılın telafisi elbette mümkün değil. 2020 yılında Danıştay kararının tebliği sonrasında iade-i itibar mahiyetinde göreve iade talebinde bulunan eğitimci dostumuzun bu talebi maalesef hiçbir hukuki dayanak olmaksızın reddedildi.

Oysa İdari Yargılama Usulü Kanunu 52. madde çok açıktı. "Kararın bozulması, kararın yürütülmesini kendiliğinden durdurur."Kanun maddesi gayet açık. Bu yüzden Ahmet, idarenin hukuku yok saydığını söylüyor.

Bu aşamada yine yargının kapısını çaldı ve idarenin bu işlemi hakkında da dava açtı. Bu sefer de yerel mahkeme Ahmet'in talebini reddetti. Tam da bu noktada hakimlerin, hakkında kanun maddesi bulunan konularda takdir yetkisi olup olmadığını soruyor.

Haksız sayılmaz. Çünkü Danıştay, bu eğitimci dostumuz hakkındaki mahkeme kararını bozmasına rağmen idare ve yerel mahkeme onun hakkını teslim etmiyor.

Ayrıca konuya ilişkin Danıştay’ın baktığı 2015/12563 Esas, 2015/657 Karar No’lu davada yerel mahkemenin ret kararı hukuka aykırı bulunmuştu. Yani aynı idari ve yargısal işlem, daha önce temyize götürülmüş ve yapılan işlem Danıştayca hukuksuz bulunmuştu.

Kısacası Ahmet ne yapacağını şaşırmış durumda. Son çare olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’e ulaşmak istiyor.

Ben de yaşadıklarını ve çektiği sıkıntıları yakından takip eden birisi olarak Ahmet’in bu çaresizliğine üzülüyorum. Ahmet, vatanını, milletini seven çalışkan bir eğitimcidir. Ve bu arkadaşımız 7-8 yıldır hukuk mücadelesi yürütüyor.

Ümit ederim ki Ahmet'in yaşadığı hukuksuzluk en kısa sürede son bulur.

YKS barajının düşürmek yerine eğitim seviyesini yükseltmek gerekir

Türkiye’de eğitimin köklü bir reforma tabi tutulması gerektiği sıklıkla ifade edilir ancak bu konuda adım atılmaz.

Bakıldığında Türkiye’de eğitim hayatını tanzim eden kanunların darbe dönemlerinde cuntacılar marifetiyle hayata sokulduğu görülür.

Örneğin 222 sayılı İlköğretim Kanunu’nun kabul tarihi 1961. 1739 sayılı Eğitimin Temel Kanunun kabul tarihi ise 1973’tür. 1982 darbe anayasasındaki eğitim kanunu da bugün hala geçerliliğini sürdürmektedir.

Bu noktada eğitimin evvela eski kanun ve yönetmeliklerden kurtulması gerekmektedir. 2021 dünyasının gerçekliğine yaslanan, bize özgü, özgün, yeni bir eğitim sisteminin temellerini atmak durumundayız.

Bir bireyin tam bir insana dönüşmesi için gerekli olan şey; özgürlüktür. Ne var ki okul bu anlamda tam bir kontrol mekanizmasıdır.

JohnHolt; “Yaşama hakkının yanında en temel insan haklarından birinin de aklımızı ve düşüncelerimizi kontrol etme hakkı olduğunu” ifade eder. Bunun anlamı, dünyayı nasıl keşfedeceğimize karar vermek, düşünmek, tercihte bulunmak, hayatı anlamlandırabilmek ve insanlığımızı gerçekleştirmektir.

Eski usul eğitim anlayışı bu hakkı elimizden alıyor.

Eğitim kurumlarını bir kontrol mekanizması olmaktan çıkartarak bu ülkenin evlatlarının ufkunu, zihnini, yüreğini genişleten harikulade mühim mekânlar haline getirebiliriz.

Unutmayalım, çürük temel üzerine yeni bina inşa edilmez.