Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

03 Eylül 2021

Bir dünya çocuğu: Ferhan Şensoy


26 Şubat 1951 Tarihinde Çarşamba-Samsun’da doğan Ferhan Şensoy, 31 Ağustos 2021 tarihinde vefat etmiştir. Ferhan Şensoy, tiyatro, sinema, televizyon ve edebiyat alanlarında düşünce ve sanat hayatımıza renk katan ve katkı sunan önemli bir sanatçımızdır. Ferhangi Şeyler isimli tek kişilik oyunu, zihinlere kazınmıştır. Ferhantoloji isimli kitapta düşünce dünyasının değişik boyutlarını anlatan yazılarını bir araya getirmiştir. Tiyatroyu toplumla buluşturan ve tiyatroyu sevdiren bir sanatçı olan Ferhan Şensoy, insanlığa büyük bir miras bırakmıştır. Ferhan Şensoy, her şeyiyle bir halk sanatçısıdır. Yavuz Pekman Şensoy’un halk için tiyatro yapan bir sanatçı olduğunu şöyle ifade etmektedir: “Şensoy bir halk sanatçısı aynı zamanda o halkın kendisidir. Halktan farklı biri değildir. Halkın içinden çıkmış bir adamdır. Dolayısıyla o halkın beğenisini, espri anlayışını, hayata bakışını bilir.” Şensoy, tiyatroyu bir toplumsal şenliği olarak icra etmiştir.

Ferhan Şensoy, ülkemizin Bertolt Brecht’i olarak anılmayı hak eden sıradışı bir sanatçıdır. Şensoy, eserlerinde insan doğasının özgürleştikçe güzelleştiğini ve kendini aştığını sahici bir şekilde ortaya koymaktadır.Şensoy, sanat mirasıyla insanın kalıplardan özgürleştikçe güzelleştiğini bize eğlenceli, renkli ve keyifli bir şekilde göstermiştir.

Ferhan Şensoy, “kaleminin sapını gülle donatma” iddiasında olan bir sanatçı ve entelektüeldir. Galatasaray Lisesi ve Batı’da eğitim gördüğü yılları anlattığı otobiyografik eseri Kalemimin Sapını Gülle Donattım isimli eserde hayatı cesaretle ve doyasıya yaşamak için çaba gösteren genç ve dinamik bir insanın profiliyle karşılaşmaktayız. Şensoy, arkadaşlığa, tiyatroya ve edebiyata çocukluk yıllarından itibaren tutkuyla ve coşkuyla bağlanmıştır. Tiyatroya olan düşükünlüğünü şöyle ifade etmektedir: “Tiyatronun büyüsüne kaptırmışım kendimi, aşk ile izliyorum bütün oyunları.” Ferhan Şensoy, bütün yaşamı boyunca hayata ve sanata çok yönlü olarak bağlanmış, hayata dair büyük sanat eserleri meydana getirmiştir.

Şensoy, hayatı tiyatro olarak gören bir sanatçıdır. Ferhan Şensoy’un hayatına baktığımız zaman, hayat ve sanat aşk işidir demekten kendimizi alamıyoruz. Toplumsal düzeyde körelmenin ve yozlaşmanın büyük tehlike olduğunu Şensoy mizahi bir dille şöyle ifade etmektedir: “Uyumak güzel de kitle halinde uyuyunca sıkıntı büyük oluyor.” Şensoy, kendisini hayat ve sanatın bir aşk olduğu konusunda bilinçlerimizi uyarmaya ve aydınlatmaya adamıştı. O, pirincin taşını değil, “bilincin taşını ayıklamanın” çetin bir meydan okuma olduğunu bize fark ettirmeye çalışmıştır.

Ferhan Şensoy, insanı ve hayatı seven birisiydi. Onun tiyatroları, oyunları, senaryoları, denemeleri insan ve hayat sevgisini anlatmaktadır. Şensoy, insan sevgisinin kendisi için nihai değer olduğunu şöyle ifade etmektedir: “Yüreğim ünlü Fransız şairi Paul Fort'dan farklı çarpmıyor, onun dediği gibi: "Eğer bütün insanlık el ele vermeyi isteseydi, bütün dünya birlikte dansedebilirdi." Şensoy, kendisini “bir dünya çocuğu”olarak görmektedir. Şensoy, insanı anlama arayışında olmadan Allah’ı tecrübe etmenin imkansızlığını şöyle anlatmaktadır: “Camii insanlara Allah'ı öğretmez, insanı bilen bilir Allah'ı, bunu öğretmek gerek insanoğluna.”

Şensoy, tabiatın korunması gerektiğini hep vurgulamıştır. Rant ve kâr uğruna yaşam alanlarımızın ve doğanın betonlaşmasına karşı uyarılarda bulunmuştur. Şensoy’un şu sözü maalesef bugün bir gerçeğe dönüşmüştür: “Gün gelecek, bunlar sizin güneşinizi çalacaklar.” Bugün tabiatın, dağların, ormanların, suların, hayvanların, denizlerin insanlardan çalındığı bir felaket durumuna gelmiş bulunuyoruz.

Ferhan Şensoy, sahici anlamda bir maneviyat ve dindarlık tecrübesinin ne olduğunu anlatmaya çalışmıştır. Şensoy, dindarlığı ve maneviyatı bozan unsurları kısa ve özlü şekilde anlatmaktadır: "Din güzel bir şiirdir, sapıklıklar barındırmaz”,“Din güzel bir masaldır, cinayetler barındırmaz”,”Din güzel bir şiirdir, yobazlıklar barındırmaz.” Şiddetten, ahlaksızlıktan ve yobazlıktan arınmış şiir gibi bir dindarlığa ve maneviyata insanlık olarak ihtiyaç duymaktayız.

“Mezarına bir çiçek çizilmesini” isteyen Şensoy’u saygıyla ve şiirle anıyoruz:

“Gönlümüz bir balıktır/ Bir garip kuş duygular yosun tutar/ Denizin içindeyiz / Bir garip seferdeyiz/ Seyrederiz alemi seyreder alem bizi/ Seyrederken ben alemi seyretsin alem beni/Artık saz zamanıdır şimdi söz zamanıdır/Havalar çok çok acayip havalar çok çok şizoid.../ Boris Vian diyor ki daktiloyla evlisin zaten/ Yoksul gönlüm susarak sevgiden yana/ Boris Vian diyor ki yalnızlıktır dinimiz/ Örneğin bir trenden istediğiniz yerde ininiz.../ Düşten de mor bir aşkı yaşadın da gittin yar/ Bir gittin ki sus oldu Pusa büründü hisar/ Bir vapur dumanıyla sanki gelecek gib i/Bir gün gelecek elbet, ütopyalar güzeldir/Onu bana verseler, vermeseler ne yazar/ Ben bir kadın sevdim ki, evim artık gül kokar/ Bir vapur dumanıyla sanki gelecek gibi/ Bir gün gelecek elbet, ütopyalar güzeldir.”