Dolar (USD)
34.92
Euro (EUR)
36.39
Gram Altın
2942.93
BIST 100
10025.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Bir dinleme hikayesi üzerine....

HATIRLARSINIZ, 20 Mart 2014 tarihinde "Dinleme Alışkanlığı Vardı!" başlıklı bir yazı kaleme almıştım. O yazıda, Zaman Gazetesi'nin eski genel müdürlerinden İlhan İşbilen döneminde, masalara diafon ve duvarlara kameralar yerleştirildiğinden (1989-92) söz etmiştim.

Bu yazım üzerine, Mehtap Eğitim Vakfı Vekili Avukat Mustafa Başaran'dan bir düzeltme metni geldi. Avukat Mustafa Başaran, bu yazımın, Milat gazetesinin internet sitesinden çırkarılmasını istemiş... Ben de nazikçe yazımı siteden çıkarttım... Ancak haksız olduğum için değil, kardeşlerimizle daha fazla cedelleşmemek için...

Yalnız anlayamadığım bir kaç nokta var. Bunlara değinmeden geçemeyeceğim. Birincisi, yazdıklarım yalan değildi. Müvekkiline (Sayın İlhan İşbilen'e) hakaret içeren sözler de kullanmadım. Bununla birlikte, "Art niyetle ve asılsız ve mesnetsiz iddia" olarak belirtilmiş yazım. Ve, bu yapılanların bu suçmuş gibi sunulduğunu söylemiş. Ben "Bu bir suçtur" demedim, kendileri öyle algıladıysa, bu onların sorunu... Ayrıca Sayın İlhan İşbilen'in kendisi, "Hayır, ben Zaman'da görevden bu tür uygulamalarda bulunmadım" diyor mu? Diyemez, çünkü bunları yapmıştı...

Hukuki olgunluktan uzak

Avukat Mustafa Başaran'ın düzeltme metni, hukuki bir olgunluktan uzak cümleler içeriyor. Mesela "Müvekkilin Zaman Gazetesi genel müdürü olduğu dönemde (1989-92) gazete çalışanlarının hepsini dinlettiği (Ben böyle bir cümle kullanmadım. Burada bana atılan bir iftira var.) ve dinlenen kişilerin "konu yargıya intikal etse de konuşsak" dediklerini iddia etmiştir" deniliyor.. Ben o yazımda, "Konu yargıya intikal etse de konuşsak" diye bir cümle kullanmadım. Sayın Avukat Mustafa Başaran bunu nereden uydurdu anlamış değilim. O günlerde biz bu dinleme ve gözetleme olayını makaraya alıyorduk,ne yargıya intikal ettirmesi...

Ayrıca, Deniz Baykal kaseti ile ilgili "Müvekkilim olduğunu çok net bir dille iddia etmiş" deniliyor. Eh vallahi pes doğrusu... Sayın Avukat Mustafa Başaran, benim o yazımı okumamış olsa gerek. Okusa, böyle isnatlarda bulunmazdı. Ben o yazıda Tevfik Diker'in iddiasını hatırlatmıştım...

Şahitlerim hayatta, hatta!

Sayın Avukat Mustafa Başaran'a buradan sesleniyorum. "Söz konusu iddialar tamamen yalan, asılsız ve iftiradır" derken, İlhan İşbilen dönmeminde, Zaman'da masalara diafon bağlanmadığını, duvarlara kamera konmadığını mı söylüyor bana... Size mi inanacam, gördüklerime yaşadıklarıma mı inanacam sayın Avukat Mustafa Bey... İstersen bu konuda dava açabilirsin... Kamera ve diafon konmasının gerçek olduğuna ALLAH için şahitlik edecek çok sayıda mesai arkadaşım mevcut. Hatta halen Zaman'da çalışanlar arasında bile var...

Yukarıda gördüğünüz resim İlhan İşbilen döneminde, benim evimde arkadaşlar arasında yaptığımız bir toplantıda çekilmiştir. Bu resimde olanların kimler olduğunu burada yazmama gerek yok. Sayın Avukat Mustafa Başaran bey, bunları kısa bir araştırmayla rahatça bulabilir ve diafon ile kamera olayının aynıyle vuku bulduğunu onlardan öğrenebilir. Eğer onlar "Hayır böyle bir şey olmadı" derlerse, o zaman kalkıp bana dava açsın. Bakın ben nasıl ispat ediyorum, diafon ve kamera olayını. Hem de onları oralara monte eden kişiyi de bularak. Sayın Avukat Mustafa Başaran bey, lütfen bir daha benim yazılarımla ilgili düzeltme metni gönderme zahmetinde ve masrafında bulunmayın. Çünkü ben yalan yazan gazetecilerden değilim. Kimseye yok yere iftira atmam, çamur atmam. Sayın İlhan İşbilen'e de iftira atmış, onun kişiliğine hakarette de bulunmuş değilim. Böyle biline...