Bir Diktatör Portresi: Castro
Soğuk savaş döneminin önemli diktatörlerinden Fidel Castro, 90 yaşında hayatını kaybetti. Castro, Che gibi dünyada fetişleştirilen Komünist figürlerden biridir. Castro, dünya gençliğine idol olarak sunulmaya devam edilmektedir. Bir Komünist diktatörün, küresel dünyada idolleştirilmesi büyük bir yozlaşma örneğidir.
Ülkemizde de çocuklarına Fidel ismini verenler veya Fidel ismini taşıyanlar, bununla övünmekte, kendilerini bir sosyalist devrimci görme vehmi içinde görebilmektedirler.
Fidel Castro, özgürlük, adalet ve barış gibi insanlık ideallerinin sembolü ve temsilcisi olarak gösterilmektedir. Vahşi kapitalizme karşı devrimci Fidel imajı sürekli olarak tekrar edilmektedir. Fidel'in Amerika emperyalizmine meydan okuyan büyük devrimci olduğu sürekli olarak söylenmektedir. Kısacası Fidel Castro, Başka bir Dünya Mümkün! şeklindeki ayartıcı bir sloganla küresel antikapitalizm hareketinin idolü olarak icat edilen helva put misali sürekli olarak kurgulanmaktadır.
1959 Yılında kendisine bağlı bir grupla Küba'da yönetimi ele geçiren Castro, 2008 yılına kadar tek başına ülkeyi idare etmiştir. 1926 Yılında fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Castro'nun hayatı boyunca hep mücadeleci ve dinamik bir kişiliğe sahip olduğu görülmektedir. 1953 Yılında Batista diktatörlüğüne karşı gerçekleştirdiği büyük Moncada saldırısında arkadaşlarının yarısı öldürülen Castro, mahkemede yaptığı savunmada Batista rejimini reddeder ve "Tarih, beni Aklayacak!" isimli ünlü savunmasını yapar. Bu savunma, Castro mitinin kurucu dokümanlarından biridir. Sosyalistlerin sürekli olarak kurguladığı Küba devrimi efsanesi, aslında bir darbe ve diktatörlük hikayesinden başka bir şey değildir. Sağlık sorunları nedeniyle 2006 yılında görevini kardeşi Raul Castro'ya bırakmıştır. İktidara geldiğinden beri devlet kuruluşlarının tamamının devlet kurumlarının sahibi olarak gördüğü halk için kullanılacağı sözünü veren Castro, devleti hep kendisi ve Komünist Partisi elitlerinin çıkarları için kullanmıştır.
Castro, yirminci yüz yılda yaşanan büyük krizlere rağmen ayakta kalabilmeyi başaran kişi olarak karşımıza çıkmaktadır. 1961 Yılında CIA'nın organize ettiği ayaklanma girişimini Domuzlar Körfezi'nde bastırması kendisinin Amerika'yı yenen kahraman olarak görülmesine yol açmıştır. 1962 Yılında Sovyet füzelerini Küba'ya yerleştirmesinden dolay dünyayı bir nükleer savaşın getirmiş ve dünyanın çok tehlikeli bir füze krizi yaşamasına neden olmuştur. Castro, Latin Amerika tarihinin ayrılmaz bir paçası olarak tarihteki yerini almıştır. Castro, devrim denilen büyülü efsaneler dünyası etrafında Sosyalist ideolojiyi bütün Küba toplumuna yıllardır dayatmaktadır.
Amerika ile yaşadığı gerilim, hayatı boyunca Castro'nun karşılaştığı temel sorun olmuştur. Amerika, Castro'yu devirmek için trilyonlarca dolar harcamasına rağmen, bunu başaramamıştır. 10 Amerika Başkanı gelip gitmesine rağmen Castro, iktidarda kalmayı başarmıştır. Amerika'nın yıkamadığı Castro'yu yaşlılık, hastalık ve ölüm yıkmıştır. Amerika'nın müdahalelerine ve operasyonlarına rağmen yıkılmaması, Castro efsanesinin yıllardır dünyada büyümesine neden olmuştur. Castro efsanesinin mucidi aslında Amerika'dan başkası değildir.
Castro, Küba'da bir refah ve huzur hikayesi yazan birisi değildir. Castro, iktidara geldiği yıldan beri Küba halkını yoksulluk ve sefalet içinde yaşatmaktadır. Castro, dünya tarihinin en büyük sefalet hikayesinin mimarlarından biridir. Castro efsanesini sürekli olarak üretenler, kasıtlı bir şekilde Castro'nun neden olduğu insani sefaleti ve ızdırabı saklamaktadırlar. Castro, devrim afyonuyla sefaleti Küba halkının kaderi olarak dayatan bir diktatördür. Küba'da halın afyonu devrimdir. Yoksulların umudu olarak sunulan Castro, uzun iktidar yılları boyunca yoksullar için bitmeyen kabustan başka bir şey değildir.
Castro, Küba'da toplumun sefaleti üzerine kurduğu diktatörlüğünü hep kapitalizm düşmanlığı söylemleriyle örtmeyi başarmıştır. Kapitalizmin sürekli olarak kriz ürettiğinden söz eden Castro, bir Sosyalist olarak bütün iktidar imkanlarına sahip birisi olarak neden bir demokrasi ve refah hikayesi ortaya koyamadığını hiçbir zaman söyleyememiştir. Castro örneğinde açık bir şekilde ortaya çıktığı üzere Sosyalizm gibi kolektivist ideolojiler, yoksulluk, sefalet ve baskıdan başka bir şey üretmemektedirler. Kendisinin yarattığı sefalet toplumu karşısında Castro, 2010 yılında Küba modelinin artık kendileri için bile işe yaramadığını itiraf etmek zorunda kalmıştı.
Usta bir hatip olan Castro, devrimci ve yoksulların dostu söylemleriyle Küba'ya ve dünyaya sürekli olarak yalan söyleyen patolojik bir kişiliktir. Söylediği yalanların arkasında işlediği cinayetleri, kurmuş olduğu sefalet düzenini, Küba'nın en zengin adamı oluşunu ve patolojik kişiliğini tarih sorgulayacaktır. Castro, tarihe efsanelerle dolu bir miras bırakmıştır. Castro'nun mirası hakkında herkes kendisine göre bir şeyler söyleyebilir. Ancak bu miras hakkında net bir şekilde söylenecek şey, Castro'nun insan hakları, demokrasi, barış ve refah konusunda Küba'ya ve dünyaya hiç olumlu bir model bırakmadığıdır.