Bir devir 'Yavaşça' sona eriyor
2021 Yılı, kültür sanat dünyasında yaprak dökümüne sahne oldu. Sezai Karakoç’un ardından Alaeddin Yavaşça da sonsuzluğa yürüdü.
Mehmet
Nuri Yardım
Ölüm hak ve hakikattir. Hazret-i Âdem’den bu yana
insanlar doğuyor, büyüyor, yaşıyor ve dünyaya veda ediyor. Bu değişmez kaideye
rağmen yakınlarımızın, sevdiklerimizin vefatları yine de bizi sarsıyor,
hüzünlendiriyor. Bu yıl da ilim, sanat, kültür ve edebiyat dünyamızdan birçok şahsiyet
“Dönün!” emrini ve davetini alıp bize veda etti. Şairler, yazarlar, düşünürler,
gazeteciler, yayıncılar, ilim, fikir ve sanat adamlarından pek çok isim,
gözyaşları içinde ebedî âleme yolcu edildi. Şüphesiz bunlar arasında bizi en
çok kederlendiren isimlerin başında merhum mütefekkir, şair Sezai Karakoç
vardı. Perşembe günü Hakkın rahmetine kavuşan musikimizin çınarı, büyük icracı
ve bestekâr Prof. Dr. Alaeddin Yavaşça’yı da dün Fatih Camii’nden yolcu ettik. Hayatından
bahsederken, “En büyük atamız Fatih Sultan Mehmed’in Kaptan-ı
Derya’sı Kırım doğumlu Yavaşça Mehmet Şahin Paşa’dır.” diyordu.
YAŞARKEN EFSANEYDİ
Alaeddin Yavaşça Türk mûsikîsinin çok değerli
isimlerinden, yaşarken efsaneleşmiş değerlerindendi. Gerek bestekârlığı,
gerekse icracılığı ve bütün bunların üstünde gönül insanı oluşuyla bizim ruh ve
sanat dünyamızda mümtaz bir mevkie sahipti. Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat
Vakfı’nda çalıştığım zamanlar Alaeddin Hocamız arada bir mekânımızı
şereflendiriyordu. Hocası Sadettin Kaynak’ın vefat yıldönümünde kendisini vakfa
davet edip dinlemek istedik. Bir arabayla getirtilecekti. Tarih 12 Kasım 2011. Aslında
bu hizmetler için bir şoförümüz vardı. Misafirlerimizi alıp geliyor, sonra da
evlerine bırakıyordu. O gün gelemedi ve bu güzel hizmet düştü. Alaeddin Hoca’yı
Beşiktaş’taki evinden ben alıp gelecektim. Adresi aldım ve büyük bir heyecanla
gittim. Ev, Maçka’ya çıkan Serencebey Yokuşu üzerindeki caddenin ara
sokağındaydı. Rahatlıkla buldum. Hocayı oturduğu daireden aldım. Eşi Ayten
Hanımefendi bizi yolcu etti. Yola indik. İşin en zor tarafı, taksi bulabilmemizdi.
Caddede bir süre bekledikten sonra bizi gören bir taksi durdu, hemen bindik.
MAÇKA’DAN
SULTANAHMET’E
Yolda sohbet ediyoruz. Benim Türkoloji mezunu olduğumu
öğrenince sevindi. “Bizim Faruk Kadri Timurtaş Hocanız oldu mu?” diye sorunca
“Evet efendim, ama kısa süre derslere girebildi. Malumunuz son dönemde bir felç
geçirmiş, rahatsızlanmıştı. Ama fakülteden aldığımız karnemde imzası var.”
cevabını verdim. Meğer akrabalıkları varmış. Yol boyunca sohbet ettik. Daha
ziyade Türkçenin meselelerini konuştuk. Alaeddin Beyefendi de Timurtaş ve
Muharrem Ergin hocalarımız gibi bu konuda dertliydi. Dilimize gereken
hassasiyetin gösterilmesi gerektiğini söylüyordu.
Kabataş ve Eminönü üzerinden Sirkeci’ye geldik. Sultanahmet’te
yol düzenlemesi yapılıyordu. Trafik felç. Şoförümüz, “Sirkeci’den Çemberlitaş’a
çıkamayız, iyisi mi Cankurtaran tarafından gidelim, yol daha rahat olur.” dedi.
Oradan gittik. Ama yine de zorluk çektik. Ara sokaklara girdik, ana yollara
döndük. Velhâsıl çok dolaştık. Ben mahcup vaziyette “Hocam kusura bakmayın, yol
hâli.” deyince Hoca, “Yok yok ben çok memnun oldum. İyi ki dolaşıyoruz. Çünkü
çocukluğum Sultanahmet’te geçti. Eski hatıralarımı yâd ediyorum.” karşılığını
vermesin mi? Bunu duyunca derin bir nefes aldım. Uzun bir çabadan sonra taksi
şoförümüz bizi Peykhane Sokağı’ndaki Köprülü Medresesi’nin önüne getirdi,
indik. Programın başlamasına daha yarım saat vardı.
EN
ÇOK ÖDÜL ALAN ÜSTAD
Alaeddin Yavaşça Türk müziğine en çok hizmet edip mükâfatlar
almış sanatkârlardandı. Hocaya yıllar önce ESKADER olarak “Üstün Hizmet Ödülü”
vermiştik. Tören Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi’nde gerçekleşmişti. Hatta
plâketin verilişi sırasında ben de Hoca ile beraber sahneye çıkmıştım. Ödülü
yakın dostu Dr. Cahit Öney vermişti. Salonu dolduranlar, Alaeddin Yavaşça’nın
konuşmasını büyük bir heyecan içinde dinlemişlerdi. Hoca hakkında Şehir ve Kültür dergisinde bir yazı
yazmış ve kendisini bundan haberdar etmiştim.
SANATIMIZA
BÜYÜK VUKUFİYET
Alaeddin Yavaşça, musikimize engin vukufiyete sahip, Türk
müziğinin temel meselelerinden haberdar olan, sanatın seviyesini korumak için
var gücüyle çalışan bir sanatkârdı. Bir konuşmamızda, faydalandığı hocalardan
bahsederken Dr. Suphi Ezgi, Hüseyin Sadettin Arel, Zeki Arif Ataergin, Sadettin
Kaynak ve Münir Nurettin Selçuk’un isimlerini anmıştı. “Bunlar benim birebir
meşk ettiğim hocalarım. Musikinin önemli inceliklerini öğrendiğim gerek icra
bakımından gerekse makam seyirleri bakımından, gerek usuller hakkında bu
hocalarımın bende çok büyük emekleri vardır. Onları rahmetle yâd ediyorum.”
demişti. Yavaşça’nın müzik dünyasının dışında kültür, sanat ve edebiyat dünyasıyla
da yakınlığı vardı. İbnülemin Mahmud Kemal İnal’in Mercan’daki konağına gidip
eserlerini seslendiren ender şahsiyetlerdendi. Sanatta üstat-çırak, hoca-talebe
münasebeti ile temayüz etmiş, kıymetli ustalardan ders almış, kendisi de seçkin
talebeler yetiştirmişti. Hakkı Süha Gezgin ve Salim Rıza Kırkpınar liseden
edebiyat hocalarıydı.
MEDENİYETİMİZİN
MUSİKİSİ
Sohbetlerinde ve yazılarında bir medeniyet müziğinden
bahsediyor ve bunu korumamız gerektiğini söylüyordu. Üstadın sanata bakışı
şöyleydi: “Yüzyıllar ilerledikçe birçok atılım gerçekleşti. Yenilikler meydana
geldi. Evet. Teknolojiyle birlikte bunlar oldu ve olacak. Ama bu bizim kökten
gelen kültürümüzü kaybetmemize neden olmamalı. Yeniyi nasıl kabulleniyorsak,
eskiyi de muhafaza etmeli, korumalı ve devam ettirmeliyiz. Sıradan bir iş değil
bu sanat. Herkese nasip olmamış. Cenabı Hak yaratırken bazı kişilere nasip
etmiş. Hiçbir toplum temelinden kopamaz. Eğer temelsiz oturtmayı denersen
tutmaz. Olmaz. Evvela muhkem bir sanat temelin olacak. Ruh yapısını yücelten
bir sanat anlayışın olacak. Yoksa yetişen yeni nesil sanattan hiçbir şey
anlamaz.”
SANATIYAŞATAN
SANATKÂRIMIZ
1950’de TRT’ye intisap eden, bu kurumda birçok görevde
bulunan sanatkârımız, şeflik ve icracılık yapmış, yöneticiliği üstlenmişti.
Ömrünü sanata hasreden Yavaşça, musikimizin haysiyetini korumuş ve içkili
gazinolarda meze yapılan icraya şiddetle karşı çıkmıştı. Türk müziğinin
seviyesinin korunmasında en büyük pay sahiplerinden birisi de şüphesiz Alaeddin
Yavaşça olmuştur.
MENDERES’LE
DOSTLUĞU VARDI
Alaeddin Hocanın, şehit Başvekil Adnan Menderes’le
dostluğu vardı. Kıymetli sanatkârlarımızdan Fırat Kızıltuğ, Alaeddin Yavaşça
hakkında 17 Eylül 2014 tarihinde kaleme aldığı bir yazıda, Menderes ile alakalı
önemli bir hatırasını nakleder. Bir müzik programında sahnede Alaeddin Yavaşça
vardır. Salonda bulunan Adnan Menderes kendisinden bir eseri seslendirmesini
ister. Bu şarkı, Lem’i Atlı’ya aittir. Yavaşça’nın okuduğu ve Menderes’in
duygulanarak dinlediği o hüzünlü şarkının sözleri şöyledir: “Bu imtidâd-ı cevre
kim bahtın şitâbı var / Mihnet-medâr olan feleğe intisâbı var / Eyler nesîm-i
subhu bize gird-bâd-ı gam / Bu rüzgâr-ı bî-mededin inkılâbı var”
“EFSANE
GÜLÜM”
Günümüzün kıymetli şairlerinden Bâki Bilgin, “Gülüm”
isimli şiirini Alâeddin Yavaşça’ya ithaf etmişti. Yazımızı bu şiirle
taçlandırırken vefat eden bütün kültür sanat, ilim ve fikir insanlarımıza
Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânları cennet olsun. “Âlem sana hayrân sana
mestâne gülüm / Bir ben değilim hüsnüne pervâne gülüm / Nakş olmuş adın
defter-i dîvâne gülüm / Bir ben değilim hüsnüne pervâne gülüm / Âşıklarının her
biri efsâne gülüm / Dillerde gönüllerde adın vird-i zebân / Bülbüllerinin
peyrevidir cümle cihân / Senden umulur hâsılı sultânım emân / Bir ben değilim
hüsnüne pervâne gülüm / Âşıklarının her biri efsâne gülüm”
2021 YILININ KÜLTÜR SANAT KAYIPLARI
Ahmet Vefik Alp, Alaeddin Yavaşça, Ali Demirel, Atilla Pekdemir, Ayhan İnal, Bahar Korçan, Celal Yeniçeri, Cimilli İbo, Davut Göksu, Doğan Kuban, Demir Özlü, Toygun Ateş, Deniz Banoğlu, Doğan Cüceloğlu, Durul Gence, Ekrem Gökkaya, Ekrem Uytun, Emin Karaca, Ercan Turgut, Erol Bilem, Erol Günaydın, Erol
Keskin, Faruk Tınaz, Fatma Özden Özkişi, Fazıl Ender Uzun, Ferhan Şensoy, Hasan
Saltık, Hülya Nutku, Hüsnü Bayramoğlu, İbrahim Kalkan, İhsan Özgen, İlhan Daner, İlyas
Uzun, İnci Çayırlı, İncilay Şahin,
İsmet Uçma, Kaan Ertem, Kartal Tibet, Kemal Kuruçay, Mahmut Ali Meriç, Mehmed
Said Aras, Mehmet Ekrem Dinler, Mehmet Genç, Mehmet Kutlular, Metin Çekmez,
Mümine Güneş, Nadir Devlet, Necati Demirtaş, Nedret Güvenç, Nuri Gökalp, Nur
Vergin, Nusret Çetinel, Oğuz Yılmaz, Özdemir Bayraktar, Radi
Dikici, Rasim Öztekin, Semra Dinçer, Sami Kohen, Seçkin
Türesay, Sezai Aydın, Sezai Karakoç, Şaban Çibir, Şaban Teoman Duralı, Tanju
Cılızoğlu, Uğurtan Sayıner, Yalçın
Turgut, Yavuz
Bahadıroğlu, Yıldız Ayhan, Yılmaz Cesur, Yılmaz Yalçıner, Yusuf Bilge
Büyükboyacı, Yüksel Şengel.