Bir D. Mehmet Doğan geçti yüreğimizden
Dünya misafirhanesine konanlar ve göçenler adeta yarış hâlinde. Kimi geliyor, kimi gidiyor. Kimi giderken öyle bir iz bırakıyor ki gönüllerde, nesiller değişse de isimleri asla unutulmuyor. Kimi de rüzgârın önünde kuru bir gazel gibi savrulup gidiyor meçhuller mezarlığına doğru…
Okumayı söktüğümden beri sürekli okuyan birisiyim. Kitaplar, hayatımın her döneminde olmazsa olmazı… Bu iştiyakla gençlik yıllarımda boğazıma, üstüme başıma harcamam gereken harçlıklarımı kitaba yatırdım. Bu yüzden yedi sekiz bin kitaplık bir kütüphanem oldu.
Bu okuma serüveninde elimden bir hayli kitap geldi geçti. Ancak bazı kitaplar beni o kadar etkiledi ki elli yıldır da etkilemeye devam ediyor.
İşte bu kitapların en başında lise yıllarımda okuduğum “Batılılaşma İhaneti” geliyor. Bu kitabı okuduğumda “bu kitap cami kürsülerinden cemaate okunmalı, okullarda zorunlu ders kitabı olmalı, üniversiteler de bu kitabı okumayanlar mezun edilmemeli” diyordum. Belki delice fikrilerdi bunlar. Ama milletimize giydirilen deli gömleğinden daha fazla mantıklı ve gerçekçiydi.
O yaşlarda, neden böyle olduk sorularına cevap bulduğum tek kitaptı Batılılaşma İhaneti… oysa en radikal gayri resmi tarih kitaplarıyla haşır neşirdim. Bu kitabı okuyunca tarih kitaplarında işin vakıa tarafını ve hadiseler zincirini okurken bu kitap bana hadiselerin sebep ve sonuçlarını izah ediyordu. Bu kitabın bana verdiği bilgiler ve bu bilgilerin bana sağladığı cesaret sayesinde üniversite yıllarımda birçok fikri tartışmaya girdim. Daha çok araştırdım, daha çok soruşturdum. Bu meselelere dair yüzlerce kitap, binlerce makale okusam da o kitaptaki tadı, lezzeti, samimiyeti ve cesareti göremedim diğerlerinde.
Elimiz kalem tutup dergilerde yazmaya başladığım dönemlerdi. Çorum’da Aşkın E Hali dergisini çıkarıyorduk. Türkiye Yazarlar Birliği’nin Edirne’den Ardahan’a Kültür Kervanı’nın yolu Çorum’a düşmüştü. Benim için tarihi bir andı. Zira Batılılaşma İhaneti kitabının yazarı olan kahramanım, üstadım D. Mehmet Doğan’ın başkanlığındaki Yazarlar Birliğinin duayen isimlerini misafir edecektik. Dergi ekibi olarak; Kenan Yaşar, Metin Demirci, Mehmet Okumuş ve diğer arkadaşlarla hemen bir şiir programı düzenlemiştik. Bu program sayesinde hem üstadımız ile tanışmış hem de onun konuşmasını doyasıya dinlemiştim.
Daha sonra Rabbim yollarımızı birçok kere kesiştirdi. Batman’da, Ankara’da, Erzurum’da… Hatta kutsal topraklarda… 2023 Haccında üstadı Mekke’de kaldığı otelde eşimle birlikte ziyaret etmiş uzun uzun sohbet etmiştik. Davamızın bu mümtaz kalemi ve üstadı inandığımız yolda hem bize yol arkadaşı olduğu gibi Rabbimin bir lütfu olarak Hacc arkadaşı da olmuştu elhamdülillah…
Özellikle Ankara’ya taşınınca Yazarlar Birliğine gidiş gelişlerimiz esnasında zaman zaman görüşüyor sohbet ediyorduk. Bir keresinde de kendisine utana sıkıla kitaplarımı takdim etmiştim.
Sonrasında üstadın tavsiyesi ile şahsıma TYB Çorum İl Temsilciği vazifesi tevdi edildi. Bu sayede yine Yazarlar Birliği ekibiyle Ankara’dan Ardahan’a Kültür Kervanı’na katılmak nasip oldu. Ankara’dan hareket ederek Yozgat, Sivas, Erzincan, Erzurum, Kars, Ardahan, Rize, Trabzon, Giresun, Ordu ve Çorum güzergahından tekrar bir hafta sonra Ankara’ya vasıl olan seyahatimiz süresince yine onun sohbetini dinledik, ona refakat ettik. Bize tevdi ettiği vazifeleri ifa etmeye çalıştık.
Seyahatin son gününde onun yine Çorum’da ağırlamak nasip oldu. Belediyemiz bizi Çorumlu Obası’nda misafir etmişti. Başkan Yardımcımız Turhan Candan, Milli Eğitim Müdürümüz Hüseyin Kır, kıymetli hocam Ethem Erkoç ve şehrimin mümtaz isimleri de Oba’da hazır olmuştu. Belediye Başkanımız Dr. Halil İbrahim Aşgın ise Ak Parti Kongresinde olduğu için katılamamış ama yokluğunu da hissettirmemişti sağ olsunlar. Zira üstadımız bu misafirperverlikten çok memnun olmuştu. Bu yüzden Sayın Başkanımıza ve kıymetli ekibine çok teşekkür ediyorum.
Üstadın yüzüne her baktığımda onu zaman tünelinden çıkıp gelmiş bir ahir zaman dervişi olarak gördüm. O bize Mehmet Akif’in, Nureddin Topçu’nun, Necip Fazıl’ın, Sezai Karakoç’un selamıyla, sesiyle, nefesiyle gelmiş gibiydi. Çok mütevazı bir adamdı, bizlere karşı çok müşfikti. Ancak kaleminden çağlayanlar akardı. Kelimeleri hep yüksek sesle haykırırdı gidişatımızın iyi olmadığına dair, bize giydirilen deli gömleğine dair… Dilimize yapılan suikastları onun kadar yüksek perdeden haykıran kaç kişi var? Kültürümüze yapılan ifsatları ortaya seren, medeniyetimize kıyan karanlık yüzlerin maskelerini parçalayan kaç kişi var? 28 Şubat’ın en ayaz günlerinde zalimlerin suratlarına kalplerinin kirini, nefretini haykıran kaç kişi var? İşte o halim selim adam kalemiyle cenk ederek vuruşa vuruşa son nefesini verecekti.
Yapayalnız bir orduydu D. Mehmet Doğan… Ankara sokaklarında tek başına, başı önünde bir tevazu abidesi gibi yürürken çok görmüşlüğümüz vardır. Ancak sokağın ortasında durup onun sokaktaki kalabalığa karışmasını, köşeyi dönüp kayboluşunu izlemek bile güzeldi. Rahatsız etmek istemezdim, bilirdim ki o şimdi kafasında kim bilir hangi meseleyi tartışıyordu. Hangi yazısını gönül tezgahında dokuyor, hangi makalesine başlık arıyordu.
Üstad Doğan’ın hemen hemen tüm kitaplarını okudum. Bazıları hakkında gazetemizde yazılar yazdım. Ama onun hakkında böyle bir veda yazısı yazacağım hiç aklıma gelmezdi.
Rahatsızdı, hem de ağır bir rahatsızlığı vardı. Yazarlar Birliğine her gittiğimde aslında Başkanımız Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan’a, Mahmut Ağabeye, Tuba ve Mustafa kardeşlerime hep onun durumunu sormak istiyordum ama olumsuz bir şey söyleyecekler, durumu ciddi diyecekler diye korktuğumdan soramıyordum.
Dua ettik, dualar ettik tüm sevenleri olarak. Lakin her canlı elbette ölümü tadacaktı. Buna iman ettik. Her ne kadar ondan ayrılmak istemesek de onu çok sevsek de ve onu çok özleyecek olsan da akıbet buydu. Boynumuz kıldan inceydi bu akıbet karşısında.
Evet güzel bir insan daha dünya gurbetini noktaladı. Bizleri yetim koydu ama başta Yazarlar Birliği olmak üzere kitapları ve fikirleri ile de büyük bir miras bıraktı. Şimdi bize de onun bu şerefli mücadelesine, asil fikirlerine, istikamet sahibi olmasına ve dahası güzel bir insan olduğuna dair şahitlik etmek kaldı. Yazımı sona erdirdiğim şu anda bu son vazifemi ifa etmek için Hacı Bayram-ı Veli Camiine doğru yola çıkıyorum.
Rabbim rahmet eylesin, milletimizin başı sağ olsun…