Bir Cahit Zarifoğlu Portresi
Cahit
Zarifoğlu üstadımız bu dünya göçünü tamamlayalı 34 yıl olmuş. Tam ismi
Abdurrahman Cahit Zarifoğlu. Ailesi, Kafkasya’dan Maraş’a göç etmiştir. O, Ankara’da 1940 yılında bu dünyaya gözünü
açar. Ve bu dünya macerasını tam 47 yıla sığdırdı. Şanlıurfa Siverek’te
başladığı ilköğreniminin ardından orta öğrenimini 1951’de döndükleri Maraş’ta
tamamladı. Lisenin son sınıfında beklemeli olduğu sırada bir ilkokulda vekil
öğretmenlik yaptı.
Babaların
yaptıklarında çocukların bilmediği hayırlar vardır.
Cahit Zarifoğlu’nun
babası, başka bir kadınla evlenip onları terk eder. Ancak yılda on gün falan
görüşür. Bu görüşme genç Cahit kaynaklı değil babasıyla alakalıdır.
Babasızlık, onlar için yoksunluk ve
yoksulluğu da beraberinde getirir. Genç Cahit kardeşlerine nazaran babasını
uzun süre affetmez, onunla görüşmek istemez. Cahit Zarifoğlu, bir süre sonra
ermiş bir kişi ile tanışıyor. Bilge Adam, ona:
“Babaların
yaptıklarında çocukların bilmediği hayırlar vardır.”
Demiş, Genç
Cahit o zamanlar bu sözü işitince babasına olan kızgınlığı ve küskünlüğü o
zamanlarda sona eriyor.
Cahit
Zarifoğlu ve arkadaşları, Mavera Dergisi çıkardığında Ruslar, Afganistan’a
saldırmıştı. O, arkadaşları ile beraber,
İşgal ve zülüm karşısında direnen Afgan halkına destek için bir kamuoyu
oluşturmuştu. O zamanlar, İslami medyada bu kadar haber kanalı yoktu. O,
zamanlarda Afganistan’dan sağlıklı haber almak için orada güvenilir insanlarla
bağlantı kurmuşlardı. Mavera Ekibi, Bu insanlar, üzerinden gelen haberlere
itibar ediyordu. Ülkemizdeki İslami hassasiyet de Mavera’ya.
Kısaca
Türkiye’deki Müslümanların gündeminde Afganistan yokken onlar gündem
oluşturabiliyorlardı. Bugün dönüp geriye baktığımızda Türkiye’deki
Müslümanların gündeme hâkim olma kabiliyeti Cahit Zarifoğlu ve arkadaşları gibi
kuvvetli değil malesef. Şu anda bize tepside sunulan gündemle meşgul oluyoruz.
Arakan’da, Uygur Türkleri, Filistin, Suriye… Buralardan ancak bahsedildiğinde
ilgileniyoruz. Bahsedilmeyince de unutuyoruz. Arakan’da, Doğu Türkistan’da
zulüm bitti diye düşünüyoruz. Filistin’de Hakeza.
Bir müddet
bu durum böyle devam etmiş. Onun en yakın arkadaşı Erdem Bayazıt, bir film
ekibiyle beraber Afganistan’a gitmiş. Oradan gelen haberleri bizzat yerinde
görmüşler. Afgan mücahitlere manevi bir moral olmuştu bu seyahat. Erdem
Bayazıt, “İpekyolu’ndan Afganistan’a” adıyla bu seyahatini kitaplaştırmıştı.
Cahit Zarifoğlu ise yer yer denemeler ve soruşturma yazıları yazsa da
Afganistan için daha çok şiirleri ile akıllarda kaldı. Cahit Zarifoğlu,
Mavera’da Afganistan konusunu o kadar çok işledi ki adı "Afganistan
şairi"ne çıktı. Erdem Bayazıt da "Afganistan yazarı" olarak
akıllarda kaldı. Afganistan’dan alınan sağlıklı haberleri bu sefer Erdem
Bayazıt, ona ulaştırır.
Cahit
Zarifoğlu, sadece Afganistan değil, Suriye’de yapılan zulmü de çok işledi.
80’li yıllarda. Suriye, o zamanlarda da böyle iç savaşla yıkılmıştı. Zalim
Esad’ın babası binlerce Müslümanı katletmişti. O, İslam âleminin bin parçaya bölünmüş halini,
anlamsız kardeş kavgasını dile getirir. Hama’ya şiirler yazmıştı.
Büllbül
yolar dudağını
Bakınca
kara aklın batağına
Yetmişbin
şehit
Sayısınca
billur kâse
Öyle bir
sarsan ses
Gür
gümrah dalmış
Hak'la
yarenliğe İçinden akan nehir
İki
yakayı çatan nehir
…..
Cahit
Zarifoğlu, İslam coğrafyasının soluk borusu gibiydi. Onun haritasının hatları
bütün İslam âleminden geçer. Gâh Afganistan'da, gâh Filistin'de gâh
Suriye'dedir. “Daralan Vakitler” adlı
bir şiiri var. Orada bahsettiğimiz harita bir bütün olarak duruyor. Beyrut,
Kudüs ve Filistin'e yolu düşer ve buralar için çok gözyaşı döker, karalar bağlar. O şiirden gözyaşlarıyla
ıslanan birkaç mısrasın aşağıya alıyoruz.
Beyrut'un
gözyaşları şimdi
Kudüs'ün yanı başında
Müslümanlarsa uzaklarda
Sanki başka
Gelinmez bir dünyada