Dolar (USD)
32.49
Euro (EUR)
34.75
Gram Altın
2481.20
BIST 100
9483.98
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

09 Haziran 2021

Bir beyte üç aşık nasıl gizlenir?

Aşk… Zındanlardan saraylara, kölelikten sultanlığa çıkmak için verilen bir fermandır. Mumdan bir gemiyle ateşten bir denizi geçmek, katreyi ararken ummanlara kavuşmaktır. Kısacası divan şiirinde aşk her şeydir, her şey de aşk. Divan şairleri, mecazî aşktan ilahî aşka ve oradan platonik aşka kadar aşkın bütün merhalelerini anlatmış ve böylece Bâkî’den Fuzûlî’ye Şeyh Gâlib’den Nedim’e kadar her aşk zamanla kendi şairini edebiyat sahnesine çıkarıvermiştir.

Beşerî aşktan İlâhî aşka geçişin destanını yazan Fuzûlî’nin divanını okurken onda ilmin, zekanın ve anlam inceliğinin en olgun şekillerini görürüz. Her beyti bazen sayfalarca şerh edilen bu büyük divan şairinin bizi aşk bahçelerinde gezdiren şu mısralarında bakalım üç aşk nasıl gizlenmiş:

Degüldüm men sanâ mâ’il sen etdün aklumı za’il

Banâ ta’n eyleyen gâfil seni görgeç utanmaz mı

Birinci aşk: Bu beyitte öncelikle kıssaların en güzeli olarak bilinen Yusuf ile Züleyha kıssasına bir telmih vardır. Mısır azizinin eşi Züleyha Yusuf’un nur cemalini görmeden önce kendi halinde yaşamaktadır. Yusuf’un güzelliğini fark edince aşkından adeta aklını yitirir. Belki bulduğu her fırsatta gönlündeki aşkı Yusuf’a açmak için çabalamaktadır. İşte Fuzûlî sanki asırlar öncesine gidip Züleyha’nın dilinden şu mısraları kapıp da gelmiş gibidir. “Degüldüm men sana mail sen etdün aklumı za’il” Ve ona ulaşmak için çareler arar Züleyha. O’nun bu durumunu görenler “Züleyha kölesine âşık olmuş” diyerek kınamaya başlarlar. Züleyha’yı kınayanlar Yusuf’u gördükleri zaman adeta büyülenir, sarhoşa döner, ellerindeki meyveleri dilimlemek yerine parmaklarını keserler ve yaptıkları kınamadan dolayı utanırlar. Tüm bunlardan sonra sanki Züleyha asırların ötesine yolculuk edip Fuzûlî’nin şu mısraını alarak Yusuf’a okumuş ve böylece bu aşkta haklı oluşunu anlatmaya çalışmış gibidir. “Mana ta’n eyleyen gafil seni görgeç utanmaz mı” yani “ Benim bu halimi kınayanlar acaba seni gördükleri vakit kınamalarından dolayı şimdi utanmadılar mı?

İkinci aşk: Bu beyitte Leylâ ile Mecnûn hikayesine de bir telmih vardır. Başlangıcı insanî güzellikte ve sonu sanki metafizik bir haz ve duygu ile iki ruhun birleşmesi şeklinde olan insanüstü bir aşkın hikayesidir bu. Kays okula başlayınca Leyla’yı görür ve ilk görüşte gönlüne bir aşk kıvılcımı sıçrar. Ancak bu aşk kısa bir zaman sonra ayrılığa ve hüzne dönüşür. Ve artık Kays, “Mecnun” olur. Mecnun, kendisini kınayan gafil kimselerin Leyla’yı görünce utanacaklarını, kim bilir belki de Fuzûlî’nin şu mısraları ile dile getirmiştir “Bana ta’n eyleyen gafil seni görgeç utanmaz mı” Ve artık Kays, Aşk şarabından içmiş, Mecnun olmuş, damla olmuş ve ummanlarda sükuna ermiştir. Tüm zerreleriyle aşkta yitip gitmiş ve yeniden onda dirilmiştir. Ve artık Mecnun mecazî mahbubların o şiddetli muhabbetin manevî kıymetine değmediğini anlamış, bâki bir mahbubu aramış, aşk-ı mecazî, aşk-ı hakikîye dönüşüvermiştir.

Üçüncü aşk: Bir de bu beyitte İlahî aşka bir telmih var gibidir. Kur’an-ı Kerimde “Allah, onları sever, onlar da Allah’ı severler” ifadesine yer verilmiştir. Fuzûlî belki de bu ayetten yola çıkarak Yaratıcı’ya seslenir “Ey kalplerin doktoru! Ben sana gönül vermezden evvel sen beni sevdin ve sevginle benim aklımı başımdan aldın. Sonra ben senin isim ve sıfatlarının kainattaki yansımalarını görünce aklım başımda kalmadı” diyerek Rabbe olan sevgisini dile getirmektedir. Nitekim Akıl baştan alınınca yerine aşk gelir ve âşık çılgınca davranmaya başlar. Aşığın bu meczûbâne hareketlerinin nedenini bilmeyen kimseler ise onun bu halini kınarlar. Oysa onu kınayan kimseler aşığın sevdiği zatı tanısalar, bu kınamalarından vazgeçecekleri gibi yaptıkları kınamadan dolayı da pişmanlık duyacaklardır. Hasılı; Aşk imiş her ne var âlemde/ İlim bir kîl u kâl imiş ancak...