Bir bayram sızısı
Hazırlanan bayramlık elbiselerimizi yastığımızın arkasına bırakır uyumaya çalışırdık bayram geceleri. Elektrik olmadığı için gaz lambaları en kısık seviye olan xıznaya alındığında artık gözkapaklarımız da ağırlaşmaya başlar, bayram heyecanı yerini uykuya bırakırdı.
Önce sabah namazı için dünyanın bütün senfonilerine "dur!"diyen annemizin sesiyle uyanırdık. Abdest alıp sabah namazını kıldıktan sonra köy camisinin yolunu tutardık. İlk dikkat ettiğimiz şey akranlarımızın ne giydiğiydi.
Camiye varmadan, "Allahu ekber Allahu ekber, Allahu ekber, La ilahe illallahu vallahu ekber, Allahu ekber ve lillahi'l-hamd." teşrik tekbirleri duyulurdu. Allah gani gani rahmet eylesin, hem H. Ahmet Kurtaran amcamız, hem H. Saim Yolcu amcamız, hem de H. Ali amcamın sesi hem güzel hem de kuvvetli idi. Bu yüzden hoparlör olmasa da uzaklardan duyulurdu. Sesi çok güzel olduğu halde büyüklere hürmeten sesini yükseltmeyen H. Muhammed Yusuf Kurtaran ağabeyin bilahare gözyaşları ile büyüklere eşlik etmesi tek kelimeyle müthişti.
Rahmetli Babam namazı kıldırdıktan sonra minbere çıkar hutbeye başlardı:
"Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekberu2026" ile başlayan bayram hutbeleri benim için biraz zor geçiyordu. Çünkü babam Kurban Bayramı Hutbelerinde İbrahim-İsmail as kıssasını anlatırdı. Bu kıssayı anlatırken duygulandığını kısılan sesiyle birlikte dudaklarının titrediğini hissederdim. Köylü büyüklerimizin içten ağlamaları zaten vaaz sürecinde başlamıştı.
Neyse zor kısım (hutbe) bitmiş, bayramlaşma başlıyordu. Bizler de bayramlaşmanın bitmesinden hemen sonra dışarı fırlar bayramın bütün güzelliklerini yaşardık. Önce belli evlerde verilen bayram yemeğine gider, sonra en yakın evlerden başlayarak bütün köyü ev ev gezip "Roşon şıma bimbarekıv/Bayramınız kutlu olsun." diyor ve bayram şekerimizi, bazen de şeker yerine meyve ve yumurtalarımızı alıyorduk.
Büyükler yemekten sonra kurbanlıkları alıp uygun yerlerde tekbirlerle kesiyorlardı. Sonra en makbul şekilde dağıtırlardı.
Öğleden önce mezarlıklara gidilir, yakınların ruhlarına Kur'an okunur dua edilirdi. Zaten Halifan Köyü bütünüyle akraba olduğu için herkes her mezarın başına gider Fatiha okurdu.
Mezarlık ziyareti ile ilgili hiç unutmadığım ve anlatmamak için kendimi yıllardır tuttuğum bir anım var. Öyle ki şu an yazmakta zorlanıyorum.
Rahmetli babam ve diğer amcalarla, amcazadelerle Halifan Mezarlığına gitmiştik. Önce en büyük dedelerimizin mezarlarına, sonra rahmetli büyükbabamın mezarına geldik. Babam oturdu, okudu, okuması bittikten sonra uzun süre mezarın başında durdu, ayrıl(a)madı. Ben de yanına oturdum. Biliyorum, üzülmemem için ağlamıyordu, lakin gözleri doluydu.
Derken yavaş yavaş doğruldu, bana bakarak, "Ehmed'u00eam/Ahmed'im, babam küçük yaşta yetim kaldı, Şeyh Derviş dedeleri baktı, çok nazlı büyüttüler. Elhamdulillah genel sıkıntılar dışında dedeleri ona bir sıkıntı yaşatmadı. Lakin ben babasız kaldığımda 38 yaşımdaydım, 10 yıldır acı çekiyorum. Deden Mela Ömer ise küçük yaşta yetim kalmıştı, kim bilir o babasızlığın verdiği ne tür acılar yaşamıştı? Ve Resul-i Ekrem sav babasız dünyaya geldi, büyük acılar yaşadı. Kim bilir yetim kalmanın tarifsiz acısını yaşayan ne kadar üstelik bir de kimsesiz çocuk var..?" dedi ve diğer büyüklerle buluşup mezarlıktan ayrıldık.
Babamın acısını ben de 37 yaşındayken tattım, üzerinden 20 yıl geçti hala kendimi yetim görüyorum. Babamın çektiği baba acısını ancak onu rahmet-i rahmana uğurlarken anlamıştım. Üstelik annemi de 2017'nin ilk günü dar-ı bekaya yolculadık. Acısının geçmeyeceğini 20 yıllık baba acısından biliyorum. Rabbu'lalemin bizleri, cümle ehl-i imanı cennetinde buluştursun.
Evet, babalarının boğazı Budistler tarafından kesilerek "kurban" edilen binlerce Arakanlı çocuk bugünlerde yine kurban vermeye devam ediyor. Dünya kör, sağır, dünya üç maymunu oynuyor. Dün gazetemiz Medya Grup Başkanı Ahmet Zeki Gayberi köşesinde sormuştu ve cevabını da kendisi vermişti: "BM ne yapıyor peki? Hiç, Bosna savaşında yaptığının aynısını yapıyor. Olaylardan 'Endişe' duyduğunu açıklayarak 'tarafları tansiyonu düşürmeye' davet ettiu2026 Eğer soykırıma uğrayan, vahşice katledilenler Müslüman ise kimsenin umurunda değil."
İşin daha acısı 1,5 milyarlık İslam Dünyası Budistlerin bu insanlık dışı katliamına kör ve sağır. Bir tek Türkiye bu vahşetin durması için çabalıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısına cevap veremeyecek acizlikteki İslam Dünyası liderleri Kurban bayramını kutlayacak.
İslam Dünyası "adamca ve Müslümanca" bir dünya olmadan bu acılar devam edecek. Hem de her bir yanımızı acıtarak.
Mübarek Kurban Bayramınız hayır ve selamete vesile olsun.