'Bir Başkadır' bizim yaramız
Kısa sürede 16 ülkede en çok izlenen diziler arasında yer almayı başaran Bir Başkadır’ı Netflix’te sıkılmadan izledim.
Bazı eksikliklerine rağmen
bugüne kadar yapılanların en iyisidir diyebilirim. Türk sinema ve dizi
tarihinde bir kırılmadır bu.
Her şeyden evvel normal Türk kanallarında alışık olduğumuz
türden vasat, seviyesiz, basit, bayağı dizilere hiç benzemiyor.
Diğer taraftan ilk defa bir “hoca” tiplemesi karikatürize
edilmeden olgun, oturaklı ve hayatın içinden bir şahsiyet olarak takdim
edilmiş.
Malumunuz Türk sinema ve dizi tarihinde hoca demek
üçkâğıtçı, üfürükçü, muskacı, kirli, pasaklı, cahil bir tipleme demek.
Ancak burada SettarTanrıöğen’in müthiş performansıyla şekil
bulan Ali Sadi karakteri seküler kesimin ezberlerini kısmen bozuyor.
Çünkü bu cenahta yıllardır kızların babalarının zoruyla
başlarını örttükleri düşüncesi hâkimdir. Oysa dizide başını açmak konusunda bir
tercih yapan kızını gayet olgunlukla karşılayan bir baba var karşımızda.
Bu bakımdan Bir Başkadır’ı bugüne kadar çekilen film ve
dizilerden farklı buluyorum.
Bir farkı da yine ilk defa bir Türk dizisinde yalıda yaşayan
Yılmaz Özdil müdavimi bir ailenin yetiştirdiği elitistbir beyaz Türk’ün
özeleştirisine ve kendi içinde yaşadığı gel gitlere tanıklık ediyoruz.
Aslında dizinin adı da içeriği gibi bir amaca odaklanmıyor.
Bize sadece bir Türkiye fotoğrafı sunuyor. Kentlisi, köylüsü, soylusu, yoksulu
hepsi var dizide. Dolayısıyla herkes bu dizide kendince bir şeyleri eksik
buluyor ya da tamamlıyor.
Sinematografi açısından da gayet başarılı biz dizi olmuş Bir
Başkadır. Tercih edilen mekanlar, görseller tüm doğallığıyla biraz da nostalji
kokan bir tarafıyla seyircinin beğenisine sunulmuş. Bir Tarkovski hayranı
olarak ben beğendim.
Özellikle Meryem karakterini canlandıran Öykü Karayel, abisi
Yasin(Fatih Artman), Funda Eryiğit, Defne Kayalar,SettarTanrıöğen ve Tülin
Özen’in oyunculukları muhteşemdi.
Bir Başkadır içeriği itibariyle de günlerdir tartışılıyor.
Tam da dizide anlatıldığı ve görüldüğü gibi tüm mahalleler gerçek yaşamda da
mutsuz ve biraz da depresif. Ve herkes meseleyi kendi mahallesinin kültür
ikliminde değerlendiriyor.
Bizim ülkenin de hakikati budur. Başörtülü dindar
muhafazakârlar, yıllardır çağdaş, seküler beyaz Türklerin oluşturduğu servete,
itibara ve nüfuza dâhil edilememiştir.
Gündelikçi Meryem ve tam anlamıyla Anadolu insanı
diyebileceğimiz ailesinin yaşam standartları, içinde doğdukları kültür, inanç
ve yaşam biçimi bir üst sınıf olan seküler beyaz Türkler tarafından mütemadiyen
hor görülmüştür.
Psikiyatr Peri’nin ifadesiyle yıllardır sanki farklı
ülkelerde yaşıyorduk. Ne var ki Bir Başkadır burada farklı bir kırılma
yaşatıyor.
Bunu da tüm doğallığıyla ve içtenliğiyle Meryem karakteri
üzerinden yapıyor. Meselenin esasında Robert Koleji mezunu olmakla bir
alakasının olmadığını da bize anlatmaya çalışıyor.
Yalnız buradaki eksiklik şudur, bu dizide bile başörtülü
dindar insanlar hala alt sınıfa ait cahil bir tabaka gibi gösteriliyor. Keza
asimile edilmiş seküler Kürt karakterinin başörtülü, dindar, muhafazakar Kürt
ablası da baskın, baskıcı, kaba, agresif ve cahil olarak takdim ediliyor.
Bu durumu bir eksilik olarak not edebiliriz.
Diğer taraftan dizi bireysel anlamda içe yönelik yapılan bir
seyahatle, bir düşünce ve duygu bozumu yaşatmayı deniyor. Toplumsal
travmaların, doğrudan bireyin iç dünyasını nasıl da tahrip ettiğini gözler
önüne sermek istiyor.
Fotoğraf dediğim de bu. Psikiyatr olmalarına rağmen Peri ve
Gülbin karakterlerinin kendi içinde yaşadıkları psikolojik travmaları hiç
çekinmeden tüm çıplaklığıyla vermeye çalışmış Berkun Oya.
Bugün Türkiye’de mahalleler arası gerginlik ve çatışma hali
ne yazık ki devam ediyor. Bu bizim belki de geçmeyecek bir yaramız. İnanın bu
durumdan kimse memnun değil.
Bu gerginliğin kendi iç dünyamızı kararttığı ve gittikçe
psikolojik olarak bizleri tahrip ettiğini söylersem sanırım abartmış olmam.
Şayet her kesim kendi sınırını bilir ve diğerlerinin de
sınırına saygı duymaya başlarsa ve insanı ideolojik bir atık olarak değil de
şahsiyeti, duyguları ve kendine özgü düşünceleri olan bir birey olarak görmeye
başlarsa işte o zaman hemen herkesin yarasının ortak kanayan bir yara olduğu
görülecektir.
Eleştirilerime rağmen diziyi başarılı buldum. Umarım daha
iyileri de yapılır.