Dolar (USD)
35.23
Euro (EUR)
36.67
Gram Altın
2981.92
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 Kasım 2020

'Bir Başkadır' bizim yaramız

Kısa sürede 16 ülkede en çok izlenen diziler arasında yer almayı başaran Bir Başkadır’ı Netflix’te sıkılmadan izledim.

Bazı eksikliklerine rağmen bugüne kadar yapılanların en iyisidir diyebilirim. Türk sinema ve dizi tarihinde bir kırılmadır bu.

Her şeyden evvel normal Türk kanallarında alışık olduğumuz türden vasat, seviyesiz, basit, bayağı dizilere hiç benzemiyor.

Diğer taraftan ilk defa bir “hoca” tiplemesi karikatürize edilmeden olgun, oturaklı ve hayatın içinden bir şahsiyet olarak takdim edilmiş.

Malumunuz Türk sinema ve dizi tarihinde hoca demek üçkâğıtçı, üfürükçü, muskacı, kirli, pasaklı, cahil bir tipleme demek.

Ancak burada SettarTanrıöğen’in müthiş performansıyla şekil bulan Ali Sadi karakteri seküler kesimin ezberlerini kısmen bozuyor.

Çünkü bu cenahta yıllardır kızların babalarının zoruyla başlarını örttükleri düşüncesi hâkimdir. Oysa dizide başını açmak konusunda bir tercih yapan kızını gayet olgunlukla karşılayan bir baba var karşımızda.

Bu bakımdan Bir Başkadır’ı bugüne kadar çekilen film ve dizilerden farklı buluyorum.

Bir farkı da yine ilk defa bir Türk dizisinde yalıda yaşayan Yılmaz Özdil müdavimi bir ailenin yetiştirdiği elitistbir beyaz Türk’ün özeleştirisine ve kendi içinde yaşadığı gel gitlere tanıklık ediyoruz.

Aslında dizinin adı da içeriği gibi bir amaca odaklanmıyor. Bize sadece bir Türkiye fotoğrafı sunuyor. Kentlisi, köylüsü, soylusu, yoksulu hepsi var dizide. Dolayısıyla herkes bu dizide kendince bir şeyleri eksik buluyor ya da tamamlıyor.

Sinematografi açısından da gayet başarılı biz dizi olmuş Bir Başkadır. Tercih edilen mekanlar, görseller tüm doğallığıyla biraz da nostalji kokan bir tarafıyla seyircinin beğenisine sunulmuş. Bir Tarkovski hayranı olarak ben beğendim.

Özellikle Meryem karakterini canlandıran Öykü Karayel, abisi Yasin(Fatih Artman), Funda Eryiğit, Defne Kayalar,SettarTanrıöğen ve Tülin Özen’in oyunculukları muhteşemdi.

Bir Başkadır içeriği itibariyle de günlerdir tartışılıyor. Tam da dizide anlatıldığı ve görüldüğü gibi tüm mahalleler gerçek yaşamda da mutsuz ve biraz da depresif. Ve herkes meseleyi kendi mahallesinin kültür ikliminde değerlendiriyor.

Bizim ülkenin de hakikati budur. Başörtülü dindar muhafazakârlar, yıllardır çağdaş, seküler beyaz Türklerin oluşturduğu servete, itibara ve nüfuza dâhil edilememiştir.

Gündelikçi Meryem ve tam anlamıyla Anadolu insanı diyebileceğimiz ailesinin yaşam standartları, içinde doğdukları kültür, inanç ve yaşam biçimi bir üst sınıf olan seküler beyaz Türkler tarafından mütemadiyen hor görülmüştür.

Psikiyatr Peri’nin ifadesiyle yıllardır sanki farklı ülkelerde yaşıyorduk. Ne var ki Bir Başkadır burada farklı bir kırılma yaşatıyor.

Bunu da tüm doğallığıyla ve içtenliğiyle Meryem karakteri üzerinden yapıyor. Meselenin esasında Robert Koleji mezunu olmakla bir alakasının olmadığını da bize anlatmaya çalışıyor.

Yalnız buradaki eksiklik şudur, bu dizide bile başörtülü dindar insanlar hala alt sınıfa ait cahil bir tabaka gibi gösteriliyor. Keza asimile edilmiş seküler Kürt karakterinin başörtülü, dindar, muhafazakar Kürt ablası da baskın, baskıcı, kaba, agresif ve cahil olarak takdim ediliyor.

Bu durumu bir eksilik olarak not edebiliriz.

Diğer taraftan dizi bireysel anlamda içe yönelik yapılan bir seyahatle, bir düşünce ve duygu bozumu yaşatmayı deniyor. Toplumsal travmaların, doğrudan bireyin iç dünyasını nasıl da tahrip ettiğini gözler önüne sermek istiyor.

Fotoğraf dediğim de bu. Psikiyatr olmalarına rağmen Peri ve Gülbin karakterlerinin kendi içinde yaşadıkları psikolojik travmaları hiç çekinmeden tüm çıplaklığıyla vermeye çalışmış Berkun Oya.

Bugün Türkiye’de mahalleler arası gerginlik ve çatışma hali ne yazık ki devam ediyor. Bu bizim belki de geçmeyecek bir yaramız. İnanın bu durumdan kimse memnun değil.

Bu gerginliğin kendi iç dünyamızı kararttığı ve gittikçe psikolojik olarak bizleri tahrip ettiğini söylersem sanırım abartmış olmam.

Şayet her kesim kendi sınırını bilir ve diğerlerinin de sınırına saygı duymaya başlarsa ve insanı ideolojik bir atık olarak değil de şahsiyeti, duyguları ve kendine özgü düşünceleri olan bir birey olarak görmeye başlarsa işte o zaman hemen herkesin yarasının ortak kanayan bir yara olduğu görülecektir.

Eleştirilerime rağmen diziyi başarılı buldum. Umarım daha iyileri de yapılır.