Bir başkadır benim memleketim!
Bakanlıklardan birinde "çalışan" arkadaşımı ziyaret edecektim.
Eski Daire
Başkanı.
Kapıdan
girerken, biraz da havam olsun diye bu unvanının altını çizdim.
Kapıya bakan
arkadaş, “Burada herkes daire başkanı!”
dedi.
Espri zannettim.
Pek de
değilmiş.
Memlekette
dünya kadar eski daire başkanı ve diğer üst düzey eski personel var.
O dönemin
bakanına yakın oldukları için tepe mevkilere gelip, bakan değişince “kızağa”
çekilen niceleri…
Bunlar o
“güzel” mevkilerde bulunmaktan kaynaklanan “güzel” maaşlarını almaya devam
ediyorlar haliyle.
Ne var ki,
birikimlerinden istifade edilmiyor.
Her gelen,
kadroları tepeden tırnağa yenilediği için eskiden yeniye tecrübe aktarımı da
olmuyor haliyle.
Böyle, sil
baştan, sil baştan…
ÇALIŞMAK İSTİYORLAR AMA!
Daire Başkanı
emeklisi biriyle sohbet…
“Son beş sene, uyuştum kaldım, işim
yok!” diyor.
Bakanlığa
gitse, boş boş oturacakmış…
Hatta,
oturacak yeri de yokmuş, kantinden başka!
Bir bakan
geliyor, seni daire başkanı yapıyor.
O gidiyor,
yenisi tüm kadroyu değiştiriyor.
Eskiler,
eskiden sahibi oldukları unvanlar sayesinde ulaştıkları maaşları almaya devam
ediyor…
İçlerinden
bazıları, “Ben bu kadar maaş alıyorum.
Devletime karşılığını vermem lazım. Lütfen bana bir vazife verin!” diyor.
“Sana iş yok!” muamelesi görüyor.
Arkadaş, “Ben yetkililerden iş istiyorum. Onca
tecrübem var, faydalansınlar istiyorum. Onlar da bana, burada sana yer yok!’
diyorlar. Ben ne yapayım” demekte haksız mı?
E, öyle bir
pozisyondan emekli olunca, epeyce de emekli maaşı alıyorsun.
Almakta
haksız mı?
Öte yandan…
“Bunlara niye iş vermiyorsunuz?” diye sorduklarım da, bambaşka şeyler
söylüyorlar.
Eski bakanın
adamları, iş yapmak için değil, ortalığı karıştırmak için gelmek istiyorlarmış!
Fitne
üretirlermiş!
Filan!..
Bana çok uzak
işler!
DANIŞMANA NE DANIŞILIR?
Malûm;
Emekli vekil,
bir de yeniden vekil olunca her ay 157 bin lira alıyormuş.
Bir de, vekil
olabilmek için beş değil 15 senede
alabileceği toplam maaşın çok daha
fazlasını harcayanlar var…
Neyse
dağıtmayalım.
Bir arkadaş,
bir vekile üçüncü danışman olacakmış…
Çıplak maaş
30 küsur binden bahsetti.
Memur Sen
Genel Başkanı Sayın Ali Yalçın da, “Bu devirde 30 bin liranın altında
yaşanmaz!” diyor.
“Vekil
danışmanından” aşağısı kurtarmıyor yani!
30 bine
yaşanmıyorsa,
7500’lük
emeklinin durumunu, ne siz sorun ne de ben söyleyeyim.
Altı yüz
vekilimiz var, ben “lider vekili” de
diyorum çoğuna…
Bu sayı çok
mu, az mı?
Sokaktaki
vatandaşa sorarsanız, 300 vekil yeter de artar.
Vekilin bin
türlü masrafı oluyor haliyle…
Her vekil,
kendisine yardımcı olmaları amacıyla, maaşları ve diğer özlük hakları hazineden
karşılanan 3 danışman tutabiliyor.
Danışman
deyip geçmeyin, vakti zamanında çok iyi danışmanlar vardı, milletvekilleri için
araştırmalar yapar, kamuoyunun gündemine çok önemli konuların, yepyeni
tekliflerin gelmesine vesile olurlardı.
Şimdilerde,
bu örneklerden pek kalmadı, ya da ben göremiyorum.
Çalışmaları
hakkında bilgilendiren olursa, çok sevinirim.
Aslına
bakarsanız…
Vekiller,
parti gruplarının aldıkları kararlar doğrultusunda parmak kaldırıp indirmek
mecburiyetindeler.
Böyle bir
mecburiyet içinde bulunan vekil, danışmana ne danışacak, danışman ona ne
diyecek?
“Grup yönetimi ne diyorsa o sayın
vekilim!” diye
tavsiye mi olur?
İŞE KENDİ ARAÇLARIYLA GİDİP GELSİNLER!
Daldan dala
atlayalım…
Otomobil
saltanatı da, vatandaşı uyuz ediyor!
Bazı
belediyelerde müdürlerin, müdür yardımcılarının dahi altlarında makam arabası
var.
Bunların
şoförleri de oluyor haliyle.
Pek çok
yerde, “kiralık araçlar” da iş görüyor.
Taşeron
firma!..
Bunların
şoförleri, kamu personeli olanlar gibi değil haliyle.
Asgari
ücretle, “sınırsız saat” çalışmak
mecburiyetindeler.
Araçlar
nerelerden, nasıl kiralanıyor…
Bu işler
nasıl oluyor?
Ben diyorum
ki,
“Üstlendikleri vazifelerin özellikleri
gereği başka türlüsü mümkün olmayanlar hariç, bütün kamu görevlileri işlerine
kendi arabalarıyla gidip gelseler?”
Ben onca yıl
gazete yöneticiliği yaptım, hiç makam arabam, makam şoförüm olmadı.
İşe gidip
gelirken harcadığım benzinin parasını da cebimden ödedim.
Onlar da öyle
yapsalar kıyamet mi kopar!
BELEDİYE KONSERLERİ, DEVLET OPERA VE
BALESİ!
Daldan dala
atlayalım…
Şu konserler
meselesi…
Birçok
belediyenin konserler, festivaller için harcadıkları paranın haddi hesabı yok.
Bunlar bizim
kaynaklarımız, bize hizmet versinler diye veriliyor belediyelere.
Konsere
meraklı olanlar, parasını bastırır gider!
Belediye
niçin konser düzenlesin?
Hem sonra…
Sanatçı
denilenler kaç para alıyor, organizatörler kaç para alıyor, “alan ve
verenlerden” başka bilen var mı?
Devlet Opera
ve Balesi nedir?
Devletin
opera ve balesi mi olur?
Opera, bale
işlerine meraklı olan “elit” kesim, bu işleri çeviremez mi?
Ben niçin
opera ve bale için para ödeyeyim, kahraman memleket evlâdı olarak?
xxx
Durun
ya,böyle kaptırınca…
Uzun uzun yazıyoruz…
Vatandaşın
canı burnunda, okumuyor sıkılınca…
Bu “Bir
Başkadır Benim Memleketim” meselesine…
Bir sonraki
yazımızda devam edelim mi…
“Yufkacılar ve Kadayıfçılar Odası”ndan başlayarak!