Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.71
Gram Altın
2966.00
BIST 100
9725.72
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Kasım 2020

Bir (B)Aşkadır

Son günlerde herkes izlediği film, takip ettiği diziler üzerinden konuşmaya başladı. Salgın döneminde çoğumuz ya filmlere ya da kitaplara daha çok zaman ayırmaya başladık. “Bir Başkadır” dizisi de şu günlerde herkesin dilinde.

Herkesin hayatı bir başkadır. Hepimiz kendimize özgü taklit edilemez duygularla örülü bir varlığız. Bugün, “Bir Başkadır” dizisi üzerinden kendi içimize dönmeye, kendi başkalığımızı tahlil etmeye çalışacağım. “Kırmızı Oda” dizisi ile başlayan psikolojik tahliller şimdi de “Bir Başkadır” dizisiyle farklı bir boyut kazanmış durumda. Her iki dizide de aile hayatları üzerinden sahnelenmeye çalışılan serüvenler dikkat çekiyor. Mekânlar, makamlar, şehirler, hayatlar ne kadar farklı olursa olsun, yalnızlık ve hüzün aynı biçimde yaşanmakta.

İnsanlar çoğu kez konuşarak rahatlıyor. Bu şu demek oluyor aynı zamanda, bizi dinleyecek ve anlayacak insanlara ihtiyacımız var. Gerçek anlamda sizi dinleyebilen dostlarınız varsa yükünüzü hafifletebiliyorsunuz. Karakteristik özelliğimiz birçok şeyi içimize atmamızdır. İçine kapanık insan sayımız az değildir.

Aslında yaşadığımız çağ bizi birbirimizden uzaklaştırıyor. Kimimiz okuduğumuz bir roman kahramanının karakterine bürünerek kendimizi onda görüyor ve gerçekleştiriyoruz, kimimiz de izlediğimiz bir filmdeki karaktere kendimizi kaptırıyoruz ve rahatlıyoruz. Hepimiz kendimiz olmaktan çıkıp bir başka insan olarak geziniyoruz, yaşıyoruz. Hepimiz bir başkayız ve hepimizin hâli bir başkadır.

Salgınla birlikte internet kullanımımız, film izleme oranlarımız, evdeki etkinliklerimiz arttı. Netflix üzerinden yayına giren “Bir Başkadır” dizisi şu günlerde dikkatleri üzerine çekti. Bu platform birçok kategoride film bulunduruyor. Türkiye için yapılan filmler tartışmalı olsa da bu filmleri içerik bakımından sakıncalı bulanlar da dâhil olmak üzere herkesin vazgeçemediği bir platform haline geldi Netflix. “Bir Başkadır” dizisi sekiz bölüm olarak bir paket halinde sunuldu. Sekiz bölümünü de bir oturuşta izleyenlerimiz oldukça fazla. Dizinin konusu ve oyuncuları hemen gündeme oturdu. Temizlikçi kadını başörtüsü üzerinden değerlendirerek eleştirenler de oldu. Dizideki yaşamı, giyim kuşamı bir tarafa bırakıp asıl tartışmamız gereken noktaya yönelmemiz lazım. Hem “Kırmızı Oda” dizisinde hem de “Bir Başkadır” dizisinde içi dolan ve bir arayış içerisinde bulunan, huzur arayan, yalnızlığını ve hayatının eksikliğini tamamlamaya çalışan karakterlere odaklanmak gerektiğine inanıyorum. Türk edebiyatında da psikolojik romanlar hep ilgiyle okunmuştur, sevilmiştir. Ancak bunların senaryolaştırılıp perdeye aktarılması noktasında acemilikler yaşanmıştır. Karakterlerin ruhsal yönden yaşadıkları ıstıraplar dikkat çekiyor.

Derdini anlatan ve konuşan biri var. Bir de tüm bu dertleri dinleyen, değerlendiren, çeşitli yollar sunan, yollar açmaya çalışan bir psikolog var. Aslında bu psikologlar da psikolojik sorunlar yaşıyor. Tüm dertleri dinleyen bir psikolog da kendisini dinleyen başka bir psikologa ihtiyaç duyuyor. Hastası da doktoru da danışanı da danışılanı da bir boşluk içerisinde ve hayatının eksiğini bulmaya çalışıyor, onu tamamlamaya gayret ediyor. “Bir Başkadır” dizisinde göze çarpan en önemli şey aslında herkesin yalnızlığıdır. Burada bir başkalıktan ziyade bir aşka yöneliş ve arayış vardır. Herkesin aradığı aşktır ve onun eksikliğinin doğurduğu mutsuzluk ve tedirginlik vardır.

Bir B(a)şkadır yandığımız, bir aşkadır hüznümüz. Hayatımız film. Şimdi film arası boşluktayız, hayat boşluk kabul etmiyor. Aşk ise hayatın hava yastığı.