Bir başka açıdan soykırım
Nüfus kaim oranı 2,1…
Nüfus artış oranımız ise 1,5…
Hızla azalıyoruz.
Huyumuz, suyumuz çekiliyor…
Nüfus gerilemesinin sebeplerinden biri de göç hadisesidir.
Kırsaldan şehirlere göç, ekonomik şartların değişmesi, hayatı değiştiriyor.
Kadının sosyal ve ekonomik statü kaygısı çözüme kavuşturulmadığı sürece bu olağanüstü durum daha da ağırlaşacaktır.
Türkiye’yi bekleyen en büyük tehdit unsuru bu durumdur.
Çocukları ve yaşlıları bakıcılarda olan bir toplumun geleceği hiç de parlak değildir.
Evlerin 1+1’e evrilmesi de bunun en önemli ispatıdır.
Boşanma oranlarının artışı, toplumsal çöküşün boyutlarını göstermektedir.
Dört bakanlığın çalışma grubu adı altında olayı ele alması sevindirici bir gelişme ancak elbette yeterli olmayacaktır.
Bu mesele tamamen kadının sosyal ve ekonomik güvenceye alınmasıyla ilgilidir.
Kamu istihdamında kadının emekli olma şartları yeniden değerlendirilmeli, annelik özelliği dikkate alınmalı, çocuk sayısına göre yıl ve yaş kademelendirilmeli, hatta 3 ve üstü çocuk sahibi annelere emekli statüsü verilmelidir.
2024 yılında Lisans KPSS başvurusunda, en çok başvuru, İstanbul, Ankara ve İzmir’den yapılmış.. Genel yetenek-genel kültür oturumuna başvuran kadın aday sayısı 949 bin 545, erkek aday sayısı ise 520 bin 942…
Toplam başvuru sayısı: 1.470.487…
Kadınların başvuru oranı iki misli. Bu tablo bile herkesi derin derin düşündürmelidir.
Kadına ekonomik güvence, toplumun geleceğinin garantisidir.
Eğitim bilimlerinde ise 380 bin 244 kadın, 146 bin 703 erkek aday başvurdu."
Toplam başvuru sayısı: 526.947...
Burada da durum aynı…
KPSS Ortaöğretim başvuru sayısı da bundan farklı değil.
Vaziyet vahim…
Nazım Hikmet, Kerem Gibi şiirinde:
“Hava kurşun gibi ağır!!
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
erit-
-meğe
çağırıyorum...
O diyor ki bana:
- Sen kendi sesinle kül olursun ey!
Kerem
gibi
yana
yana...
"Deeeert
çok,
hemdert
yok"
Yürek-
-lerin
kulak-
-ları
sağır...
Hava kurşun gibi ağır...
Ben diyorum ki ona:
- Kül olayım
Kerem
gibi
yana
yana.
Ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak,
nasıl
çıkar
karan-
-lıklar
aydın-
-lığa..
Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
erit-
-meğe
çağırıyorum...
Ya da:
Destan’da Necip Fazıl KISAKÜREK’in ifadesiyle:
“Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak:
Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,
Çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden,
Çekiyor tebeşirle yekûn hattını âfet;
Alevler içinde ev, üst katında ziyafet!
Durum diye bir lâf var, buyrunuz size durum;
Bu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodurum!
Bir şey koptu içimden, şey, her şeyi tutan bir şey,
Benim adım Bay Necip, babamınki Fazıl Bey;
Utanırdı burnunu göstermekten sütninem,
Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem.”
Bütün mesele, aileyi muhafaza etmek…
Aileyi yani kadını baş üstünde üstünde tutmak…
***
4 yıl önce bugün;
24 Temmuz 2020 Ayasofya tekrar ibadete açıldı.
116 yıl önce;
2’inci Meşrutiyet ilan edildi. Eşitlik, kardeşlik, adalet, hürriyet naralarıyla…
Ve Siyonist lobi 10 yıl sonra Osmanlı’yı paramparça etti…
Soykırım devam ediyor…