0
Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, "bedelli askerlik" tartışmalarının er ve erbaşlarımızın morallerini bozduğunu söyledi.
Doğrudur.
Lakin, her seferinde "Gündemimizde yok!" diyen siyasi iktidarları, eninde sonunda "razı olmaya" mecbur eden bir durum varsa ortada, görmezden gelmek de olmaz.
"On iki aylık" askerlerin terörle mücadelede kullanılmaması yönündeki tasarruf güzel bir adım oldu.
Devamı gelebilir.
Mesela…
Mükellef, askerlik vazifesini hayatının (diyelim ki) 20 ile 40 yaş arasındaki herhangi bir diliminde, mesela "bir ay"lık sürede ifa edebilir.
(Buna bayanlar da dahil edilebilir hatta, tartışılsın!)
Böylece…
Her sağlıklı vatan evladı o şerefli üniformayı giymiş olur, bu süreç iyi bir şekilde değerlendirilirse, bol bol "atış talimi" de yaptırılır.
"Atatürk İlke ve İnkilapları"nın öğretilmesi için de yeterli bir süre bu…
Seçmeli "Kur"an dersi" de verilebilir, bir aylık sürede.
Bu da olur, niçin olmasın.
Teklif tekliftir!..
BİR DE ŞU TEKLİF
Derinden derine tartışılıyor…
Bu da önemli.
Teklif, "bedelli" işinden biraz bağımsız, biraz bağımlı.
Önce, neyi teklif ettiğimizi hatırlatalım:
Diyoruz ki;
Vatani görevini ifa etmekte olan her "EVLİ" er ve erbaşa askerlik süresi boyunca birer asgari ücret verilsin.
Buna ilave olarak;
Mehmetçik'in "sigorta primlerini" devlet ödesin, yani biz ödeyelim.
Bunlar hayata geçirildiğinde ne olur?
İşin "bedelli"ye bağlı tarafı…
"Bedelli askerlikten" gelen kaynak, her EVLİ askere birer asgari ücret için kullanılabilir.
"Hazine"de gerekli katkıyı sağlarsa, bu iş olabilir.
"Bedelli askerlik" çıkmadığı takdirde, "Hazine" bu işi yine yapabilir.
Askere verilecek asgari ücret sonuçta piyasaya dönecek, bundan büyük ölçüde esnaf faydalanacak, "Hazine" de genişleyen piyasadan tıkır tıkır vergisini alacak.
İşte piyasaya, esnafa en büyük teşvik!.
Öbür türlü…
"Teşvik, teşvik" diyorsunuz, bu teşviklerden faydalananların çoğu, aldıkları parayı ya "yüksek faize" yatırıyorlar ya da "lüks otomobil"e!..
Bunca teşvik çıktı da, ne kadarı "küçük esnafın" cebine girdi?
Gidin sorun, hala kepenkleri açık tutabilme mücadelesi veriyor esnafımız.
Her "EVLİ" askere asgari ücret verirseniz, piyasaya kan gelir.
Bir de "evliliği" teşvik; Sayın Cumhurbaşkanımızın "en az üç çocuk" çağrısına destek.
Asker ocağına moral.
Evdeki çoluk çocuğa "rızık"!
Bu işin siyasi getirisi de büyük olur ama, bundan bahse gerek yok!..
Öyle, "Ona olmaz, buna olmaz" demekle olmuyor.
Çözüm lazım…
Hayat yokuşu giderek dikleşiyor ve özellikle "evli" olanlar için "evladı iyal" mevzuu gittikçe daha fazla zorlu hala geliyor.
Öyle değil mi;
İstanbul'da en düşük kiranın "bin lira" olduğunu hesap edin…
Ve diyebiliyorsanız;
"Beni ilgilendirmez" deyin!..
Çözüm şart.
SİVİL TOPLUM VE BAĞIMSIZLIK
O gün yazacaktım, araya bir çok mevzu girdi.
Sayın Cumhurbaşkanımız, "Sivil Toplum Örgütleri"nin temsilcileri ile iftar buluşmasında, bu alanın ne kadar önemli olduğunun altını çizdi.
Elbette, çok çok önemli.
En az 2071 yılına kadar süreceği anlaşılan zorlu ve kritik süreci aşabilmemiz için, "sivil toplum" alanındaki etkinlikler hayati önemde.
Zira…
"Sivil nitelikli" faaliyetler "devlet" eliyle yapılınca işin içine "soğukluk" giriyor.
Biz de, "devlet" uygulamalarını savundukça, olduk olası karşı olduğumuz "statükoculuğa" saplanıyoruz.
Bir noktada, "Kemalist"lerin durduğu yere gidiyoruz.
Bizim her yerde ve her vakit "doğruya" destek verebilen, "yanlışa" ise "karşı çıkabilen" bir "Sivil Toplum Dünyası"na ihtiyacımız var.
Siyasete projeler sunan, siyasete yön gösteren ancak "oradan geçinmeyi" düşünmeyen bir "Sivil Toplum Dünyası"na…
Siyasetten bağımsız.
Siyaset üstü.
Partiler üstü.
Ne yazık ki çoğu "sivil toplum örgütümüz" için böyle çalışmıyor.
Misalleri sıralamaya gerek yok, tek bir misal tespitimizin ne kadar isabetli olduğunu göstermeye yetecek…
Bir bakın;
FETÖ, Devleti ele geçiriyorken, "kaç sivil toplum örgütümüz" gerekli uyarılarda bulundu?
"Sivil" toplum örgütlerimizden çoğunun, FETÖ'nün Devlet'i ele geçirme faaliyetini yürüttüğü yıllar boyunca üzerlerine düşeni yaptığını düşünüyorsanız, diyecek sözüm yok.
Düşünmüyorsanız…
Bir soru:
"Sizce bunca sivil toplum örgütü, niçin gerekli uyarılarda bulunmadı?"
Benim cevabım:
"O günlerde, siyasetle iyi ilişkilerinin devam edebilmesi için kulaklarının üzerine yatmaları gerekiyordu.
Onun için böyle yaptılar.
Siyasetten bağımsız olsalardı, küçük beklentileri olmasaydı böyle yapmazlardı!"
Dost dediğin, vaktinde uyaracak!..
Ve…
Dost dediğin…
"Uyarırsam kaybım olur!" hesabı yapmayacak.
Öyle umuyorum ki, başımıza gelenler "bağımsız sivil toplum örgütleri"nin sayısının artması gibi hayırlı bir gelişmeye vesile olur.
"DARBE OLACAK, DARBE OLACAK" !..
Moda oldu;
İkide bir…
Her vesileyle…
"Dikkaaaat!" çekiyor birileri…
"Ha bugün, ha yarın darbe yapacaklar!"
"Gözünüz kapıda, eliniz tetikte olsun!"
15 Temmuz hain darbe girişimini yedi ay öncesinden haber vermiş, bundan dolayı kimi "derin sol" medya organlarının hedefine yerleştirilmiş bir kardeşiniz olarak…
"Darbe geliyor!" iddiasının her vesileyle gündeme getirilmesinin toplumdaki "psikolojik sıkıntıları" arttırmaktan ve ekonomiyi zora sokmaktan başka bir amaca "hizmet" etmediğini belirtmek isterim…
"Tayyip Erdoğan düşmanlığı" ortak paydasında buluşan grupların, "darbe yaptırmak" için fırsat kolladıklarını biliyoruz.
Bu bir gerçek.
Bir başka gerçek de, milletimizin 15 Temmuz'da ortaya koyduğu duyarlılığın epeyce "caydırıcı" etkiye sahip olduğudur.
"Darbe, darbe" diye yaşanmaz, gelecekleri varsa elbette görecekleri de vardır Allah'ın izniyle!..
Elinde çok kesin bilgiler olan paylaşsın, olmayan ikide bir "Darbe olacak!" diye ortaya çıkmasın lütfen.
"Tedbir kaderdendir".
Biz tedbirli olacağız elbette.
Uyanık olacağız.
"Sakin Güç" olarak, işimize gücümüze devam edeceğiz.
"CAMİ'DEKİ MANZARA
Bayram namazını kıldığım caminin hocası "Camilerde ayak ayak üstüne atılmaz!" dan başladı ve camiyi tamamen hayatın dışına attı.
Çizdiği son derece "donuk" bir mekan tablosuydu…
Camide çocuklar vardı…
Onları düşündüm…
Böyle bir cami tablosu, çocukları camiye yaklaştırmaz, uzaklaştırır!..
Diyanet İşleri Başkanlığı, "Çocukları camiden uzaklaştıran" tavırları engelleyici tedbirler almalı.
Hocalarımız, çocuklarımızla "oyun" oynasa, onlara "camiyi sevdirse" ne güzel olur!..
