Bir aşkın gözyaşı ile vuslat çığlığı
Aralık ayının son günleri, gökyüzünde bir başka hüznün,
yeryüzünde ise bambaşka bir özlemin yankılandığı demlerdir. Takvimler Şeb-i
Arus'u işaret ederken, kalplerimizde hem bir hüzün, hem de tarifsiz bir
vuslat ateşi yanar. Mevlana Celaleddin Rumi, bu fani dünyadan göç
edeli asırlar oldu; fakat onun o eşsiz aşkı, o deruni felsefesi ve o içten
yakarışları, hala kalplerimizde yaşamaya devam eder. Şeb-i Arus,
Mevlana'nın toprağa veda edişinin yıl dönümü olsa da, aslında bir veda değil,
aksine asıl sevgiliye, yani Allah'a kavuşmanın en güzel, en anlamlı
ifadesidir. Bu gece, bir düğün gecesidir, bir vuslat anıdır, bir aşkın
sonsuzluğa kanat çırpışıdır.
Mevlana, hayatı boyunca aşkın peşinden koşmuş,
ilahi aşkı hayatının merkezine yerleştirmiştir. Onun için aşk, sadece bir
duygu değil, aynı zamanda varoluşun temelidir, evrenin özüdür. O, aşkı
"yanmak" olarak tarif eder; kendini bu aşkın ateşine atmayı,
pişmeyi ve bu yolda olgunlaşmayı hedefler. Mevlana'nın o meşhur sözü,
"Hamdım, piştim, yandım," aslında bir ömürlük aşk yolculuğunun, içsel
dönüşümün ve olgunlaşmanın özetidir. İşte Şeb-i Arus, bu yolculuğun, bu
aşkın en yüksek perdeden dillendirildiği, en yoğun yaşandığı anlardan biridir.
Şeb-i Arus, sadece bir anma töreni değil, aynı
zamanda bir idrak, bir tefekkür, bir iç hesaplaşma vesilesidir. Bu gece,
bize bu dünyanın geçiciliğini, asıl yurdumuzun sonsuzluk olduğunu
hatırlatır. Mevlana'ya göre, ölüm bir yok oluş değil, bir kavuşmadır;
bedenin toprağa karışması, ruhun özgürleşmesi ve asıl kaynağına dönmesidir.
Bu nedenle, Şeb-i Arus bir yas değil, bir sevinç, bir düğün olarak kabul
edilir. Mevlana'nın o "Her şey aslına döner" felsefesi, bu
gecenin en derin anlamını oluşturur.
Sema töreni, Şeb-i Arus'un vazgeçilmez bir parçasıdır.
Semazenlerin o dönen bedenleri, evrenin o ahenkli dönüşünü, aşkın o sonsuz
döngüsünü sembolize eder. Semazenlerin bir eli yukarıya, göğe dönükken, diğer
eli aşağıya, yeryüzüne bakar. Bu duruş, ilahi rahmeti gökten alıp yeryüzüne
dağıtma arzusunu, aşkın tüm evreni kapsadığını gösterir. Semazenlerin o dönerek
yaptığı hareketler, aslında bir nevi ruha şifadır; içsel bir arınma, bir ilahi
aşkla bütünleşme çabasıdır. Sema, sadece bir gösteri değil, aynı zamanda bir
ibadet, bir zikirdir, bir aşkın ifadesidir.
Günümüz dünyasının o karmaşık, telaşlı ve tüketim odaklı
yaşantısı içinde, Şeb-i Arus bize bir mola, bir durup düşünme fırsatı
sunar. Bizi, o materyalist dünyanın yanıltıcılığından sıyrılıp,
maneviyata, ruha, aşkın o sonsuz kaynağına yönelmeye davet eder. Mevlana'nın
o evrensel sevgi ve hoşgörü mesajı, sadece o döneme ait değil, bugüne de
ışık tutar; bizi birleştirmeye, kardeşçe yaşamaya, birbirimizi anlamaya,
sevgiyle kucaklamaya çağırır. Şeb-i Arus, sadece Mevlana'yı anmak değil,
aynı zamanda kendi içimizdeki o aşk ateşini canlandırmak, ruhumuzu beslemek
ve ilahi olanla bağımızı güçlendirmek için bir fırsattır.
Şeb-i Arus, hem bir vuslat çığlığı, hem bir aşkın
gözyaşı, hem de bir dirilişin hikayesidir. Bu gece, kalplerimizde hem
bir hüzün, hem de tarifsiz bir umut, hem bir özlem, hem de sonsuz bir aşk
coşkusu yaşarız. Mevlana'nın o eşsiz mirası, asırlar geçse de hala
canlılığını korur; bizi derinden etkiler, düşündürür, dönüştürür. Şeb-i Arus,
her yıl olduğu gibi bu yıl da gönülleri bir araya getirecek, kalpleri
ısıtacak ve aşka susamış ruhlara bir nebze de olsa huzur verecektir. Bu
gece, gelin hep birlikte Mevlana'nın çağrısına kulak verelim ve vuslat
yolculuğuna çıkalım. Aşkın o sonsuz denizine dalalım ve ruhumuzu sonsuzluğa
bırakalım.