Bir aşk ve yaşam şairi: Cemal Süreya
Cemal Süreya 1931 yılında Dersim’in Pülümür ilçesinde doğmuştur. 1938 yılında gerçekleşen Dersim Tertelesi’nden sonra Süreya’nın ailesi Bilecik’e sürgün edilmiştir. Cemal Süreya, Bilecik’te ortaokul yıllarında yazmaya ve okumaya mahkumiyet derecesinde düşkün olduğunu söylemektedir. 1947 yılında İstanbul’da Haydar Paşa Lisesi’ni ve 1954 Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat bölümünü bitirmiştir. Süreya, Siyasal Bilgiler yıllarını şöyle anlatmaktadır: “En güzel zamanımdı. Özgürdük. Bir tuhaftık. Sanat çevresinde yoğrulurduk. Şiir günleri yapılırdı. Ben şiirimi kimseye göstermezdim. Şiir günlerinde okunanları beğenmezdim. Fransızca’yı kendi kendime öğrendim. Çeviriler yapardık. Cebimizden şiir kitapları eksik olmazdı… Sabah Cebeci’den çıkar, sokakta okuya okuya yürüyerek Sıhhiye’ye, oradan Ulus’a, sonra Samanpazarı’ndan çember çizip tekrar Cebeci’ye dönerdim. Yürürken, okumadığım zaman yüksek sesle konuşurdum, önceleri delilik sandım. Meğer değilmiş.” Cemal Süreya, şiir, edebiyat, eleştiri ve çeviri alanlarında entelektüel hayatımıza ciddi katkılarda bulunmuştur. Cemal Süreya, edebiyatta İkinci Yeni Akımının en önemli temsilcileri arasındadır.
Cemal Süreya, şiir ve hayatı bütünleştirmiştir. Ona göre, “Şiir hayatın köpüğüdür. Çağın, hayatın, bütün bilgilerin. .... Şiir için hayat deneyimi gerek, düşünce, iletişim gerek, her şeye uzanmak gerek.” Süreyya, hayatın ve insanın derinliklerinin şiir sayesinde kayıt altına geçirildiğini söylemektedir: “Hayatın güncelliğidir, hayatın gazetesidir şiir.”
Cemal Süreya’nın şiiri aşk etrafında dönmektedir. Aşk ve şiir, sıradan tecrübeler değildir. Aşk ve şiir, insanın sıradışı yaşadığı maceralar gibidir.Onun için “Şiir alışkanlıklara karşı bir yaylım ateştir.” Aşk ve şiir, ancak bütün kalıpların ötesinde aykırı, özgür ve zıtlıklar arasında mücadele ederek üretilebilecek tecrübelerdir: “Bence şiir ve aşk; bunların ikisi de gayrı-meşrudur. Meşru duruma gelince ikisi de biter. Mutluluğun şiiri yazılamaz. Masallarda bile sevgililer birleşince masallar biter. Şiir, temizler ve arıtır. Kendisi de biraz kirlidir. Son derece temiz duygularla şiir yazanlar bence bir temizlik işlemi yapıyorlardır o kadar. Şiir duygularla değil sözcüklerle yazılır.” Steril ve stabil yaşayanlar, şiir yazamazlar ve aşkı yaşayamazlar. Süreya’ya göre, “İki şey: Aşk ve şiir/ mutsuzlukla beslenir biri/ biri ona dönüşür.”
Cemal Süreya, aşk üzerine düşünen, şiir yazan, aşkı anlatmaya çalışan sıradışı biridir. Ona göre, aşk, hayatın periferisinde yer alan bir konu değil, hayatın merkezinde yer alan asli temeldir. Hayat, aşkla başlar, devam eder, gelişir ve sonlanır. Hayatın başı, ortası ve sonu aşktır. Süreya, aşk konusunda şöyle demektedir: “Aşk, kadınla erkeğin… hayır, hayır… iki insanın birbirini ya da bir insanın birini önüne geçilmez bir biçimde istemesidir. Ve bunun sevilme gereksinimiyle birleşmesidir.” Aşk, sevme ve sevilme ihtiyacının tutkulu bir şekilde yaşanmasıdır.
Cemal Süreya, “güvercin kanadını” kısaltarak Üvercinka kelimesini üretir ve onu ünlü şiirinin başlığı haline getirir. O, bu ismin ve şiirin amacını şöyle anlatmaktadır: “Üvercinka anılması güvercinle karışık bir ad. Bir kadın adı. Barışa, aşka, dayatmaya dönük bir kavram.” Kadın üzerinden barışı ve aşkı anlatmak isteyen ve dayatmalara karşı çıkan Süreya, Üvercinka şiirinde şöyle demektedir: “Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden/ En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye/ Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız/ Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun/ Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez/ Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor/ Bütün kara parçalarında/ Afrika dahil/ Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma... Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde/ Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor/ Bütün kara parçaları için/ Afrika dahil/ Senin bir havan var beni asıl saran o/ Onunla daha bir değere biniyor soluk almak/ Sabahları acıktığı için haklı/ Gününü kazanıp kurtardı diye güzel/ Bir çok çiçek adları gibi güzel/ En tanınmış kırmızılarla açan/ Bütün kara parçalarında/ Afrika dahil.”
Aşkı, kadını, hayatı, doğayı ve barışı tutkulu ve sıradışı bir şekilde şiirlerinde anlatan Cemal Süreya’yı 80. yaş gününde saygıyla anıyorum.