Bir arada yaşamak : Tenakür mü? Tearuf mü?
Bir arada barış içinde nasıl yaşayacağımız sorusu üzerinde derinlikli, genişlikli ve nitelikli bir şekilde düşünmemiz ve kendimizi değiştirme cesaretini göstermemiz gerekmektedir. Allah, tabiatı doğal çeşitlilik içinde yarattığı gibi, insanlığı da insani çeşitlilik içinde yaratmıştır. Doğal ve insani çeşitlilik, Allah’ın sünnetullahıdır. İnsanoğlunu bir erkek ve dişiden yaratan Allah, insanların birbiriyle tanışması, iletişim ve ilişki kurması, etkileşimde blunması için insanlığı kavimlere ve kabileler halinde meydana getirmiştir (Hucurat, 13). Allah, insanlıkta homojenliğin değil çoğulcululuğun korunmasını istemektedir. Yaratılş kanununa aykırı bir şekilde insani çeşitliliği ortadan kaldıran her türlü hegemonya ve iktidar mücadelesi, cahili bir sapkınlık, çürüme ve yozlaşmışlıktır.
Birarada yaşamak için diğer insanları kontrol etme ve onlara hükmetme sapkınlığından kendimizi arınıdırmaya ihtiyaç vardır. Kendi nefislerini kontrol etmek ve arındırmak için hiç bir çaba sarf etmeyen cahiliye artıkları, din, ideoloji, milliyet, kimlik, parti, dava ve misyon gibi maskelerin arkasına sığınarak insanları kontrol etmeye ve hükümran olmaya çalışmaktadırlar. Birarada yaşamanın yolu, başkalarını kontrol ve yönlendirmekten değil, kendmizi kontrol etmekten ve olgunlaştırmaktan geçmektedir. Başka bir ifadeyle dış odaklı kontrol sapkınlığından iç odaklı kontrol olgunluğuna doğru yeni bir paradigma değişimiyle fabrika ayarlarımızı yeniden oluşturmamız gerekmektedir.
Allah yanında en değerli insan olmanın ölçüsünün takva olduğu gerçeği unutulmuştur. Allah yanında değerli olmak için adalet, akıl ve ahlak sahibi müminler olmak yerine servete, şehvete ve hakimiyete sahip insanlar olmak için birbirimizle savaş halindeyiz. Allah’ın adil, akıllı ve ahlaklı kulları olmak yerine insanların üstünde muktedir olmak için servet, şehvet ve hakimiyet imkanlarına sahip olan azgın ve muhteris bir muktedir azınlığın parçası olmak tercih edilmektedir.
Birarada yaşayabilmek, birlikte varolmak anlamına gelmektedir. Bizim birlikte varolmamız için gerekli olan birlikte yaşamanın yolu Allah’ın bizim için sünnnetullah olarak koyduğu tearuf kanunundan geçmektedir. Tearuf, insanın insan üzerinde derinliğine sahici bir şekilde tefekkür etmesi ve insanın diğer bir insanın hakikatini anlamak için çaba ve cehd göstermesi anlamına gelmektedir.Bütün kötülüklerin ve şerrin kaynağı, insanın insanı anlamak için cehd ve çaba göstermekten vazgeçmesidir.Tearuf ortadan kalkınca onun yerine tenakur geçmektedir. Tenakur, insan olarak birbirimizi yadırgamamız, inkar etmemiz, küçümsememiz, ötekileştirmemiz, öcüleştirmemiz, şeytanlaştırmamız ve şerleştirmemiz demektir. Birbirini inkar eden, ötekini değersiz ve gereksiz nesneler düzeyine indirgeyen tenakür şeklindeki cahiliye zihniyeti, aklı, adaleti ve ahlakı bütünüyle yok etmektedir.
Tenakürün aklı, adaleti ve ahlakı ortadan kadırması sonucu ortaya milliyetçilik, partizanlık, kabilecilik, tarihperestlik ve önderperestlik gibi cahili sapkınlıklar ortaya çıkmaktadır. Rahmet Peygamberi, insanlığı tenakür sapkınlığına düşmemesi için şu şekilde uyarmaktadır: "Ey insanlar! Rabbiniz birdir, babanız da birdir. Hepiniz Adem in çocuklarısınız. Adem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi, kırmızı tenlinin de siyah üzerine, siyahın beyaz üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız, ondan en çok korkanınızdır." Tenakür sapkınlığının bütün kötülüklerin kaynağı olduğunun farkında olan Selahaddin Eyyubi, vefatından önce oğluna tenakürü değil tearufü takip etmesi gerektiğini söylemektedir: “Oğlum, sana her iyiliğin kaynağı olan Allah korkusu ile doğru yoldan ayrılmamayı vasiyet ederim. Allah buyruklarını yerine getirmekte kusur etme ki kurtuluş ondadır. Kanı gözyaşı bil. Kimsenin kanıyla eteklerini kirletme. Çünkü kan hiçbir zaman uyumaz. Halkının güvenliği ve mutluluğu için daima gözün açık bulunsun. Durumlarını araştırmaya çalış ki bütün halk Allah’ın emanetidir…” Allah, insanın insan üzerinde tefekkür etmemek suretiyle akılsızlaşmasını, ahlaksızlaşmasını ve zalimleşmesini istememektedir. Tenakür yoluyla en korkunç hileleri, komploları, oyunları ve desiseleri birbirimize tezgahladığımız için birbirimizle çatışmakta ve birlikte birbirimizin yokoluşunu hazırlamaktayız.
Servet, şehvet ve hakimiyet araçlarının genişlemesi,insanın delirmesine ve azgınlaşmasına yol açmaktadır. Servet, şehvet ve hakimiyet üzerine inşa edilen hayat tarzı, ümmeti ve insanlığı bütün olarak felakete götürmektedir. Tenakür, maddi ve manevi alanda dine, ahlaka, bilime, sanata, iktisata, edebiata, maneviyata, akla, felsefeye, ticarete ve siyasete dair her şeyin yağmalanması ve yıkılmasına yol açmaktadır. Hayatı ve insanı felsefeyle, sanatla, edebiyatla, maneviyatla, hukukla ve ahlakla anlamaya yer olmadığına inanarak sapkınlaşan ve körleşen yığınlar ve muhteris muktedirler, bulundukları her yeri mevzi haline getirıp en yakınındaki insana saldırabilmekte ve yok edebilmektedir. İçinde bulunduğumuz azgın tenakür durumundan çıkabilmek ve birbirimizi yeniden var ederek varolabilmek için tearüf yolunu yeniden keşfetmeye ihtiyacımız vardır.