Dolar (USD)
32.57
Euro (EUR)
34.70
Gram Altın
2493.10
BIST 100
9524.59
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

22 Haziran 2021

Bir acının kızgın demiri!

CEMİL Meriç’in "Bir öfkenin, bir acının kızgın demiri kalbimize dokunmadıkça ses gelmiyor oradan." cümlesinde bahsettiği o kızgın demir ruhumuza dokunsun da ses verebilelim, sözlerimizle insanların kalbine dokunalım ki yankı bulalım düşüncesiyle, bir grup gazeteci ve STK temsilcisiyle birlikte, Bilim Eğitim Kültür Araştırmaları Merkezi (BEKAM) ve Bülbülzade Vakfı’nın koordinasyonunda Suriye’de Fırat Kalkanı Harekat bölgesinde oluşturulan güvenli bölgeyi ziyaret ettik.

Devletimizin savaşın viran ettiği şehirlerin imarı ve bir düzen tesis etme çalışmalarını, STK’ların bedenleriyle birlikte ruhları yaralanmış insanların yarasına merhem olma çabasını ve bütün bunların üstünde askerimizin devam eden savaşın, bölgedeki insanları tekrar aynı cendereye sokmasını engelleme gayretini yerinde görmek birçok açıdan faydalı oldu.

***

Genel olarak savaş bölgelerine, savaşın mağdur ettiği insanların durumuna ve STK faaliyetlerine dikkat kesiliyor olsak dahi bazı şeyleri yerinde müşahede ederek “ben ne yapabilirim” sorusunu sormak ve insanlara sordurabilmek açısından verimli bir ziyaretti bizim için.

Esed rejimi saldırıları arkasından PYD ve DAEŞ terörü ile neredeyse yerle bir olan bölgenin, yeniden yaşanabilir hale gelmesi için birkaç sene içerisinde birçok adım atıldığına şahit olduk.

Gaziantep valisi Davut Gül öncülüğünde, bölgede sorumlu olarak koordinasyonu sağlayan vali yardımcıları Rızvan Eroğlu ve Anıl Alkal’ın hassasiyetle sürdürdükleri çalışmalar, STK’ların da taşın altına elini koymasıyla bölgede yaşayan insanlar için ümit vericiydi.

Güvenli bölgede hayatı normalleştirme çalışmaları ne demek ve Türkiye bu noktada nerede duruyor sorusunu duyar gibiyim? Sayın Vali Davut Gül’ün verdiği bilgiyle, sadece güvenlik noktasından değerlendirilirse, yapılan çalışmalarla binlerce DAEŞ ve PKK teröristi yakalanmış üç binden fazla saldırı engellenmiş durumda. Engellenmeseydi ülkemizde kaç bomba patlatılacağını düşünürsek durumun ne kadar önemli olduğu anlaşılıyor.

***

Göç dalgası ile zaten ülkemizde birçok mülteci var. İdlib’i de dahil edersek özellikle sınır hattında beş milyon insan yaşıyor. Güvenli bölge ile göç dalgası engellenmiş ve yerinde yaşama şartları oluşturularak insanların asgari seviyede de olsa kendi kendine yetebilirliği sağlanmaya çalışılmış.

Çeçenlerin “Karşı kıyısı için savaşmayan kendi topraklarında ölür” diye bir sözü var. Ülkemizin güvenliği sınırlarımızın çok ötesinden başlıyor. Özellikle PYD/PKK’ya kurdurulmak istenen terör devletini engellemenin yolu “bizim olmadığımız yerde başkası olur” düsturuyla orada olmaktan geçiyor.

Birçok sivil toplum kuruluşu savaş bölgelerinde yardım çalışmaları yapıyor, mazlum insanların barınma, gıda, su ve sağlık ihtiyaçlarını karşılamak için çabalıyor. Bizim milletimiz dünyadaki en fedakar, gönlü zengin ve merhametli millet. Aslında Anadolu yüz yıllar boyunca layıkıyla taşıdığı ana olma vasfını aynı şekilde devam ettiriyor. Ana şefkatiyle eteğine sığınanı bağrına basıyor. “Devlet Baba” vasfıyla da gücünü göstermesi gereken yerde mazlumları zalimlerin şerrinden korumaya çalışıyor.

***

Tarih genetiğimize işlemiş işte. Coğrafyamızda yüzyıllarca aynı kaderi paylaşıp birlikte yaşadığımız insanları ve yaşadığı toprakları, kim hangi sınırları çizerse çizsin, Anadolu toprakları olarak görmek ruhumuza nakşedilmiş.

Valilerimiz Rızvan ve Anıl beylerin gözetimi ve Bülbülzade Vakfı Başkanı Turgay Aldemir ve (BEKAM) Başkanı Mehmet Ali Eminoğlu rehberliğinde açılan okul, hastane, kültür ve halk eğitim merkezleri, iş eğitim atölyeleri, İHH yetimhanesi ve şehir meclislerini gezme imkanımız oldu. El-Bab’da açılan ve bölge insanına Türkçe dil eğitimi, sanat faaliyetleri, zeka oyunları ve resim müzik, iş kursları da dahil bir çok dalda kursların verildiği Anadolu Kültür Merkezi’ne yaptığımız ziyaret ise yoğun duygu seline maruz bıraktı bizleri.

Yıkılmış bir şehrin imarından daha zoru, ruhen yıkılmış insanları ayağa kaldırıp geleceğe ümitle baktırabilmektir. Maddi desteğin yanında ruhunu sükuna erdirecek manevi desteği ve insanın aklına istikamet verecek bir gayeyi nakşetmek gerekir. Bu çerçevede Bülbülzade Vakfı Başkanı Turgay Aldemir ve BEKAM Başkanı Mehmet Ali Eminoğlu beylerin bölgeye ilgilerinin standart yardım faaliyetlerinin çok ötesinde olduğunu gördük. Suriyeli hukukçu, öğretmen, yazar, aydın, öğrenci, sanatçı ve siyasetçiler ile ortak faaliyet alanı oluşturup geleceği imar edecek eğitim ve kültür faaliyetleri organize ederek, hem ülkemizdeki mültecilerin hem bölgedeki insanların gelecekten ümitvar olmalarını sağlamaya çalışıyorlar faaliyetleriyle.

Şehirlerle birlikte viran edilmiş ruhları imar etme çabası… En önemlisi de ruh imarı. Bu konu destek olunması gereken en öncelikle meseledir bana göre. Çok kapsamlı olan bu çalışmaları vakfın sitesinden inceleyebilir ve yapılan faaliyetlere güç katabilirsiniz.

“Bir acının kızgın demiri kalbimize dokunmadan ses gelmiyor oradan” cümlesiyle başladık. Bu kez de Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in “Yaran kabuk tutmasın her an deş tazelensin” mısrasıyla bitirelim.

Rabbim devletimize, milletimize ve ümmetimize zeval vermesin. Bu konuda yazılarım devam edecek.