Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
25 Ağustos 2021

Bir Acil Durum ve Afet Bakanlığı Kurulmalı mı?

YÖNETİM düşüncesinde, ismine proaktif yönetim dediğimiz bir yaklaşım var. Bu yaklaşıma göre sorun ya da kriz ortaya çıkmadan evvel bu sorunu veya krizin yaşanmamasını sağlayacak ön girişimlerde bulunuyor, tedbir alıyorsunuz. Hem sorunu önceden öngörüyor hem de ortaya çıkmaması için çeşitli müdahalelerde bulunuyorsunuz. Yani burada sadece müdahale değil bir öngörme, önceden sezme ve tahmin etme durumu var.

Örneğin orman yangını çıkmadan evvel hangi şartlarda orman yangının çıkabileceğini önceden öngörüyorsunuz. Deprem olmadan evvel çeşitli öncül verilerden yola çıkarak ne zaman hangi şiddette ve hangi alanda deprem olacağı hakkında bir öngörüş ya da tespit oluşturuyorsunuz. Sonrasında proaktif yönetim yaklaşımın bir gereği olarak deprem olmadan evvel depremin yıkıcılığını ya da olumsuz etkilerini bertaraf edecek önlemler alıyorsunuz ki deprem gerçekleştiğinde beklenen can kaybı ve zarar gerçekleşmesin.

Böylece kriz çıkmadan evvel krizi öngörüyor ve krizin muhtemel etkileri hakkında çeşitli spekülasyonlar, tahminler ve önveriler sunarak sorun ortaya çıkmadan önce tedbir alınmasını sağlıyorsunuz.

Geçelim uygulama sahasına... Mesela özellikle ülkemizin kuzey kesimlerinde sıkça yaşanan sel felaketi için bu yaklaşımı kullanabilir miyiz? Sel bir doğal afet. Oldukça da yıkıcı etkileri olan ve vereceği zararlar noktasında neredeyse insanoğlunun çaresiz kaldığı bir felaket. Belki sel olgusunu tamamıyla ortadan kaldırmamız mümkün değil ama, muhtemel bir sel felaketinde ortaya çıkacak zarar ve ziyanı asgariye indirebiliriz. Mesela dere yataklarına kurulmuş şehirleri tasfiye ederek daha güvenli yerlere taşıyabiliriz. Sıfırdan yapılacak binalara da ruhsat vermeyebiliriz. Ya da sel neticesinde eğerek debisi gerekse seviyesi yükselmesi beklenen bir nehrin yatağını değiştirterek şehrin açığından, zarar vermeden geçmesini sağlayacak tedbirler alabiliriz. Yahut çok fazla yağış alan bölgeler için yeni bina ve beton standartları geliştirebilir, standartları bölgesel farklılıklar üzerine yeniden tanımlayabiliriz. Bir ön tedbir olarak sel yaşanması muhtemel bölgelerde özellikle havadan müdahale araçlarının bir felaket ihtimali karşısında daima müdahaleye hazır hale getirecek bazı iyileştirmeler yapabiliriz. Örneğin Karadeniz bölgesinin batı, orta ve doğu kesimlerinde üç ayrı merkez kurarak afet durumlarında kullanılmak üzere beşer onar acil müdahale helikopterini personeliyle birlikte hazır tutabiliriz. Mesela bu helikopterlerde insanları güvenli bir şekilde taşıyacak büyük sepetler olsa ve binalarda mahsur kalan insanlar bu sepetlere binerek güvenli yerlere taşınsalar. Ya da helikopterler bizzat bindirilerek bölgeden uzaklaştırılsalar. Gerek orman yangınlarında gerekse sel felaketlerinde hava araçlarının ne denli önemli olduğu ortaya çıkmış vaziyette. Yani önden tedbir alarak krizlerin derinliğini azaltabilir, özellikle tabii afetlerin ortaya çıkaracağı riskleri minimize edebiliriz.

Peki bu işleri kim yapacak? Örneğin AFAD bütün bu işleri koordine edebilir, ya da bizzat üstlenebilir mi? Mesela bir acil durum ve afet bakanlığı kurulsa işin hem bilimsel, düşünsel, strateji geliştirme boyutu bu kurumun uhdesine alında hem de araç, gereç, insan kaynağı ve makine parkı açısından daha güçlü ve gelişmiş bir organizasyon kurulsa fena mı olur? Mesela AFAD ve Kızılay gibi kurumlar bu bakanlıkla koordineli çalışsa, bunun yanında makine araç gereç parkı açısından belediyeler ve belediye birlikleri de bu tip durumlarda bakanlığın inisiyatifine geçse fena mı olur?

Ya da afet ve acil durumlarda vatandaşın yardımına koşacak daha fazla sayıda müdahale ekipleri kurulsa... Bu ekipler hem müdahale hem de eğitim konusunda yetkin hale getirilse... Belki bu işlevlerin büyük çoğunluğunu AFAD üstleniyordur. Ancak organizasyonel olarak bölgesel ölçekte belki daha fazla organize olunabilir ve çeşitli risk grupları açısından farklı uzmanlık sahaları geliştirilebilir. Deprem, sel, yangın, büyük çaplı kaza, radyoaktif sızıntı, nükleer-biyolojik silahlar, vb... Başlıklar şüphesiz artırılabilir. Bütün bu başlıkların kurumsal anlamda sahada karşılığının oluşturulması için daha büyük bir organizasyona ihtiyaç olduğu kesin. İşte bu yüzden bir acil durum ve afet bakanlığı kurulmalıdır diyoruz.