Dolar (USD)
34.59
Euro (EUR)
36.31
Gram Altın
2968.89
BIST 100
9624.48
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
18 Haziran 2019

Binali Yıldırım’a çok “BASİT” geldi!..

Evet, yanıldım!..

Bendeniz, iyi kötü belediye başkanlığı yapmış Ekrem Bey’in bu kadar da “sıkıntılı” durumlara düşebileceğini tahmin edememiştim.

Arada dağlar kadar fark bulunduğunu, Binali Yıldırım ile Ekrem İmamoğlu’nu kıyaslamanın bile “mantıksızlık” olduğunu elbette biliyordum ama bu kadarını inanın beklemiyordum.

Demek ki, programın formatı, adayların birikimlerini daha fazla sergileyebilmelerine, kendilerini daha iyi anlatabilmelerine izin verecek şekilde belirlenseymiş tamamen perişan olacakmış Sayın İmamoğlu.

Öylesine net bir tablo oluştu ki program sonunda, Sayın İmamoğlu’nun en koyu taraftarları bile “kabuklarına” çekilmek ya da öylesine bir şeyler söylemek durumunda kaldılar.

En hızlı İmamoğlu destekçilerinden Fatih Portakal da, “Seçmen bu tartışmaya bakarak oyunu değiştirmez!” diye yazdı…

Bunun tercümesi:

“Binali Yıldırım kazandı ama vatandaş bundan etkilenmez!”

Veri Yedekleme Başka Veri Kopyalama Başka!

Sayın Binali Yıldırım, rakibinin koltuğa oturur oturtmaz “veri kopyalama” işine girmesi hakkında, teknolojiye hâkimiyetini de konuşturarak öylesine net ifadeler kullandı ki…

Sayın İmamoğlu’nun zaten yedeklenmiş ve istediği an ulaşabileceği bilgileri, hem de “dışarıdan” getirttiği 3 “tane” uzmana kopyalatmasına dair öyle ifadeler kullandı ki…

Ve araya da, “Kopyalama işi bir FETÖ taktiğidir!” cümlesini öyle bir yerleştirdi ki…

Sayın İmamoğlu’nun düştüğü çaresizliğin derinliği gerçekten görülmeye değerdi.

Görülmeye ve “ibret” alınmaya!..

Bu arada…

Yazımızı kaleme almakta olduğumuz şu anda bile Moderatör İsmail Küçükkaya hakkında o kadar çok soru geliyor ki…

O kısma da değinerek devam edelim bari.

İsmail Küçükkaya, art niyetinden dolayı değil de, “derin sol” un ağır hücumlarına maruz bırakıldığından dolayı, İmamoğlu’nun durumunu daha da zorlaştıracak “sorulardan” uzak durmuş olmalı!..

Ben şahsen, her iki adaya da “rahatça” sorabilmesini tercih ederdim.

Bunu yapamadı.

Bu da, İmamoğlu’nun durumunun daha da zorlaşmasını engelledi.

Zira, program boyunca zor durumlara düşen Sayın Yıldırım değil Sayın İmamoğlu oldu.

Öğrenciye Burs Meselesi… Ekrem Bey, çok zor durumda!

Bakın…

Bir mesele:

Ekrem İmamoğlu “75 bin öğrenciye burs dağıtacağı” vaadinde bulundu ya…

Sayın Binali Yıldırım bu konuyu gündeme getirerek, belediyelerin öğrencilere burs verebilmesini, Anayasa Mahkemesi’ne başvuran CHP’nin yani Ekrem İmamoğlu’nun partisinin imkânsız hale getirdiğini hatırlattı.

“Ekrem Bey 75 bin öğrenciye nasıl burs verecek, merak ediyorum!” dedi, izlemişsinizdir.

Peki…

Ekrem Bey, “Belediye Başkanı olduğu takdirde CHP’nin kapattığı öğrencilere burs verme yolunu nasıl açacağını” söyledi mi?..

Hayır!..

Mevzu ve çelişki o kadar net ki;

Anayasa Mahkemesi’ne başvurmak suretiyle yerel yönetimlerin öğrencilere burs verebilmelerinin yolunu kapatan partinin adayı öğrencilere burs verme vaadinde bulunuyor!..

Bulunuyor da…

Bu vaadini nasıl yerine getirecek?..

Cevap?..

Yok!..

Peki İsmail Küçükkaya’dan “Efendim, Sayın Yıldırım seçildiğiniz takdirde öğrencilere nasıl burs vereceğinizi merak ettiğini söyledi… Cevabınız ne olacak?” yollu bir soru…

O da yok!..

Sayın Yıldırım, Sayın İmamoğlu ve “Kalite” Mevzuu!..

Şu vaatler ve “kalite” meselesi.

Sayın Yıldırım, Sayın İmamoğlu’nun Beylikdüzü’nde 11 kreş yapma sözünü verdiğini ama sadece 1 kreş yaptığını söyledi.

“Vaatlerini yerine getirme meselesinin, siyasetçinin kalitesini ortaya koyacağını” belirtti.

Peki…

Buna cevap?..

Yani Ekrem Bey, “Hayır efendim, doğru değil. Ben vaatlerimi yerine getirdim! İşte o kreşler şunlar, şunlar şunlar…” diyebildi mi?..

Yok…

Diyemedi!..

Peki ne dedi?..

Efendim…

“Kalite demeniz incitici oluyor!”

Allah Allah, “Pembe Dizi” mi çekiliyor orada!..

“Vaatlerini yerine getirmesi veya getirmemesi siyasetçinin kalite düzeyini ortaya koyar!”

Bunu söylüyor Sayın Binali Yıldırım.

Yerine getiremeyeceği hiçbir vaatte bulunmadığını, her vaadini de yerine getirdiğini ekliyor.

Rakibin, bu sözler karşısında ne demesi gerekir:

  1. Hayır, ben vaatlerimin tamamını yerine getirdim. İşte, şunlar, şunlar, şunlar…
  2. Doğru söylemiyorsunuz, siz şu, şu vaatlerinizi yerine getirmediniz!..

Bunlardan herhangi birini söyledi mi Ekrem Bey?..

Yok, söylemedi, söyleyemedi.

Onun yerine ne dedi:

“Kalite demeniz incitici oluyor!”

Cevap mı bu?..

Öte yandan…

İsmail Küçükkaya, “Sayın Yıldırım kreş örneğini vererek vaatlerinizi yerine getirmediğiniz iddiasında bulundu. O kreşleri yaptınız mı efendim?” diye sorabilirdi…

Sordu mu?...

Hayır.

Niçin?..

Boşver!..

“Malzeme Bu Kadar!..”

Ekrem bey konuşuyor, konuşuyor ama “ne yapacağına” dair somut şeyler çıkmıyor…

Sayın Yıldırım da “aksiyon” adamı…

Biraz canı sıkılıyor…

O sıkıntıyla da şöyle diyor:

Ekrem bey çok şey anlattı da, ne yapacağını söylemeyi unuttu. Onu da ben söyleyeyim!”

Evet;

Bunun gibi, program boyunca öyle net vuruşlar yaptı ki Sayın Binali Yıldırım, karşısındaki neye uğradığını şaşırdı.

Sayın İmamoğlu’na çok yüklenmek de doğru değil aslında…

Ne kadar polemik yapsan, ne kadar oraya buraya çeksen çek, elindeki malzeme kadar konuşabiliyorsun…

Ya da en fazla yüzde 10, hadi diyelim yüzde 20 fazlası kadar!..

Bir taraftan somut vaatler, diğer taraftan “İyi olacak!”

Bir taraf, program boyunca somut vaatlerde bulunuyor, diğer taraf “kalp, yürek, iyi olacak” vesaire…

Ekrem İmamoğlu, CHP’nin ortalama “sosyal medya” paylaşımcısı düzeyinde bir performans ortaya koyabiliyor işte…

Orada paylaşılan sıradan sloganları tekrarlıyor, malzemelerin çoğunu oralardan alıyor…

“Marmaray’ı siz bitirdiniz de projesini aslında şunlar yapmıştı!” filan..

Sayın İmamoğlu ne yapsın, oraları izliyor, oralardan malzeme bulmaya çalışıyor…

Sayın İmamoğlu sloganlarla, polemiklerle işi götürmeye çalışıyor…

“Anlık zekâsı”nı konuşturarak, boğuntuya getirerek, bilgiye yaslanmayan “BASİT” lâflar ederek durumu kurtarmaya çalışıyor ama hazırlıksızlığı, yetersizliği fena halde “sırıtıyor”!

Çok fena, tahmin ettiğimden de fena.

“Partizanlık” dedi, Golü Yedi!..

Şu “partizanlık” iddiası…

Ulaştırma Bakanlığı döneminde efsaneleşmiş ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı yapmış Sayın Binali Yıldırım’a en sağlam yerinden yüklenmeye çalışmak, hangi stratejinin eseridir?.

Bu nasıl bir stratejidir.

Sayın Yıldırım değerlendirmez mi bu nefis ortayı:

“Partizanlık asla bizimle telaffuz edilemez. İzmir’e gidin görün. İzban’ı CHP’li belediye ile birlikte yaptık. İzmir çevre yolunu, Konak Tüneli’ni, Adnan Menderes Havalimanı’nı yaptık!”

Ne desin şimdi Ekrem Bey?..

Hiç!..

Neyse…

Uzatmayayım, programın tamamını izlemek isteyen birçok yolla izler…

Bence her vatan evlâdının şöyle sakin sakin bir kez daha izlemesinde fayda var.

Sayın Binali Yıldırım’ın rakibini gerçekten perişan ettiği tartışma götürmez…

O kadar ki, dış desteklerle sosyal medyanın neredeyse tamamını kaplayan İmamoğlu taraftarları, bu kez alanı neredeyse tamamen Binali Yıldırım taraftarlarına bıraktılar.

Oralarda büyük bir “hayal kırıklığı” havası oluştu.

Bu hallere düşebileceğini tahmin etseydi, Sayın Kılıçdaroğlu, Ekrem Bey’in bu programa katılmasına herhalde “izin” vermezdi!..

Ya da…

Bir komplo teorisi; “Muharrem İnce’den sonra, Ekrem İmamoğlu’nu da bitirmek için böyle yaptı!”

Bilemem!..

“Moderasyonumu nasıl beğendiniz?!”

Bu nedir Allah Aşkına, bu kadarına ben bile şaşırdım…

Program sonunda nasıl bir soru sordu öyle her iki misafirine...

Şu soruya bak:

“Moderasyonumu nasıl beğendiniz?!”

Sayın Binali Yıldırım, bu son derece “tuhaf” soruya “Eeeee, olabildiğince!” karşılığını verebildi nezaket göstererek…

Sayın İmamoğlu…

İşte…

Eh, meh!..

Hani…

“O kadar da fena değildi!” kıvamında bir şeyler.

Allah Allaaaah…

“Nasılım, güzel miyim?” der gibi.

Tuhaf!..

Ya da tuhaf değil..,

Öylesine baskı altına soktular ki çocuğu…

Sonradan “sıkıntı” çıkmasın diye ağızlarından “İyiydin” lafını almak istedi.

Böylece kendisini bir ölçüde “garantiye” almak!..