Bilimin depremle imtihanı
Yeni bir eve
taşındık. Yandaki komşumuz sürekli eşine bağırıyor, eşi de ona... Uyutmuyorlar
bizi. Kiraya taşındığımız yeni ev gibi deprem bölgesi de sakinlerini uyutmuyor.
Gece gündüz gün boyu sallanan, sizi yatırmayan kötü komşu gibi... 6 Şubat’tan
bu yana bir kısmı 6’dan büyük beş bin artçı deprem yaşandı. Sallanmaya da devam
edecek.
Görkemli
binaların tuzla buz olması yetmezmiş gibi, doğa tir tir titriyor, titretiyor,
korkutuyor. Evi barkı yıkılarak sıfırlanan on binlerce insan soluğu ya öğrenci
yurtlarında aldı yahut Türkiye’nin dört bir yanındaki akrabalarında… İşleri de
kolay değil, yeni bir çevre, yeni bir ev, yeni bir iş, o da bulabilirlerse…
Büyük
şehirlerimizdeki ev sahiplerine gelince, bildiğiniz gibi… Kırk bin kişinin hayatını
kaybettiği, yüz bini aşkın insanın yaralandığı, milyonların hayatının ters yüz
olduğu bir tufan bile onları kendilerine getirmedi. Zorda, darda, açıkta
kalanlara karşı zalim ve merhametsizler… Allah’ın gücüne gitmez mi bu durum!
Dilerim Rabbim, içimizdeki beyinsizler yüzünden milyonlarca insanı yeni
felaketlerle karşı karşıya bırakmaz.
***
Maraş Depremi, deprem değil sanki mihenk taşı. Televizyonlar
canlı yayın yapıyor, kameralar caddeleri adım adım dolaşıyor. Bir yanda sapasağlam
ayakta dimdik duran gökdelenler, bitişiğinde ise tuz buz olmuş binalar. İyi ile
kötünün, sağlam ile çürüğün ayrıştığı şehir merkezleri. Ahlakın imarla imtihanı
gibi…
Kanuna, nizamlara,
yönetmeliklere uygun yapılmayanlar yıkılmış, içindekileri de alıp götürmüş.
Ahlaklı ve dürüst insanların yaptıkları dimdik ayakta. Hadi müteahhitler
tüccar, mimar mühendis odaları ne halt etmiş onca yıl? Onların onayı olmadan
inşaat mı yapılıyor bu ülkede?
Bu deprem bir
bakıma Türkiye’de bilimi bayraklaştırmaya çalışan çürük zihinlerin iflası
anlamına geliyor. Yeri gelince “bilim” adına mangalda kül bırakmayan mimar-mühendis
odaları acaba dönüp bir eleştiri yapabilecekler mi? Bizim izin verdiğimiz,
bilimselliğini onayladığımız, kontrol ettiğimiz binalar yıkıldı diyebilecekler
mi? Sonuçta imar kanunlarını
Diyanet İşleri Başkanlığı hazırlamadı. İnşaat izinlerini müftüler vermedi. Yapı
denetimini de hafızlar yapmadı.
***
Maraş Depremi, bir gerçeği daha ortaya çıkardı.
Türkiye’nin kötülüğü için çalışanların varlığı daha belirgin hale geldi.
Milletine inanan, devletine güvenen, milletin değerlerine saygı duyan bir
insan, tekbir kelimesine karşı çıkabilir mi? Daha ilk günden deprem bölgesine
koşup yıkıntıların altında kalanları kurtaran, sevincini de “Allahü Ekber” nidası
ile dile getiren ekiplere laf etmek, en hafif ifade ile bu millete yabancılığın
göstergesidir.
Deprem altyapıyı
çökertti, yolları yarıp parçaladı, köprüleri yıktı, ancak devletin gücü kısa
sürede bunların onarımı ve felaket bölgesine ulaşılması ile sonuçlandı. Milletin
topyekun desteği ve hükümetin kararlılığı ile hiç vakit kaybetmeden yıkılan
şehirlerimizi yeniden imar etmeye geldi sıra. Ancak imar edilmeyecek tek bir şey var o da çürümüş ahlaki değerlerle millete saldıran bozuk
zihniyet.
Daha önce yalan ve iftirada sınır tanımayan televizyonlar, bu yalanlarına
deprem bölgesinde de devam edince vatandaşın müdahalesi ile karşılaştı. Evi
yıkılmış, aç ve açıkta kalmış vatandaşın imdadına devlet koşmuştu. Bunun fiili
olarak yaşayanların önünde sen yalanlarını sıralamaya kalkarsan olacağı budur.
Konuşturmazlar seni, ne şimdi ne de 14 Mayıs’ta… Nasıl ki, eli öpülesi
annelerin Diyarbakır HDP binası önünde başlattığı eylemden sonra hiçbir şey
eskisi gibi olmadıysa, Türkiye’de artık hiçbir şey 6 Şubat’tan önceki gibi olmayacak!