Bilim Kurulu Üyeleri, “Sağlıklı Beslenin” diyor da…
Büyükşehirlerde yaşayan milyonlar, hafta sonuyla sınırlı “sokağa çıkma yasağı” uygulamasından dolayı evlerde.
Bu yasağın ülke geneline ve her günün 24 saatine yayılmaması için, “izin verilen” günlerde de “mecbur kalmadıkça” sokağa çıkılmaması gerektiğinin altı çiziliyor.
Herkes için zor süreç, sabır eğitimi.
Elimizin altındaki nimetlere “şükürsüzlüğümüzü” sorgulamak için de “fırsat” günleri.
Efendim;
Bugünleri, psikolojimizi zorlamadan, “olumsuz” görüntülerden “olumlu” sonuçlar çıkartmaya çalışarak değerlendirebiliriz.
Bir süredir üzerinde durduğum bir mesele;
Akit TV’de, Sayın Yusuf Ozan Demir’in hazırladığı Asıl Mesele adlı programda da söyledim, çok ses getirdi:
“Sigara dediğin zararlı, koronavirüs tehdidini 14’e katlıyor, bu kadar berbat bir şey.
Peki…
İnsan sağlığını perişan eden başka ürünler ne olacak? Cipsler, mipsler, malûm asitli içecekler? Bunları bebeklerimize, çocuklarımıza ‘cicili bicili’ hallerle sunmak nasıl bir şey? Hangi çocuğa baksam bunlardan tüketiyor ve bütün gerçek tıp adamları da bunların insana ne büyük zararlar verdiğini söylüyor. Biz bunları yiye yiye büyüdük, şimdi çok daha fazla tüketiliyor.
Çeşit çeşit, cicili bicili, bol tanıtımlı!..
Çocuklarımızı böyle büyütürsek, bağışıklık sistemimiz virüslere nasıl direnir?
Yani…
Hani en azından, -sigarada olduğu gibi- mesela ‘asitli içeceklerin’ üzerlerine de ‘İnsan sağlığına zararlı’ oldukları yazılamaz mı?
‘Okul Kantinlerdeki’ güzel uygulamalar desteklenemez mi?
Mesela…
Kamu spotları ile bunlardan uzak durulması tavsiye edilemez mi?
Ben bunları söyleyince, izleyicilerden mesajlar geldi.
Hepsi bana ne kadar hak verdiklerini söylüyorlardı.
AHMET MARANKİ’DEN TEPKİLER VE TAVSİYELER
Torbalar dolusu ilâcın bulunduğu bir evde büyütülmüş…
Prospektüslerden macera romanı hazzı almak gibi tuhaf bir noktaya gelmiş…
Bir süre sağlık muhabirliği yapmış, sayısız sağlık röportajına imza atmış bir vatan evlâdı da olsam, bu alanlarda “gereğinden fazla ahkâm kesmeyi” işi bilenlere saygısızlık addederim.
Bu duygu ve düşüncelerle aradığım Ünlü Stratejik Araştırmalar Uzmanı ve aynı zamanda Hemşehrim Sayın Ahmet Maranki’ye, konuma dair sorular yönelttim.
Çok dolu bir İlim Adamı, bilgisi taşıyor…
Tabii öfkesi de, bazı şeylerin bir türlü düzelmemesinden dolayı taşıyor.
Bir saatlik görüşmeden “bugünkü konumuza” oturan ifadeleri çekip alayım.
Der ki Sayın Maranki;
“Kimlerin bağışıklık sistemleri düşük? Tansiyon hastalarının, şeker hastalarının, kalp hastalarının, kortizon kullananlarının, kemoterapi alanların…
Biz yıllarca ne dedik?
‘Bu milletin beslenmesini düzeltmezsek, yarın küçük bir virüsle yıkılır insanımız!
Bu milletin yüzde 98’ini ilaç kullanır halde…
Dünyada ikinciyiz ilaç tüketiminde, OECD ülkeleri içinde ise birinci.
Biz bu kadar zengin miyiz?
Bir bakıyorsun, bu milletin bağışıklığını düşüren neler var neler…
Cipsler, mipsler, gazlı içecekler; Ne kadar zararlı ürün varsa tanıtımı yapılıyor.
Bu virüs insanın aklını başına getirdi.
Bağışıklık sistemini bozan gıdalar 10 tane, ‘Beyaz Ölüm’ diye yazdım.
Bağışıklığımızı yok eden 10 gıda.
Korona var ya, yarın –Allah Muhafaza- daha zor olanı gelecek!
Tam ülkem toparlanacak; dışarıdan birileri “Hooop!” diyor; bütün dağı, taşı, bilgiyi, kültürü yok ediyor.
Nişasta bazlı şeker, geleceğimizi yok ediyor; florayı, faunayı öldürüyor…
Mısır şurubu, bütün bağışıklığı düşürüyor.…
Bu ülkede 84 mineralli kristal tuz hayata geçirilmezse, sıkıntı büyür.
Dünyada kokmayan, bozulmayan tek şey tuzdur.
Tuz mukaddestir, ekmek mukaddestir.
Tabii yoğurt, tabii kefir, kaynatılmış peynir, hakiki tereyağ tüketeceksin…
Kesinlikle margarin türü şeylerden uzak duracaksın.
Bu ülke iyi bir organizasyonla düzelir; bunlar mümkün.
Pirincin kabuğu, kepeği içinde kalacak; beygirler güçleniyor, biz niye güçlenmeyelim?
Dişler için hâlâ florür!
Hitler, halkın beynini uyuşturmak için kullanıyordu bunu!
Kanser, kalp damar hastalıkları…
Geçen yıl ‘bugün’, bu sebeplerden ölenlerin sayısı 1700 kişi.
Bir ülkenin bağışıklık sistemi düşerse…
Sonrası…
İlaçlar, ilaçlar…
Organları eksik insanlar…”
Sayın Maranki çok dolu…
Biz de şöyle bir düşündüğümüzde…
Kendimizi mesela;
O margarinlerden kaç paket tüketmişizdir küçüklüğümüzde..
Şöyle, ekmeğin üzerine kalın bir kat, tıpkı reklâmlarda gösterildiği gibi!
Cips bizim çocukluğumuza yetişmişti, daha çok ‘meşhur asitli içeceği’ hatırlarım.
Şimdi, zararlarına dair videoları izledikçe, tanıtımlara kanarak ne büyük zararlar verdiğimi düşünüyorum vücuduma.
Biz, bu “sağlıklı beslenme” işini beceremezsek…
Evet, vücudumuz virüs tehditlerine nasıl direnecek?
Bütün tavsiyelerine harfiyen uymaya çalıştığımız “Bilim Kurulu”muzdaki bütün kıymetli hocalarımız da bunu söylüyor:
“Virüsle mücadele için bağışıklık sisteminin güçlü olması, çok ama çok önemli! Bunun için de hareketli yaşam ve sağlıklı beslenme, olmazsa olmazlar!”
Şimdilerde…
Hangi bebek sahibi aileyi görsem, “Aman ha, zararlıları özendirici ürünlerden uzak tutun evlâdınızı” diyorum.
Diyorum da…
“Peki, nasıl olacak bu?” sorusuna cevap veremiyorum!