Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Bilim, İlerleme ve Müslümanlar-2

Müslüman bilim adamları, kendilerinden önceki kültür ve uygarlıklardan aldıkları bilgi ve düşünceleri, özellikle Yunanlılara olan saygılarını belirterek, referanslarını ve kişilerin isimlerini yazmaktan çekinmediler.

Büyük Bilginimiz Sezgin’e göre, Müslüman bilim adamlarının yabancı kültür ve coğrafyalardan aldıkları bilimleri kullanırken, kendinden öncekilere olan minnettarlıklarını hatırlamışlardır. Bunu yaparken de büyük ihlâs, samimiyet ve iyi niyetle davranmışlardır.

Fuat Sezgin, İslâm’ın, kendi mensuplarına yönelik yerli ve yabancı ilim ve bilgiyi öğrenme ve öğretme teşviklerini, oryantalist Franz Rosenthal’in ifadeleriyle bize hatırlatmaktadır:

“Belki de, kapsamı hızla genişleyen çeviri faaliyetlerini temellendirmek için, Müslümanlara tıp, simya ve pozitif bilimlerle tanışmayı cazip gösteren ne pratik faydacılık, ne de felsefî-teolojik sorunlarla uğraşmalarına sebep olan teorik faydacılık olabilirdi. Muhammed’in dini, ta başlangıçtan itibaren bilimin rolünü dinin ve böylece bütün bir insan hayatının asıl itici gücü olarak öne sürmüştür. Eğer bu böyle olmasaydı, bilim İslâm’da böylesine merkezi bir konuma yerleştirilmezdi. Yine bilim, dini bir saygı görmüş olmasaydı, muhtemelen çeviri faaliyeti olduğundan daha az bilimsel ve daha az sürükleyici olurdu. Böylece tercüme faaliyetleri Müslümanlar arasında menfaatlerinin gerektiği kadar olurdu ve bilinenden farklı bir şekilde sınırlanmış olarak kalırdı.”(Fuat Sezgin, Tanınmayan Büyük Çağ, İstanbul 2019)

Oryantalistlerin en çok çalıştığı alanların başında coğrafyanın geldiğini belirten Sezgin, bu alandaki 28 yıllık çalışmalarının sonucu olan bir soru sorar:

“Müslümanlar matematikte, astronomide bu kadar ileri oldukları halde neden Avrupalılar gibi enlem-boylam derecelerine dayanarak haritalar
yapmadılar? 10 sene geçtikten sonra, baktım ki Avrupalıların elinde bulunan
haritaların tamamı İslam dünyasından gelmiş. Çünkü Müslümanların 10. yüzyılda öğrendikleri, Avrupalıların 17.-18. yüzyıllarda öğrenebildiklerinden çok daha iyiydi. Avrupalılar 18. yüzyılda bile enlem-boylam dereceleri ile harita yapamıyorlardı.”

Yunanca bilmelerine ve bütün kadim bilim kitaplarına sahip olmalarına rağmen Yunanlıların mirasçıları Bizans, -Abbasi Halifesi Me’mun’un istediği- ellerindeki külliyatı, yeni bilimlere dönüştüremediler. Ama İslâm dünyası, Fuat Sezgin’e göre, tercüme, anlama, dönüştürme, geliştirme ve katkılarla bilim alanında büyük gelişme kaydetti.

Avrupalılar, Müslümanlardan tercüme ettikleri bilimleri, öncesini bilmediklerinden Yunanlıların eserleri olarak tercüme ettiler. Önceyi bilmeyen Batılılar, Müslüman aklını ve birikimini de anlamakta zorlandılar, hatta anlamadılar. Sezgin, onların Müslümanlardan çevirdikleri eserlerin üzerlerine Yunanca bilim adamlarının isimlerini yazma gafletinde bulunduklarına dikkat çekmektedir.

Fuat Sezgin, kendisine İslâm dünyasının geçmişindeki yüksek eğitim ve bilimden sonra, günümüzdeki durumu sorulduğunda bu sorunun cevabını vermekte zorlandığını belirtmektedir. Ona göre, Müslümanlar bugünün dünyasında, ilerlemiş ve gelişmiş ülkelerin gerisinde kalmaktan kurtulmak zorundalar.

Bunun için Müslümanların öncelikle karşılıklı ve sınırsız hoşgörüye dayalı bir metodik/sistematik bilim anlayışını geliştirmeleri gerekmektedir. Daha da önemlisi yöneticilerin, ilk dönem Müslüman devlet idarecilerinin yaptığı gibi, bilim, teknik, hikmet, irfan ve kültüre mümkün olan her türlü maddi imkânı sunmaları ve katkıyı vermeleri gerekmektedir.