Dolar (USD)
34.86
Euro (EUR)
36.61
Gram Altın
3045.96
BIST 100
10058.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Nisan 2015

Bilgi bombardımanı

Geçtiğimiz cumartesi günü geçen hafta yazımda değindiğim programa gittim. Katılımı bir hayli yüksek olan programda konuşmacılar birbirinden farklı alanlarda seçilmiş, kendi alanlarında uzman ve söz sahibi olan kişilerdi. Katılımcılar ise pür dikkat panelistleri dinliyordu. Panelistler, gündeme ilişkin konulara değinerek Türkiye ekonomisinin nasıl daha hızlı büyüyeceğini anlatırken aslında sadece büyümenin değil kalkınmanın temel dinamiklerinden bahsedip katılımcıları adeta bilgi ve tecrübe bombardımanına tutuyorlardı. Konuşmaların tamamını elbette ki burada yazmam mümkün değil. Ancak programda dikkatimi çeken bazı notları sizlere aktarmak istiyorum.

2010'da %9,2 büyüyen Türkiye ekonomisi 2011'de %8,5 oranında büyümüştü. Bu büyüme oranlarından sonra özellikle son üç yıldır Türkiye ekonomisinde büyümenin yavaşladığını biliyor ve büyüme oranlarından da bunu görebiliyoruz. 2012 yılında %2,1 büyüyen Türkiye ekonomisi 2013 yılında %4,1 ve 2014 yılında da %2,9 oranında büyüme göstermişti. Türkiye'nin son üç yılda %9 büyüme seviyesinden %2,9 büyüme seviyesine inmesinin nedenleriyle ilgili TOBB Başkan Yardımcısı Halim Mete bey şu nedenleri sıraladı; 2008 Krizinden sonra AB'nin bu krizden en çok etkilenen bölge olması (Bilindiği üzere Türkiye en çok ihracatını bu bölgeye yapmaktadır), Ortadoğu'da yaşanan ve birbiri ardına patlayan Arap Baharı adı verilen kaos ortamı (Suriye'nin durumu hala belirsiz, IŞİD tehdidi artarak devam ediyor, Mısır'da darbe yaşanması, Yemen'e saldırı...), Ukrayna'da yaşanan devrim, Rusya'nın Kırım'a girmesi ve Batılı ülkelerin Rusya'ya uyguladığı ambargo. Görüldüğü üzere Türkiye'nin etrafında düğümlenen bu olaylar küresel ekonomik sistemi doğrudan etkilediği gibi Türkiye ekonomisini de doğrudan etkilemektedir. Konuşmasında dikkatimi çeken bir başka nokta ise önümüzdeki 4 yıl seçimsiz bir dönem olacağı ve bu dönemin fırsat devri olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtmesiydi. Gerçekten bu dönem ülkemiz için ciddi bir fırsat olacaktır. Ekonominin daha çok siyasetin daha az konuşulacağı bu dönemde yapısal reformların hayata geçirilmesi için güzel bir fırsattır. Yapılması gereken en önemli reformlardan birinin eğitim reformu olduğuna dikkat çeken Mete, işsizlik oranı yüksek ama iş dünyasının da eleman bulamamaktan yakındığını belirterek, eleman bulamamaktan kasıt nitelikli iş gücünün olmadığını, ara eleman sıkıntısının yaşandığını ve genç işsizlerde mesleksizlik yaşandığını söyledi. "Ülkemizde petrol yeterince yok ancak insan kaynağımız var" diyen Mete, insan kaynağımızın doğru yönetilmesi ve değerlendirilmesi hususunda gerçekten dikkat çekici noktalara temas etti.

Daha sonra söz alan Reis gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis tarım sektörüyle ilgili önemli konularda açıklamalarda bulundu. İnovasyona dayalı üretim yapılması gerektiğini söyleyen Reis, Türkiye'de sadece sanayi sektörünün değil tüm sektörlerin at başı ilerlemesinin gerekliliğini belirtti. Adama göre iş değil işe göre adam yetiştirilmesi gerektiğini belirten Reis, sürdürülebilir büyüme için markalaşmaya ihtiyaç olduğunu söyleyerek ülkemizin kanayan bir arasına parmak bastı.

Program süresince hem konuşmacılar hem de katılımcılar tarifi zor heyecan içerisindeydi. Konuşmacılar anlatmaktan, katılımcılar dinlemekten zevk alıyorlardı. Daha önce bahsettiğim gibi programın tamamını burada bahsetmem imkansız ancak özellikle değinmek istediğim konuları burada anlatmaya devam edeceğim. Söz sırası Albaraka Türk Kurumsal Krediler Müdürü Hüseyin Tunç'a gelmişti. "Ekonominin %50'si reel üretim ise %50'si psikolojiktir" diyerek kriz beklentisi içerisinde olanlara algılarını değiştirmesi ve çalışmaya, üretmeye devam edilmesi gerektiğini belirtti. Türkiye'nin teşvikleri bir envanter çıkartarak hangi alanlarda başarılı olunacaksa bu alanlarda vermesi gerektiğini söyleyen Tunç, "Alın terinden akıl terine geçme zamanı" sözleriyle aslında çok şey anlatmıştı.

Dünya Gazetesi Genel yayın yönetmeni Hakan Güldağ sözü aldığında genç iş adamlarını motive eden bir konuşma yaptı. Konuşmasında dikkatimi çeken hususlardan biri şu oldu; "Bahanelere sığınmamamız lazım. Petrolümüz olursa şöyle olur böyle olur demeyin. Almanya'nın, Japonya'nın, Güney Kore'nin petrolü yok bizim de yok. Kendi çıkarlarımıza uygun politikalar üretmemiz lazım. Birilerinin bize dayattığı aklı değil kendi aklımızı kullanmamız lazım" diyerek adeta üzerimizdeki ölü toprağını serpmeye çalışıyordu. Güney Kore'nin son 30 yıldır orta gelir tuzağını aşan tek ülke olduğunu belirten Güldağ, büyük projelerin seçilerek onların desteklenmesi gerektiğini belirtti. İleri teknolojik ürünlerin üretilmesi gerektiğini ve teknolojinin hayata uygulanmasını vurguladığında programın finaline gelinmişti.

Sizlerin de bu panel de olmasını isterdim. Paneli düzenleyen Genç TÜMSİAD İstanbul Şubesine canı gönülden teşekkür eder böyle programların devamını dilerim.