Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.16
Gram Altın
2984.26
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

BİLGE İNSAN, BİLGE MÜSLÜMAN: ALİYA

Ortadoğu'nun bir kan deryasına döndüğü, coğrafyamızın harabeye döndüğü, toplumlarımızın çölleştiği, DAİŞ isimli çetenin İslam'a ve insanlığa her türlü kirli ve kanlı suikasti gerçekleştirdiği bir ortamda bilge insan, bilge Müslüman Aliya İzzetbegovic'i (1925-2003) on üçüncü ölüm yıl dönümünde anıyoruz. Aliya, İslam'ı dünyaya insanlık olarak sunan bir düşüncenin ve hayatın sahibidir. Onun için Müslüman olmak "iyi ve asli manada insan olmanın yoludur". Aliya'nın düşüncelerini, bugün, her zamankinden daha çok anlamaya ve kavramaya ihtiyacımız vardır.

Aliya için temel soru İslam ve insanlık arasındaki ilişkinin sahih bir şekilde kurulmasıdır. O, İslam ve insanlığı birbirinden ayıran veya İslam'ı insanlık düşmanı gören bütün yaklaşımları şiddetle reddetmektedir. Aliya, İslam'ın insanlığın fıtrat dini olduğu gerçeğinden hareketle Müslüman olmanın insan olmak anlamına geldiğinin farkındaydı. O, "iyi, güzel ve doğru olan" her insani olguyu İslami görmektedir. Müslüman olmak ve insan olmanın birbirinden ayrılmaz olduğunu ortaya koymak için Aliya, insanın ırk, kabile ve renk gibi yapay asabiyetlerini aşması gerektiğini şu şekilde ifade etmektedir: "Kabile ve ulusun dar sınırlarından kurtulmak için kendinizi Müslüman olarak düşünmeye başlayın."Her türlü yapay asabiyeti aşarak asli kimliğimiz olan insan olmayı yeniden keşfetmemiz için İslam-insan özdeşliğini kendi bireysel ve toplumsal hayatımızda pratize etmemiz gerekmektedir. İslam, insanlar arasında "ruhsal, hukuksal ve ahlaki bağlar" kurmaktadır. İslam, bu bağlar çerçevesinde insanlığın "manevi bir vazife ifa eden bir ümmet" olmasını istemektedir.

Modern dünyanın en büyük sorunu ve krizi, insanlığın nesneleştirilmesidir. Aliya, insanın nesneleştirilmesine şiddetle karşı çıkmakta, insanın hiçbir şeye indirgenemeyen en şerefli mahluk olduğunu düşünmektedir."İnsan şahsiyetini alçaltan, onu eşyayla bir tutan her şey gayri insanidir" diyen Aliya, insanı nesnelere indirgemenin insanı köleleştirmek olduğunu insanlığa anlatmaktadır.

Vahşet, katliam ve tecavüzün her türlüsünü işleyen Sırp çetelerinin hiçbir şekilde örnek olamayacağını ifade eden Aliya, "Sırplar, bizim öğretmenimiz değillerdir" demektedir. İnsanlığın, vahşilerden öğreneceği hiçbir şey yoktur. Barbarlardan insanlığın öğrenecek hiçbir şeyi olmadığını ifade eden Aliya, insanlığa karşı büyük suçlar işleyen düşmanlarının bile öğrenmesi gereken şu büyük dersi vermektedir: "Geleceğimizi geçmişimizde aramayacağız. Kin ve intikam peşinde koşmayacağız." İnsanlığın savaşı ve şiddeti değil, barışı hak ettiğini düşünen Aliya, bütün eksikliklerine rağmen Dayton Anlaşmasını şu düşünce ile kabul etmiştir: "Bu adil bir barış olmayabilir; fakat süren bir savaştan daha iyidir." Aliya, çatışmanın barışçıl bir çözüme nasıl kavuşturulacağını insanlığa gösteren büyük bir öğretmendir. Aliya, çatışma çözümü yaklaşımının günümüzdeki en büyük pratisyenlerinden biri olarak anılmayı hak etmektedir."Gökyüzünün öğrencisi olduğu için yeryüzüne öğretmenlik yapan" Aliya, barış, erdem, ahlak ve medeniyetin gerçek bir uygulayıcısı olmuştur.

İktidar ve güç, her insanı ve toplumu yozlaştırabilen ve çürütebilen büyük imtihanlardır. Aliya, güç ve iktidarın yozlaştırıcı etkisine karşı şu önemli uyarıyı yapmaktadır:"İktidara gelirseniz, hal ve hareketlerinize dikkat edin. Kibirli olmayın, kendini beğenmişlik etmeyin. Size ait olmayan şeyleri almayın, güçsüzlere yardım edin ve ahlak kurallarına uyun. Unutmayın ki sonsuz iktidar yoktur. Her iktidar geçicidir ve herkes, er veya geç, önce milletin ve nihayet Allah'ın önüne hesap verecektir."İktidar yozlaşması ve zehirlemesine karşı en büyük koruyucu, Allah'ın önünde hesap verme şeklindeki bilincin ruhlarımıza, duygularımıza, ve hayatımıza derinliğine kazınmasıdır.

Aliya'ya göre Müslümanların sayısının çokluğu veya nüfuslarının artması övünülecek bir şey değildir. Müslümanların sayısal çokluklarıyla övünme şeklindeki çocuksuluktan vazgeçip ruhlarının inceliğine, akıllarının derinliğine, bilime ve edebiyata katkı yapan başarıların gerçekleştirilmesini ve öne çıkarılmasını Aliya gerekli görmektedir. Aliya'ya göre, Müslümanın görevi insanlığın "külli iyiliğine" katkı yapmak ve değer katmaktır.

Müslümanlar, bugün içinde bulundukları çok olumsuz şartlardan genelde başkalarını suçlamakta ve sorumlu görmektedirler. Aliya, Müslümanların bu zelil durumunun sorumlusunun gene Müslümanlar olduğunu düşünmektedir. Aliya'ya göre, Müslümanlar başkalarını suçlamakla enerjilerini tüketmek yerine, artık hayatlarının sorumluluğunu öğrenme olgunluğuna erişmeleri gerekmektedir.

Bütün Müslüman Doğu toplumlarının okullarında "Eleştirel Düşünme" dersinin konulmasını öneren Aliya Müslümanların temel durumunu tembellik olarak değerlendirmektedir. Aliya'nın "Mehdilik, tembelliğimizin diğer adıdır" şeklindeki ifadesi önemlidir. İçinde bulunduğumuz durumdan, tembellik içinde bir kurtarıcı bekleyerek çıkmamız mümkün değildir. Aklımızı aktif ve eleştirel olarak kullanmak ve sürekli çalışmak yoluyla içinde bulunduğumuz krizlerden çıkmamız mümkündür. Aliya, aklımızı faal ve eleştirel olarak kullanmanın, herkesin aktif özneler olarak çalışmasının tek çıkış ve çözüm yolu olduğunu ortaya koymaktadır.

Aliya'nın hayatı ve görüşleri, İslam'ın ve insanlığın ilerlemesinin ataletle, korkaklıkla ve tembellikle gerçekleşmeyeceğini, insanlığı daha ileri ufuklara taşıyacak olanın cesaret, hikmet ve çalışkanlık olduğunu bize göstermektedir.