Bilal Kemikli'nin Kıyıya Vuran Deniz'i
Elimde uzun süredir okunmayı bekleyen Prof. Dr. Bilal Kemikli’ye ait “kıyıya Vuran Deniz” isimli 67 şiirden oluşan 96 sayfalık bir şiir kitabı var. Okumaya başlarken direkt olarak kitabın ilk şiiri olan Dibace’den başlıyorum. Ancak şair bu şiirde “Ben şair değilim. Biliyorum. / Şair harflerle örer kelimeyi. / Kelimelerle kurar şehri / Ne musiki var sesimde / Ne şairin işçiliği.” diyor. Şaşırırsınız değil mi? Zira elinizde şair olmadığını söyleyen bir adamın yazdığı bir şiir kitabı ve içinde okunmak için sıra bekleyen 67 şiir var. Siz olsanız ne yapardınız?
Hüseyin Akın da bu soruyu kendisine
sormuş olacak ki onun aklına Mehmet Akif’in “Ne tasannu bilirim; çünkü
sanatkârım, Sözün odun gibi olsun, hakikat olsun tek” dizeleri gelivermiş ve
kitabı sonuna kadar okuyup bir de değerlendirme yazmış.
Kitabı kapatıp en baştan incelemeye
başlıyorum. Kitabın kapağına ve adına bakıyorum. Güzel bir çizim ve şairane bir
isim; Kıyıya Vuran Deniz. Şair ne kastetmiş demeye kalmadan kitabın ilk cümlesi
ile karşılaşıyorum. “İnsan denizdir. / Evet, çocuk da olsa deniz!” Bunda bir iş var diyorum. Hadi deniz metaforu
çok kullanıldığı için birazcık anlıyormuş gibi olsam da içindekiler kısmında
gözüme çarpan Deniz isimli şiire gidiyorum. Karşıma “Sudan bir kilimdir /
Ebrûli nakışlı deniz” mısraları çıkıyor. Başımı hafifçe sağa kaydırdığımda
Aylan şiiri ile göz göze geliyorum ve içim bir anda cız ediyor.
Şairimiz Prof. Dr. Bilal Kemikli
Hoca da sanki beni izliyor gibi fırsat bu fırsat deyip “İçimizde kaç Aylan
var? / Kendi sahilinde boğulmuş?” diye soruveriyor. Cevabım var mı?
Maalesef yok… Peki neden yok? Bakıyorum Kemikli Hoca’nın bir cevabı var. “Körelmiş
vicdanların kayalığında /Kaybolan insanlığımız” da ondan… Peki neden mi?
İşte Ölü Balık şiiri aracılığı ile yine hocanın cevabı “Çocuklar / Kavga
ederken babalar / Ölü balıklar gibi / Kıyıya vuruyor/ Akdeniz sahillerinde!”
Haklı mı? Elbette haklı, hem de yerden göğe kadar haklı!
Hatırladınız değil mi 2 Eylül
2015'te Suriye’den kaçıp Yunanistan'a geçmek isterken bindikleri lastik botun
batması sonucu beş kişilik ailesi ile birlikte Akdeniz’de ölen ve Bodrum’da
sahile vuran üç yaşındaki Aylan bebeği…
İşte pazılın parçaları gibi
parçaları yan yana koyduğumda kitabın adının neden Kıyıya Vuran Deniz olduğunu
şimdi daha iyi anlıyorum. Evet Kıyıya vuran Aylan Bebek… Hani Hoca kitabın
başında “İnsan denizdir. / Evet, çocuk da olsa deniz!” demişti ya…
Başım önümde mahzun bir eda ile devam
ediyorum okumaya…
“Her
ölüm bir oluştur / Her ölüm bir kavuşma / emi gider bir limana yar olur” (17)
“Çayın
tadında demlenir dostluklar” (19)
“Yalnızlığım
bırakmıyor içimde büyüttüğüm türküyü” (20)
“Şiir
ırmağı akıyor gecenin ortasında / Durup ıslanıyorum serin sularında Türkçenin”
(23)
“Yenik
aydın kayıp umut” (25)
“Asfalta
düşmüş bakışları temizler yağmur” (31)
“Hayır,
artık sadede gelme zamanı” (35)
“Şimdi
ben kapısında şehrin / Uçmağa kanat çırpan güvercinim.” (37)
“Karanlık
bir sayfadır, asılmış gökyüzüne gece” (39)
“Surete
düşmüş bakışları toplar gözlerim” (52)
“Dön
divane yüreğim dön / Dönüşlerde tükenir çoğul sevdalar” (52)
“Gözlerim
bakışlarında yıkanır” (60)
“Bahar
ve sonbahar gibi /Raflara dizilmiş mevsimler” (64)
“Sahaf
dükkânlarında satılır / Zıddıyla kaim hayatlar” (64)
“Gülmek
ağır bir yüktür yaşlı bedenlere” (66)
“Benlikten
duvar örmüş /Gönlümün ankebûtu” (71)
“Hep
bir kavuşma türküsüdür hayat / Ayrı kalınmışlıklar üzerine /Aşığın ahıyla
yakılan” (81)
“İnsan
düşlerle yaşar mevsimleri fakirhanesinde bir an” (91)
“Yıldızlar
yol gösterdi tükenmez umuduma /… / Ah ateşiyle suladım azmimi ” (93)
Okudukça karşımıza çıkan bu mısralar
karşısında şaire “Hani şair değildin ya, bunlar ne o zaman?” diye gıyaben
sormaya başlıyoruz. Lakin İbrahim Demirci’nin de belirttiği gibi bu iddiasız
başlangıç ile beklentiyi yani tansiyonu düşüren şair, tıpkı gayri resmi bir
hazırlık maçına çıkmış futbolcu gibi başlıyor hünerlerini döktürmeye.
Bilal Kemikli hocamız aslında bize
diyor ki; “Bu şiirleri okurken öyle sanatmış, poetik unsurlarmış aramak yerine
daha ziyade ifadelere kafa yorun. Size ve tüm insanlığa tuttuğum şiir aynasında
kendinizi muhasebe edin. İnsanlık gereği ile icramız arasındaki mesafeyi bir
ölçelim. Kıyılara vuran Aylan bebekleri, vahşice katledilen Narinleri, Şam’ı,
Halep’i, Gazze’yi, Doğu Türkistan’ı, Arakan’ı kısaca İslam coğrafyasında
yaşanılan zulmü görün. Zira artık
sadede gelme zamanı!”
Bilal Kemikli hocamız ilahiyat
alanında profesör olmuş bir akademisyen. Haliyle geçmişe, geleneğe, kadim
medeniyetimize, köklü kültürümüze, edebiyatımıza ve tasavvufa vukufiyeti de bir
hayli yüklüce… Okuduğumuz her mısrada bu kadim incileri mısraların arasına
serpiştirdiğini görüyoruz.
Bilâl Kemikli hocanın kitabı aslında dikkatle ve yavaş yavaş okunması
gereken bir şiir kitabı. Özellikle kitaptaki tasavvufi ifadeleri iyi özümsemek
gerekiyor. “Bir demirciyim/Hu
zikriyle döven/ kalp demirini” ve
“Biz kaptan kaba boşalan nefesiz” mısralarını okuyunca gayri ihtiyarı “HÛ
erenler!” diyor insan.
Hocanın Kıyıya Vuran Deniz kitabı 2020 yılında Çıra Yayınlarından
çıkmıştı. Ancak kitabı o günlerde okuma ve tanıtma fırsatım olmamıştı. Derken 2023
yılı Haccında sevgili üstadımız D. Mehmet Doğan merhumu Mekke’de kaldığı otelde
ziyaret gittiğimde tevafuken Bilal Kemikli Hoca ile de karşılaştık. Mehmet
Ağabey beni kendisine takdim ettiler. Ayaküstü kısa bir sohbet sonrasın hocamız
bir programı olduğu için yanımızdan ayrılmıştı.
Geçtiğimiz gün kitaplığımda tekrar karşılaştığım kitabı hemen elime
alıp okudum. Geç kalmışlığın bir özrü babından kitaptaki Rana’ya Ninni şiirini hicaz
makamında, Geliş Gazeli (Sen Geldin ya Leyla) şiirini de nihavent makamında
besteledim. Umarım hocamız da bu besteleri beğenir.
Hocamızdan nice eserler bekliyoruz diyerek bahsi sonlandırıyorum.