Biden'in Peşrevi
ABD Başkanı Joe Biden çıktığı 4 yıllık büyük maç öncesi peşrev çekmeye başladı. İngiltere Başbakanı Boris Johnson ile başladığı telefon diplomasisine, Trudeau, Macron, Stoltanberg ile devam etti. Hatta hatta düşman olacağını ilan ettiği Putin ile bile görüştü. Erdoğan ile görüşme ise 17 Şubat’ta yapılacak NATO Liderler zirvesi öncesinde beklenmiyor. Bu tarihe kadar, ABD’nin Türkiye’deki ortamı kendi lehine çevirmek için John Bass döneminde olduğu gibi birçok işbirlikçi ile senaryolar üzerine çalışacağının sinyalleri geliyor.
Ülkeler arası ilişkileri kişisel ilişkilerden çıkartarak kurumsal hale getireceği belirtilen ABD’de Biden’li dönemde Türkiye ile üst düzey iletişim kurulmaktan özellikle imtina ediliyor. 2021 yılında Türkiye yaptırım sopasıyla korkutularak, demokrasi, insan hakları, S-400, Suriye, Irak, Doğu Akdeniz, Libya, Afrika, Türk Akımı, gibi konularda geri adım atması, ABD ve AB’nin emperyal politikaları karşısında ayak diretmemesi sağlanmaya çalışılıyor.
Türkiye demokrasi ve insan hakkı talebi kılıfındaki operasyonlarla yeni tanışmadı. En yenisi ise şu Boğaziçi’ndeki sözüm ona Rektör beğenmeme eylemi. Sadece bir öğrenci protestosu gibi gösterilen bu eylemin uluslararası bir komplo olduğu dikkatlerden kaçmıyor. Rektör Bulu, seçimle gelmediği gerekçesi ile koltuğa oturduktan bu yana güya hiçbir öğretim üyesi rektör yardımcılığı görevini kabul etmemiş. Sanki bugüne kadarki bütün rektörleri seçimle gelmiş. Uluslararası medyaya baktığınızda Boğaziçi ile ilgili her gün olayları ters yüz eden, İngiliz’in, ABD’linin, Fransız’ın, Alman’ın gözünden onlarca habere rastlarsınız
Dün terör örgütü elemanlarıyla katil polis sloganı atanlar, bugün Kabe-i Muzzam’a provakasyonuyla toplumun sinir uçlarına dokunuyorlar. Provokasyon pratiği gayet basit işliyor. Önce toplumun değerlerine, küfür, hakaret ediliyor. Küfür ve hakarete karşı oluşacak tepkiler ise düşünce ve fikir özgürlüğüne saldırı olarak önümüze konuluyor. Ve bizim ne kadar tahammülsüz olduğumuz ifade ediliyor. Küfür ve hakaret eden aşağılık mahlukat ise birer düşünce kahramanı haline getiriliyor.
ABD’nin yeni dönemde terör örgütlerinin yanında sapkın translarla da demokrasi ihracatı yapacağı çeşitli raporlarda görülüyor. Biden göreve gelir gelmez başka işi gücü yokmuş gibi, Rand Corporation’un raporu doğrultusunda, trans bireylerin orduya ilhakıyla ilgili kararnameyi imzalaması kullanacağı yeni provokatif kişilikler hakkında bize bilgi veriyor. ABD ordusunda 1.320-6.630 arasında kadın rolü almış sapığın bulunduğu belirtiliyor. PKK’lı teröristlerin de kaçırdıkları erkek çocuklar dahil tüm çocuklara örgütten kopmamaları için tecavüzü bir tehdit silahı olarak kullandıkları ifade tutanaklarına yansıyan bir gerçek.
Uluslararası fitne odakları tarafından niye Boğaziçi seçildi derseniz. Biden’li dönemde terör yapılarının öncelikle üniversiteler olmak üzere yeniden yapılanmaya gittiği gerçeği karşınıza çıkar. Hain darbe girişiminden sonra sinen terör sempatizanları Biden’in iş başına gelmesiyle tekrar kafa kaldırmaya başladılar. Bildiğiniz gibi PKK, DHKP-C, FETÖ gibi terör unsurlarının üniversitelerde önemli bir yapılanması bulunuyor. Sahada kan kaybeden terör örgütleri çatışmayı hibrit savaşa dönüştürmek için üniversiteleri ve kurumları kullanıyor. Ankara Üniveresitesi DTCF’de yüzün üzerinde etkin PKK ve DHKP-C yandaşının bulunduğu biliniyor. Boğaziçi eylemlerini kaşıyanların arasında ODTÜ ve DTCF öğrencilerinin bulunması organik bağı açıkça ortaya koyuyor.
15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra FETÖ tarafından askeri okullara yerleştirilme ihtimali güçlü olan 16 bin 400 öğrencinin nerede olduğunu merak eden oldu mu? Birçoğu, Boğaziçi, Hacettepe, ODTÜ, Bilkent, Ankara Üniversitesi, Galatasaray, İTÜ gibi okullara sınavsız olarak yerleştirildi. Boğaziçi’nde birileri tarafından yönlendirilecek ve olayları diri tutarak toplumun sinir uçlarını harekete geçirecek bir potansiyel bulunuyor.
Amaç gayet açık Avrasya’nın kilidini elinde bulunduran Türkiye’yi Rusya’nın kucağına itmeden, içerden teslim almak. Biden, peşrevi sadece öğrenci olayları üzerinden çekmiyor. Türkiye’nin başını ağrıtacak en büyük konu tabi ki ekonomi. 2018’de dövizle, 1019’da patates-soğanla yapılmak istenen, pandemi bahanesi ile Ayçiçek yağı sembolize edilerek bütün gıda ürünlerinde yapılıyor. Tedarik ve satış zincirlerini elinde bulunduranların tekelleri kırılmazsa toplumsal patlamaya zemin hazırlamak için her türlü melaneti yapacakları aşikar. Şu anda e-ticareti elinde bulunduran 4 firma var. Zincir marketlerin tamamı pandemi süresince açık kaldı. Personellerinin yüzde 40 giderlerini devlet ödedi. Normalleşme, İstihdama dönüş, İlave istihdam teşvikinin yanı sıra Geçici iş gücü desteği, kısa çalışma ödeneği almalarına rağmen bir yandan zarar açıklıyor, diğer yandan da yeni şubelerini açmaya devam ediyorlar. Bu zincirler fahiş fiyatları ortak belirliyor. Emperyalizmin adaleti 4 köpek balığı 400 bin levreğe eşittir önermesi ile piyasayı talan ediyorlar.
2019 yerel seçimleri öncesi 6 liraya çıkarttıkları patates-soğanın kilosunun seçim sonrasında 1 liraya düşürülmesi bize bu kirli oyunun senaryosunu yazanların kimliklerini gösteriyor. Evet büyük oyun öncesi peşrev başladı. Peşrevci Biden’e 2018 yılında ABD’li parlamenterlerin 4.900 tehdit alırken, 2020’de On binin üzerinde tehdit aldıklarını hatırlatalım. Artık tehditler parlamento dışından değil senatörler birbirlerini tehdit ediyor. Son olarak da ölen bir siyahi polisi beyazların mezarlığına gömdürmeyecek kadar ırkçı olan bu yapının döktüğü kanda erinde sonunda boğulacağını hatırlatalım. Ne kadar peşrev çekerseniz çekiniz, sırtınızı yine Türk milleti yere getirecektir vesselam…..