Bİ' EŞEKLİK ETTİK/EDİYORUZ
Yaşamadığımızı bilmek yüktür. Yaşamayacağımızı bile bile yüklenmek ise eşeklik. Kitaptan biliyoruz.
Okumakla başlar hayat, onunla mı biter, bilinmez. En azından hayatımızı iyi yazabilsek. Yaşayarak...Onu bunu bilmem. O beş ilahi cümlenin ilk söylenen/inen olması, okuma eylemini hayatının önceliği yap, diyor. İlkönce hep oku. Güne okumakla başla, başlangıcın bilgi, bilinç olsun...
Küçük bir insanken, daha elimize kitabı almamışken okumalar, sayısız keşifcikler yaparız. Çepeçevre kuşatılmışlığımızı çözümlemeye, aşmaya çalışırız. Hayata tanıştıracağımız yeni bir "ben"i büyütmeye çalışırız şefkatlerle. Bir"sen" bile yokken henüz karşımızdau2026
Varlık uzun bir süre tek yüzünü gösterir bize. Zahirini. Fakat yüzünden değil, içinden okumaktır asl olan. Sığlığın ötesini kulaçlayan bir okuma; derinlikli bir bakış açısı işimize yarar çünkü. Sığlık olsun dememeli, yani. Deryada boğulmadan yüzmeyi öğrenerek sağlıklı olmalı...Deryanın kurdu, kuşu olmalı.
Derken büyürüz. Olaylar el ele tutuşur. Kader kapıya gelip dayanır. Hoşgelmiştir. Baş üstümüzedir.Yaşanacak ne varsa yaşanacaktır.
Hayatın sürekli önümüze yeni sayfalar açan okunası bir kitap olduğunu; her olayıyla yeni bir cümle kurduğunu ve bir sözü olduğunu anlarız. İbret, öğüt, ders ne varsa onu almanın ve bunun getirdiği olgunlukla yeni günü yaşamanın gerekliliğiniu2026Er ya da geç fark ederiz. Okumadığımız pek çok olay öz kitabımızın atlanan sayfaları gibidir. Tecrübelere aldırmayan ve alıcı bir gözle şahsi, özgün tecrübelerini çıkarmayan biriysek, bir kenara fırlatıp unuttuğumuz bir kitaptır ömrümüz. Belki en çok okumak zorunda olduğumuz bu kitabı ihmalden suçlu olabiliriz.
Geçmişimizi okumazsak, geleceğimizi de iyi yazamayacağız o vakit. Taze geleceklere kendi sahnemizden bir rol ile geçmeyeceğiz.
Bir yandan okullar okuyansak ve kitaplar deviren, her "kitap" bir yana, dönüp kendimizi de bir okumamız lazım. Okuyabilen bir varlık olarak varlığın, bizzat kendi düşüncemizden dilimize, hayalimizden ifademize geçecek olması, bir anlamda var edilmiş olanın şahsi süzgecimizden geçerek yeniden var edilecek olması harika olacaktır. Fakat bizzat biz, kendi önümüzde açık bırakılmış, öylece duran ve okunması ihmal edilen bir başka kitabız. İnsanın kendisi bile, bir matruşkanın en küçük bebeği gibi beklemektedir en dışındaki kendisiniu2026
Hemen her şey bize kendisini göstermeye çalışıyor. Koca bir dağ, ayaklarına vurup kaçan bir deniz, bir karınca, uslu ya da en yaramaz haliyle gök ve bütün evren, bir deyiş, bir gözyaşı veya bir gülücük bile olsa bizimle çözümlenmek, keşfedilmek, bulunup bilinmek ve bir daha, bizim gözümüze, gözdemiz olarak var olmak istiyor.
İnsan insanı -kütüphane rafında hiç dokunulmamış birer kitap gibi- bekler dururu2026Yakınlarımız bize iç sayfalarını okutmak, hatta ezberletmek ister, biz onlara sırlı sayfalarımızı açarız. Karşılıklı anlaşılmak isteriz. Hatmedilmek. Yüzünden değil, özünden okunmak.
Yaratıcı, insan için gönderdiği "söz"leri ve gizli aşikar onca eseri, varlık sayfaları ile anlaşılmayı murat ediyor.
Seçkin kitaplar da...Bir daha düşünmemizi ve yeni şeyler söylememizi bekliyor.
Yazmak ta... Hayatımızı, yazgımızı... Kader anlamındaki yazgının, sormadan ölçüp biçilmiş, takdir edilmiş bir şeyi yaşamak olmadığını, güç yettiğince sorgulayarak ve bilinçle seçerek, hayatı ölçüp biçerek yaşamak olduğunun da bilinciyle.
Bunca okumadan sonra bir de dönüp şu soruyu sorma zamanı: Okuduk da ne olduk? Geçtik(!) Yunus'u...Gerçekten "Ben/biz Allah'a göre okumuş bir insan mıyım/mıyız?"
Okunanı, ezberleneni birazıyla yaşayabildik mi? Harfler, heceler, semboller ve işaretler yaşadığının hakkını veren kanlı canlı bir insana dönüştü mü? Biz oldu mu?
Bir ku00eel ü kal, bir dedikodu, bir retorik, bir laga-luga, söz izdihamı olup gitmemesi için bildiğimizi muhakkak yaşamalı. Bilme okunun on ikisi; yaşamak olmalı.
Fakat yine "bildiğimizi okuyoruz." Keşfin içine çöküyoruz. Varlığın koca kütüphanelerinde uyukluyoruz. Buluşlar serüveninde kaybedişin dibine yığılıyoruz. Maceramız mecrasından kayıyor. Eşyanın arzında eziliyoruz. Kabuğunda sertleşiyoruz. Semasına, özüne yükselemiyoruz. Varlık merdiveni üstümüze yıkılıyor. Mirac çakılıp kalmaya dönüşüyor.
Dünya diplomalar, etiketler, kariyerler, ezberler çöplüğüne dönüşüyor böyle...