Beyrut Ateşi
Dron homurtuları, savaş uçakları gürültüsü ve füze sesleri Beyrut’u sarsıyor. Yüreklerimizi de… Televizyonlar, İsrail terör örgütünün saldırılarını canlı olarak veriyor. Tıpkı Körfez Savaşı’nda Bağdat’ın vurulduğu sahneler gibi, değişen bir şey yok. İslam şehirleri değişse de katilleri aynı. ABD, İngiltere, İsrail ve suç ortakları…
Faik
Baysal’ın bir romanı var. Adı, Rezil
Dünya. Rahmetli yazar, hayatta olup da yaşananları görseydi, “Ben boşuna mı
Rezil Dünya dedim? Bakın gördünüz mü,
İsrail nasıl da kendisini ve dünyayı rezil rüsva etti.” derdi. Beyrut ikinci
Gazze olma yolunda. 1 milyon 250 bin masum sivil, Suriye’ye ve diğer komşu ülkelere
göç etti. Rezil İsrail!
“Mescid-i
Aksa’nın kapıları yüzümüze vurulurcasına kapandı. Mabet arkamda, Filistinli
masum çocuk gibi sessizce bakıyor, kilitler vurulurken hapishane kapısı gibi,
Yahudi askerleri mabedin önünde oynaşıp alay ediyorlar bizimle.”
Bıden,
7 Ekim’in yıldönümünde Siyonistlere şirin gözükmek için türlü maskaralıklar
yapıyor, mumlar yakıyor. Kafası da kalbi de karanlık hâlbuki! Tramp ‘ağlama
duvarı’ndaki görüntüsü yetmezmiş gibi hahamlarla sahte pozlar veriyor. Lider
bozuntuları! Al birine vur ötekine. İnsanlık düşmanlarına dost, katillere
hayran çirkin mahlûklar!
“Kudüs,
işlenmemiş nadide bir cevher gibi. Herkes onu gerdanına takmak istiyor. Oysa o,
öyle bir boyuna dolanmak istiyor ki; Tevhidî bir aşkla, Muhammedî sevdayla
yanan bir boyunda bağlarının çözülmesini bekliyor. Zeytin Dağı’ndan ‘Allahu
Ekber’ sesleri istiyor.”
Bir
yıldır bütün müminler olarak Gazze ile yıkıldık, Gazzeli kardeşlerimizle acılar
yaşadık. Ama yılmadık. Zira Gazze’ye yapılan soykırımın, Filistin
topraklarındaki katliamların ve Beyrut’ta devam eden saldırıların sonunda, katiller
sürüsünün büyük ve ebedî cezaya uğrayacaklarına inanıyoruz. Zira bu güruhun sınırsız
azgınlığı, artık Gayretullah’a dokunmak üzere. Bir şekilde tepetaklak
olacaklar.
“Yıldızlar
yüzüne perde çekmiş, ay doğmak istemiyor. Gündüzün esareti geceyi, gecenin
matemi gündüzü örtmüyor. Geceyi bombalar aydınlatırken, gündüzü ateşler
ısıtıyor. Yemekleri, suları yok, yastıkları taş yorganları toprak. İnsanlığın
gözleri kör, kulakları sağır seyredir. Kudüs gülmeden Mekke, Medine ve müminler
mahzun kalır. Kudüs gülerse İslam ve insan güler.”
Gazzeli
çocuklar kalplerimizde. Filistinli bebekler zihinlerimizde. Kudüslü anneler
azmin, sebatın sancaktarı. Hepimize ilham oldular, ufuk çizdiler, imanlı bir
insanın nasıl olması gerektiğini gösterdiler. Mekke, Medine, Kudüs, İstanbul,
Şam, Bağdat, Halep. Bu kardeş şehirler ile diğer mümin beldelerin sakinlerinin elleri
duada!
“Ey
Kudüs! Vefa neydi? Sahi vefa neydi? Vallahi vefa sana benzer. Altından,
üstünden, sağından, solundan hatta eteklerinden bile ihanet, zillet, hakaret,
iftira, zulüm dökülse bile sırtındakileri kaldırıp atmamışsın, vefa sana
benzer.”
Gaflete
dalanlar, derin uykuya yatanlar, Müslümanlığını unutanlar diriliyor. Müminler,
‘kardeş’liğini hatırladı. Yeryüzünün her yerinde kardeşlik rüzgârı esiyor.
Kutlu yürüyüş küfür üstüne. İnsanlık, Siyonizmin yüzüne tükürerek ilerliyor.
Kötülüğün merkezi Telaviv ve çevresi, hızla boşalıyor. İsrailliler, Netanyahu’nun
şerrinden kaçıyor.
“Âh
Kudüs!.. Sende sırlar, ibretlik kıssalar! Tam ortanda bir kubbe, ‘Kubbet-üs
Sahra’, Abdülmelik bin Mervan tarafından yaptırılmış, Muallak Taşı üstünde bir
mescit. Tam karşısında Mescid-i Aksa. Müslüman olmak böyle bir şey; peygamberin
yaptığı, yaşadığı, dokunduğu ve söylediği her şey bizim için özel değil mi?”
Hazret-i
Ömer ilk kıblemiz ve ikinci mescidimiz, Kur’an’ın müjdelediği şehir Kudüs’e
girince heyecanlandı. Adaletin timsali, Hazret-i Peygamberin müjdesini,
vasiyetini ve emanetini hatırladı o an. Kudüs’ü işaret ederken yüreğinden kopan
seda: “Allah’u Ekber!”
“Âh
Kudüs!.. Senden seni tanıdıkça utanıyor, acizliğimin arttığını görerek, sana mı
kendime mi acıyayım bilmiyorum. Kudüs diriliş şehri. Yedi kapıdan giriyorsunuz
demiştim ya inanın o kapılardan girince siz de yediye bölünüp bir daha
birleşemiyor parçalarınızı arayıp duruyorsunuz. Ah! Kudüs… Anlatılması mümkün
olmayan en derin, ulaşılması mümkün olamayan en uzak, ayrılması mümkün olmayan
en yakınım gibi.”
Temennimiz
ve duamız, yakın bir vakitte bütün İsraillilere şu duyurunun ulaşmasıdır: “Başta
Tel Aviv olmak üzere bütün Siyonist İsrail şehirlerini füzelerimizle vuracağız.
Sizi uyarıyoruz! Sahilde bekleyen ABD ve İngiliz gemilerine binin, defolun
gidin! Allah’ın izniyle İsrail terör örgütünü Ortadoğu’dan silip süpürmeye
geliyoruz!” Not: Yazıdaki alıntılar, Sultan Açıkgöz’ün Kudüs: Çatışma ve Umut Arasında (Akıl Fikir Yayınları) eserinden
iktibas edilmiştir.