Dolar (USD)
34.76
Euro (EUR)
36.50
Gram Altın
2951.99
BIST 100
9884.4
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Ekim 2024

Beyrut Ateşi

Dron homurtuları, savaş uçakları gürültüsü ve füze sesleri Beyrut’u sarsıyor. Yüreklerimizi de… Televizyonlar, İsrail terör örgütünün saldırılarını canlı olarak veriyor. Tıpkı Körfez Savaşı’nda Bağdat’ın vurulduğu sahneler gibi, değişen bir şey yok. İslam şehirleri değişse de katilleri aynı. ABD, İngiltere, İsrail ve suç ortakları…

Faik Baysal’ın bir romanı var. Adı, Rezil Dünya. Rahmetli yazar, hayatta olup da yaşananları görseydi, “Ben boşuna mı Rezil Dünya dedim? Bakın gördünüz mü, İsrail nasıl da kendisini ve dünyayı rezil rüsva etti.” derdi. Beyrut ikinci Gazze olma yolunda. 1 milyon 250 bin masum sivil, Suriye’ye ve diğer komşu ülkelere göç etti. Rezil İsrail!

“Mescid-i Aksa’nın kapıları yüzümüze vurulurcasına kapandı. Mabet arkamda, Filistinli masum çocuk gibi sessizce bakıyor, kilitler vurulurken hapishane kapısı gibi, Yahudi askerleri mabedin önünde oynaşıp alay ediyorlar bizimle.”

Bıden, 7 Ekim’in yıldönümünde Siyonistlere şirin gözükmek için türlü maskaralıklar yapıyor, mumlar yakıyor. Kafası da kalbi de karanlık hâlbuki! Tramp ‘ağlama duvarı’ndaki görüntüsü yetmezmiş gibi hahamlarla sahte pozlar veriyor. Lider bozuntuları! Al birine vur ötekine. İnsanlık düşmanlarına dost, katillere hayran çirkin mahlûklar!

“Kudüs, işlenmemiş nadide bir cevher gibi. Herkes onu gerdanına takmak istiyor. Oysa o, öyle bir boyuna dolanmak istiyor ki; Tevhidî bir aşkla, Muhammedî sevdayla yanan bir boyunda bağlarının çözülmesini bekliyor. Zeytin Dağı’ndan ‘Allahu Ekber’ sesleri istiyor.”

Bir yıldır bütün müminler olarak Gazze ile yıkıldık, Gazzeli kardeşlerimizle acılar yaşadık. Ama yılmadık. Zira Gazze’ye yapılan soykırımın, Filistin topraklarındaki katliamların ve Beyrut’ta devam eden saldırıların sonunda, katiller sürüsünün büyük ve ebedî cezaya uğrayacaklarına inanıyoruz. Zira bu güruhun sınırsız azgınlığı, artık Gayretullah’a dokunmak üzere. Bir şekilde tepetaklak olacaklar.

“Yıldızlar yüzüne perde çekmiş, ay doğmak istemiyor. Gündüzün esareti geceyi, gecenin matemi gündüzü örtmüyor. Geceyi bombalar aydınlatırken, gündüzü ateşler ısıtıyor. Yemekleri, suları yok, yastıkları taş yorganları toprak. İnsanlığın gözleri kör, kulakları sağır seyredir. Kudüs gülmeden Mekke, Medine ve müminler mahzun kalır. Kudüs gülerse İslam ve insan güler.”

Gazzeli çocuklar kalplerimizde. Filistinli bebekler zihinlerimizde. Kudüslü anneler azmin, sebatın sancaktarı. Hepimize ilham oldular, ufuk çizdiler, imanlı bir insanın nasıl olması gerektiğini gösterdiler. Mekke, Medine, Kudüs, İstanbul, Şam, Bağdat, Halep. Bu kardeş şehirler ile diğer mümin beldelerin sakinlerinin elleri duada!

“Ey Kudüs! Vefa neydi? Sahi vefa neydi? Vallahi vefa sana benzer. Altından, üstünden, sağından, solundan hatta eteklerinden bile ihanet, zillet, hakaret, iftira, zulüm dökülse bile sırtındakileri kaldırıp atmamışsın, vefa sana benzer.”

Gaflete dalanlar, derin uykuya yatanlar, Müslümanlığını unutanlar diriliyor. Müminler, ‘kardeş’liğini hatırladı. Yeryüzünün her yerinde kardeşlik rüzgârı esiyor. Kutlu yürüyüş küfür üstüne. İnsanlık, Siyonizmin yüzüne tükürerek ilerliyor. Kötülüğün merkezi Telaviv ve çevresi, hızla boşalıyor. İsrailliler, Netanyahu’nun şerrinden kaçıyor.

“Âh Kudüs!.. Sende sırlar, ibretlik kıssalar! Tam ortanda bir kubbe, ‘Kubbet-üs Sahra’, Abdülmelik bin Mervan tarafından yaptırılmış, Muallak Taşı üstünde bir mescit. Tam karşısında Mescid-i Aksa. Müslüman olmak böyle bir şey; peygamberin yaptığı, yaşadığı, dokunduğu ve söylediği her şey bizim için özel değil mi?”

Hazret-i Ömer ilk kıblemiz ve ikinci mescidimiz, Kur’an’ın müjdelediği şehir Kudüs’e girince heyecanlandı. Adaletin timsali, Hazret-i Peygamberin müjdesini, vasiyetini ve emanetini hatırladı o an. Kudüs’ü işaret ederken yüreğinden kopan seda: “Allah’u Ekber!”

“Âh Kudüs!.. Senden seni tanıdıkça utanıyor, acizliğimin arttığını görerek, sana mı kendime mi acıyayım bilmiyorum. Kudüs diriliş şehri. Yedi kapıdan giriyorsunuz demiştim ya inanın o kapılardan girince siz de yediye bölünüp bir daha birleşemiyor parçalarınızı arayıp duruyorsunuz. Ah! Kudüs… Anlatılması mümkün olmayan en derin, ulaşılması mümkün olamayan en uzak, ayrılması mümkün olmayan en yakınım gibi.”

Temennimiz ve duamız, yakın bir vakitte bütün İsraillilere şu duyurunun ulaşmasıdır: “Başta Tel Aviv olmak üzere bütün Siyonist İsrail şehirlerini füzelerimizle vuracağız. Sizi uyarıyoruz! Sahilde bekleyen ABD ve İngiliz gemilerine binin, defolun gidin! Allah’ın izniyle İsrail terör örgütünü Ortadoğu’dan silip süpürmeye geliyoruz!” Not: Yazıdaki alıntılar, Sultan Açıkgöz’ün Kudüs: Çatışma ve Umut Arasında (Akıl Fikir Yayınları) eserinden iktibas edilmiştir.