Beyaz Zambak ve Ahmet Öztek
Şair yazar Ahmet Öztek, edebiyat ile de iştigal eden bir Ziraat Mühendisi… Tokatlı olan ve Tokat’ta yaşayan Öztek’in şiir, hikâye ve roman dalında birkaç eserini daha önce tanıtmıştım. Bu yazımda ise Öztek’in 2022 yılında Çimke Yayınlarından çıkan 208 sayfalık Beyaz Zambak romanı hakkında bir şeyler söylemek istedim.
Bence Beyaz Zambak romanı üzerinde
durulması gereken bir kitap. Kitap belki bir yaşanmışlığı hikâye ediyor ancak
bu hikâye sıradan bir hikâye değil. Bu roman edebi yönünden ziyade sosyolojik
açıdan incelenmesi gereken ve üzerinde düşünülmesi gereken bir romandır. Bu
ifademizden kitabın edebi bir değeri olmadığı anlaşılmasın. Kitap, Anadolu
edebiyatının güzel örneklerinden birisidir. Yöreye ait unutulmaya yüz tutmuş
kelimeler, kavramlar sıkça kullanılarak yaşatılmaya çalışıldığı gibi okuyucunun
bu konuda zorluk çekmemesi için kitabın sonuna bir de sözlük konulmuş. Bu
yönüyle bile kitabın edebi bir değeri var.
Tanıtım bülteninde de belirtildiği
gibi kitapta, eskiden Tokat’ta yaygın bir şekilde yetiştiriciliği yapılan Beyaz
Zambak’ın bölgeye yeni giren tütün ile rekabet edemeyerek Tokat’a veda edişinin
hikâyesi anlatılmış. Bu hikâye, kahramanlarının yaşadıkları kadar hazin bir
hikâye... Düşünebiliyor musunuz dört bir yanı akzambak çiçekleriyle süslü
ovaların bu kadim süsü daha fazla kazanma, daha rahat bir hayat sürüleceği
vaadiyle yerini bir anda tütüne bırakıyor. Tütün, daha ilk yıllarında birçok
hastalığı beraberinde getirdiğini ve çiftçilerin çoğunun bununla mücadelede
yetersiz kalması yüzünden pembe rüyaların kâbusa döndüğünü görüyoruz. Elde
kalan, satılamayan tütün balyalarının tütün güvesi (Ephestia elutella)
tarafından nasıl yok edildiğini, yapılan bilinçsiz zirai mücadele esnasında zehirlenerek
hayatını kaybeden insanların trajik hikâyeleri de satır aralarında işlenmiş.
Romanda, o yıllarda başlayan
Almanya’ya işçi olarak gitmek furyası ile ekmeğini gurbet ellerde aramanın yöre
insanına yeni bir umut olduğu için doğup büyüdükleri toprakları, acıyı-sevinci
paylaştıkları eş, dost, akrabaları terk ederek bu yeni umudun ardına düştükleri
anlatılıyor. Almanya’ya gidemeyenler ise büyükşehirlerin yolunu tutuyor. Geride
viraneye dönen bağlar, bahçeler, ocakları tütmeyen, kapıları açılmayan haneler
kalıyor. Bir de o yemyeşil dağların koynundaki ovaların, zümrüt bağların,
mümbit bahçelerin, yıkık duvarların, kilitli kapıların hikâyeleri…
Hikâye bitmiyor elbette. Bu defa da
gurbetin acı ekmeği, zehir havası ve içilmez sularıyla gri bir renge bürünüyor
hikâyemiz. Çünkü evler dağılmış, aile bütünlüğü yok olmuş, insanlar oraya
buraya savrulmuştur artık. Romanın kahramanı Salih, tüm bunlara tek başına direniyor…
Eşi Tokat’ta kendisi köyde... İşte roman tam da burada bitiyor.
Bana kalırsa bu hikâye burda
bitmemiş ve bu yüzden kaldığı yerden yazılmaya devam edilmeli. Ahmet Öztek bu
hikâyeyi bu umutsuz noktada bırakmamalı. Zira Tokat’ta tam da bu noktada Akzambakla
ilgili yeni hikâyelerin başladığını görüyoruz.
Kitabı okuyunca ilk olarak Tokat’ta
düzenlenen Akzambaklar Şiir etkinlikleri aklıma geldi. Kendi kendime “demek ki
projenin mimarlarından olan Mustafa Uçurum ve Ali Bal gibi edebiyatçılarımız
boşuna bu ismi koymamışlar” dedim. Ardından yaptığım araştırmada endemik bir
bitki olan Akzambak’ın tıbbi ve aromatik bitkilerimizden olduğu, yaprağından
çiçeğine kadar her şeyinden faydalanılarak yan ürünler elde edildiğini
öğrendim.
Örneğin zambakların yapraklarından
cilt hastalıkları için ilaç yapıldığını, yine bitkinin ağrı kesici özelliği
olduğunu, çayının böbrek iltihabını tedavi ettiğini, polenlerinden organik boya
yapıldığını öğrendim. Bitkinin yağının çıkarıldığı, reçelinin, şurubunun, lokumunun,
kolonyasının ve sabununun yapıldığını öğrendim.
2019 yılında yapılan bir habere göre
Akzambakların çiçeğinin kilosunun 150-160 TL, yağının 5 bin €, soğanın tanesinin
ise büyüklüğüne göre 2 lira ile 20 TL arasında değişen fiyatlardan satıldığını
öğrendim.
Tokat’ta artık birçok kişinin bu
bitkinin tarımını yaparak geçimlerini sağladıklarını öğrendim. Hatta Taşhan’da faaliyet gösteren ve Ali Ulvi Say isimli bir
girişimcimizin "Sulusokak" markası altında Akzambak ürünlerini
pazarladığını okudum. Pazar ilçesinde “Üzümören Akzambaklar Anaokulu” isminde
bir eğitim kurumu olduğunu gördüm.
Tokat Belediyesinin de Akzambak çiçeğinin yetiştirilmesi, bununla ilgili
ürünlerin üretilmesi ve tanıtımının sağlanması amacıyla “Ak Zambaklar” projesi
kapsamında Gaziosmanpaşa Bulvarı başta olmak üzere şehrin önemli
caddelerindeki tüm ışıklandırmaların Akzambakları simgeleyen aydınlatma
sistemleri ile yenilendiğini okudum.
Tokat için bir simge olan bu
bitkimiz ile ilgili olarak Yesemin Dutoğlu isimli bir yazarımızın da “Ak Zambaklar Şehri Tokat” isminde bir kitabı
olduğunu öğrendim.
Kıymetli meslektaşım Ahmet Öztek’i bu eserinden dolayı tebrik ediyorum.
İkinci baskısı da yapılan bu kitabın devamı olacak ikinci cildini de sabırsızlıkla
bekliyorum.