Beyaz Milliyetçilik Ve Amerika'nın Balkanlaşması
Cumhuriyetçilerin başkan adayı olarak çılgın bir seçim kampanyası yürüten Trump, ABD Başkanı olarak seçilmeyi başardı. Dünya ve Amerika, Trump'un nasıl başkan seçilmeyi başardığı gizemini çözmeye çalışmaktadır. En önemlisi, dünya ve Amerika, geleceğinden endişe etmektedir. Trump bilmecesi, dünyayı ve Amerika'yı büyük bir belirsizliğin içine sokmuş gibidir.
Trump, seçim kampanyası boyunca "Yeniden Amerika'yı Büyük Yapmak (Make America Great Again)" sloganını kullandı. Asında bu slogan, Obama'nın "Evet, Yapabiliriz! (Yes, We Can!)" şeklindeki seçim sloganının bir başka versiyonudur. Seçim sonuçları, Amerika'yı tekrar büyük yapacak bir tabloyu ortaya çıkarmamıştır. Amerika, çılgın bir adamı başkan seçmiş olmaktan dolayı kendisini aşağılanmış hissetmektedir. Dünya, Amerika'nın böyle çılgınca ve aptalca bir seçimi nasıl yaptığını konuşmaktadır. Trump'ın seçilmesi, Amerika'yı büyük yapmamış, Amerika'nın dünyanın her yerinde aşağılanması gibi bir sonuç doğurmuştur.
Trump yönetimi için genel olarak öngörümüz şu şekildedir. Trump'ın ortaya koyduğu profile baktığımızda Trump'ın katı bir ideolojiye sahip olmadığını görüyoruz. Trump, iç ve dış politikada esnek ve pragmatik politikalar uygulayacaktır. Demokrasi ve insan hakları, Amerika dış politikasında kullanılan yumuşak güç araçları olmaktan çıkacaktır. Trump için asıl olan şey Amerika'nın ulusal çıkarlarıdır. Millilik özelliklerini öne çıkarma iddiasında olmasına rağmen Trump, aslında Amerika beyaz milliyetçiliği diyebileceğimiz pragmatik ve esnek politikaların uygulayıcısı olacaktır. Amerika'nın ulusal çıkarlarını önceleyen Beyaz milliyetçi politikalar, dünyada istikrarsızlığı arttıracak, ekonomik sorunları büyütecek ve Amerika'yı büyük iç karışıklıklarla karşı karşıya bırakacaktır. Trump'ın temsil ettiği beyaz Amerika milliyetçiliğinin Amerika'ya ve dünyaya maliyeti çok ağır olacaktır.
Cumhuriyetçiler, Amerika'da kültür çatışmalarının ve savaşlarının başlamaması konusunda genelde çok dikkatlidirler. Aile, kürtaj ve dini kurumlar gibi konularda Cumhuriyetçi başkanlar, genelde sosyal muhafazakarlık denilen bir yaklaşım içinde olmuşlardır. Trump'ın kadınlara, Müslümanlara, göçmenlere, siyahlara, Katoliklere yönelik söylemleri, Amerika toplumunun merkezine kültür savaşlarını oturtmuştur. Trump'la beraber sosyal muhafazakarlık etkisizleşmiştir. Trump, sadece Amerika'da değil, dünyada da kültür savaşlarının mimarı durumundadır. Amerika'nın ve dünyanın kültür savaşları arenası haline gelmesi, çoğulculuk düşüncesini öldürecek, insanlığın birbirinden daha fazla kopmasına neden olacaktır. Aslında Trump, Huntington'un siyaset arenasındaki ete kemiğe bürünmüş halidir. Trump, Huntington'un medeniyetler çatışması ve beyaz Protestan Amerika kimliğinin korunması için Haçlı seferi içinde olunması şeklindeki tezlerini benimseyen bir kişidir. Huntington, "Biz Kimiz? (Who are We?)" adında bir kitap yazmış ve bu çalışmada beyaz Amerika milliyetçiliğini savunmuştur. Amerika'yı tekrar büyük yapmaktan söz eden Trump'ın esas amacının Amerika'yı tekrar beyaz yapmak, ülkeyi beyaz kimliğin ve milliyetçiliğin egemenliğine sokmak olduğunu söyleyebiliriz.
Amerika'daki başkanlık seçim kampanyasının, dünyayı zehirleme ve iğfal kampanyası olarak yürütülmesi, büyük bir faciadır. Trump, seçim kampanyası boyunca bütün dünyanın zihinsel dünyasının ve insan ilişkilerinin iğfal edilmesine neden olmuştur. Trump'ın İslam ve Müslüman karşıtı söylemleri, bütün dünyada İslamofobinin küresel siyasetin ve sosyal ilişkilerin merkezine taşınmasına neden olmuştur. Irkçılık, hiç olmadığı kadar Amerika'da toplumu birbirinden uzaklaştırmıştır.
Trump'ın ırkçı, cinsiyetçi ve Islamofobik söylemleri bütün dünyada güçlenirken, zayıflayan ve tahrip olan değerler ise demokrasi, özgürlük ve çoğulculuk olmuştur. Trump'ın seçimi kazanması üzerinden demokrasi ve özgürlük değerleri itibarsızlaştırılmak ve etkisizleştirilmeye çalışılmaktadır. Trump gibi bir çılgının başkan olma gerçeği karşısında yapılması gereken, demokrasi, özgürlük ve çoğulculuğu tahrip etmek değil, popülizmi, ırkçılığı ve emperyalizmi eleştirmek ve insanlığı bu büyük tehlikeler karşısında uyarmaya devam etmektir.
Trump, kimlik üzerinden geniş kitlelerin Waşington'a, statükoya ve ekonomik darboğaza olan öfkesini harekete geçirmeyi başarmıştır. Ancak harekete geçen öfke dinmemektedir. Kendisine başkanlık kazandıran öfke, bu sefer Trump'a yönelmiş durumdadır. Amerikalıların ve dünyanın öfkesi, Trump'un başkan olarak işini kolaylaştırmamaktadır Yükselen öfke dalgası, Amerika'nın Balkanlaşma tehlikesini ciddi bir olasılık gündeme getirmektedir. Amerika'nın Balkanlaşma tehlikesiyle yüz yüze kalmasının küresel düzeyde çok ciddi sonuçları bulunmaktadır. Ülkemizin ve dünyanın Amerika'nın Balkanlaşması tehlikesine karşı hazırlıklı olmaya ihtiyacı vardır.