Beyaz Kürtler ve Diyarbakır anneleri!
Toplumumuzun genelinde 'bizden olan yaşasın, hak ve adalet da sadece bizden olana tecelli eylesin' şeklindeki düşüncenin izdüşümleri her fırsatta kendini sergilemekten geri durmuyor.
Bu ekseriyet, hak ve hukuku sadece kendi gibi olanlar için istediği gibi kendi lehine sonuç alabileceği durumlarda çifte standart uygulamaktan, adam kayırmaktan, gerçekleri kendi lehine çarpıtmaktan, dezenformasyondan ya da realiteye gözlerini kapamaktan da imtina etmez.
Söz konusu kişiler, gündelik hayatta benimsedikleri bu hayat felsefelerini toplumsal meselelerde, tarihsel kavşaklardaki belirleyicilik durumlarında veya hakkaniyetli çıkışa ihtiyaç duyulan kritik dönemeçlerde/zamanlarda da sürdürmeye devam ederler. Kişisel çıkar peşinde koşmaları belki yığınlar içerisindeki yanlışlardan biri olarak çok da görünür değilken toplumsal olaylarda/olgularda önemli ve belirleyici bir unsura dönüştüğünden daha etkili ve anlamlı olabilmektedir.
Böylesi tepkiler yeni düzeneklerin oluşturulmaya çalışıldığı, kökleştirilmiş sun'i problemlerin çözümlenmeye çalışıldığı, adalet ve hakkaniyet kavramının toplumun her kesimine eşit bir şekilde yayılmaya çalışıldığı bugünlerde daha da önemli!
Uzun yıllardır kimliğin betimleyici ve tanımlayıcı değil ayrımcılığı besleyen, hukuksuzluklara kılıf bulma kriteri kabul edilmesinin yerle yeksan olduğu günümüzde ayrıca ehemmiyet kazanıyor. Yerleşmiş ve değişmez kabul edilen birçok yanlışın adalet kavramıyla kuşatılarak eskiye ait ve dönülmez şerhi düşülerek maziye gömülmeye çalışıldığı, bizlerin de tanıklık ettiği şu günlerdeu2026
Sorunların eskiliği, yaygınlığı çözümü zorlaştıran unsurlardan olsa da iradeli erkin kararlılıkla mücadele etmesi karşısında tutunamaz elbette. Lakin böyle mühim süreçlerin yaşandığı zamanlarda düşünce paradigmasını ben ve ötekiler algısı üzerine inşa etmiş savaşçı zihniyetlerin bu gelişmeler karşısında sessiz kalması beklenemezdi. Nitekim uzun bir süredir yaşadıklarımız bu algının kötü numuneleri olarak toplum genelini etkileyen sonuçlara yol açarken söz konusu kesimlerin zihniyetlerini de ortaya çıkarmış oldu.
Mevzu bahis camianın/çevrenin konu dahilindeki en son vukuatları ise Diyarbakır'da dağa çıkan/çıkarılan çocuklarını isteyen annelerin eylemleri karşısında yaşandı. Gezi'de -sözde- birkaç ağaç için ülkeyi kaosa sürüklemekten çekinmeyen odakların lal olmuş haline Berkin Elvan'ı veya diğer ölümleri gerekçe göstererek terör eylemleri yapanlar da dahil olmuşlardı.
İlk baştaki masum tavır sonrası üç beş ağaç bahanesiyle ülke geneline yayılmaya çalışılan eylemler, tepkiler, terörize etme girişimlerinde bulunanların dağa çıkan ya da çıkarılan -hangisi doğru olursa olsun fark etmez- çocuklar için oluşturdukları duyarsızlık zırhını hangi gerekçe beslemiş olabilir? Bu eylemlerde halkı, hayranlarını, takipçilerini ajite eden, sokağa çıkmaya çağıran sanatçı, yazar, gazetecilerin kayıtsızlıkları hangi argümandan beslenerek rasyonalist bir görünüme kavuşturulmuştur?
Çevreci damarlarının kabarmasıyla kendileriyle duygusal bağ/bütünlük kurmuş insanları kışkırtarak sokağa davet edenler, lise sıralarında olmaları gereken gençlerin dağa çıkmasını nasıl bir psikolojiyle görmez ve hissetmez olmuşlardır?
Gezi'den vazgeçtik; Soma'daki faciada yeri göğü inleten, marka elbiseleri, aksesuarlarıyla şehre doluşanlar, sokağa dökülüp günlerce eylem yapanlar Diyarbakır annelerinin feryatları karşısında neden sessizdir! Ya da daha evvel Cumartesi annelerini destekleyenler Diyarbakır annelerine karşı böyle umarsız bir tavrı nasıl takınabilmektedir?
Aynı yaştaki genç kızların evlenmesine karşı çıkan, çocuk evliliği diyenlerin dağa çıkan gençleri görmezden gelmelerini hangi mazeret masumlaştırabilir! Bu yaştaki gençlerin kendi iradeleriyle evlenmelerine karşı çıkan, hormonlarını ve beşeri arzularını yok sayan zihniyet mensupları aynı tepkiyi neden dağa çıktıklarında göstermez?
Benzeri örnekleri çoğaltmak ve bu taifenin handikaplarına, çifte standartlarına başka başka göstergeler sunmak mümkün. Yani icraatları üzerinden insan hakları, çevre, hak, adalet seslendirmelerinin yalancı ve çıkarcı temellere dayandıklarını ispatlamaku2026
Öte yandan BDP ve HDP'nin annelerin çığlığına sessiz kalması bir yana bazı isimlerin bu annelerin para karşılığı eylem yaptığı iddiasında bulunması ya da Gezi eylemlerinde başı çeken Kürt siyasetçinin suskunluğu da ortaya ilginç bir paradoks çıkarır.
Son yıllarda sermayenin kozmopolit bir çevreye yayılması, Kürtlerin çeşitli alanlarda söz sahibi olmaları vs sebepler ortaya "Beyaz Kürt" olgusunu çıkardığı gibi bunların Kürt halkına karşı geliştirdikleri üstenci ve buyurgancı bir zihniyete de sahip olduklarını gösterir.
Lüks mekanlarda takılan, lüks semtlerde yaşayan; Kürt halkını sadece işi ve menfaati düştüğünde hatırlayan tiplerdir bunlar. Cumhuriyetten bu yana Beyaz Türkün, Türk halkına karşı geliştirdiği reflekslerini, bakış açısını kopyalayan zengin, prestijli beslendiği/var olduğu halka ve değerlere ancak menfaati ölçüsünde yaklaşan Beyaz Kürtlerdir!
Twitter.com/sabihadogann