Beşşar Esed! Çıkışa lütfen!
ABD'nin 2003 yılındaki Irak işgalinin başladığı ilk günlerde, dünya medyası "eğlencesini" bulmuştu. Eğlence'nin adı, Saddam Hüseyin'in Enformasyon Bakanı Muhammed el Sahaf'tı!
El-Sahaf, müthiş Arapça belagati ile Saddam'ın Sarayı'nın yüz metre yakınına gelen, Saddam'ın heykellerini deviren işgal ordusuna rağmen, "Katırlar gibi telef oluyorlar, Bağdat'a adım atan ABD askerini anında imha ediyoruz" şeklinde açıklamalar yapıyordu.
***
Geçtiğimiz günlerde Ülke TV'de konuk olduğum Merve Kondak'ın programında, Putin'in Türkiye ziyaretindeki açıklamalarıyla ilgili yorumum soruldu. Putin'in İstanbul'da olduğu anlarda, "Beşşar Esed'in "El Sahaf"ı" dediğim Suriye Dışişleri Sözcüsü Cihat Makdisi'nin Esed'i terk ederek Londra'ya kaçtığını hatırlattım.
Zamanlaması ilginç bu kaçışla Putin ziyaretinin ilgisi var mı bilmem ama Esed konusunda Rusya'nın rota değişimi içinde olabileceğini hissettirdi bana.
Arkadaşlarımız Adem Özköse ile Hamit Coşkun'un Suriye'de kaçırıldığı iki ay boyunca, onlarla ilgili Türkiye'nin resmi ve gayrı resmi her başvurusunu Cihat Makdisi yanıtlıyor ve "Bilgimiz yok" diyordu.
Uluslar arası medyayı da Esed adına "enforme" eden kişiydi Makdisi.
***
Daha önce de Beşşar'ın yanından uzaklaşarak muhaliflerin safına geçen birçok asker ve bürokrat olmuştu. Ancak hiçbirinin ayrılışı bence Cihat Makdisi'nin firarı kadar anlamlı değil.
Makdisi, Esed'i 'masum', Suriyeli devrimcileri ise "terörist" olarak lanse etme işiyle görevliydi çünkü.
Esed'in uluslar arası PR'ını yapan, imaj propogandisti ve sadık emir eri Cihat Makdisi'nin Esed'i terk etmesinin anlamı büyük. Bu kaçış, Esed için sonun başlangıcının yaklaştığını hissettiren en sembolik firaru2026
***
Putin'in Türkiye ziyaretine kadar, "Arkasında Rusya durdukça Esed katliamlarını biraz daha sürdürür" diyordum. Ancak Putin'in daha önce ertelenen Türkiye ziyaretini, (gerçekten sağlık sorunları yaşamasına rağmen) gerçekleştirmesi ve "Esed'in avukatı olmadığını" üstüne basa basa söylemesi, Esed'in biletinin chek-in işlemi gibi oldu.
Batı, "Suriye'de de başımıza yeni bir Mursi çıkar" korkusuyla bir yılı aşkın süredir ülkede devam eden insani trajediye sessiz kaldı.
Rusya ve İran da Baas rejiminde rahatça at koşturdukları meydanın çıkmaz sokağa dönmesini, limanlarını, yollarını, güzergahlarını kaybetmek istemiyordu.
***
Ancak en önemlisi Rusya'nın tavrıydı. Rusya Akdeniz'de liman garantisi aldığı an Esed'i satacak bir potansiyele sahipti ve sanırım "garantili liman ve satış" süreci başladı.
Çok güvendiği Rusya, Esed için artık eski Rusya, Putin eski Putin değildir. Bu durum, Suriye'deki zulüm açısından tarihin akışını hızlandıracaktır.
***
Rusya'dan kalkan Suriye uçağının Türkiye'ye indirilmesi üzerine ahkam kesen muhalefetimizin ve monşer yorumcularımızın sözleri, Davos'taki "Van Münit" fırçasının ardından "İsrail'in Türkiye'yi affetmeyeceği" söylemlerine benziyordu.
Davos ve Mavi Marmara olaylarının ardından BM Genel Kurulu'nda Filistin ezici bir çoğunlukla gözlemci devlet statüsüne kavuştu. İsrail de monşerlerimizin dediği gibi "Türkiye'yi cezalandırmak" bir yana, Türkiye ile yeniden ilişki kurabilmek için açık-gizli tüm kanallardan mesaj gönderip adeta nedamet getirdi.
***
Afrika, Asya, Avrupa ve Amerika da Ortadoğu gibi değişim içinde.
Sadece "Arap Baharı" olarak kategorize edilmesine rağmen, kitlelerin memnuniyetsizliği ve değişimden yana talepleri sadece Arap coğrafyaları ile sınırlı değil.
Ekonomik gerekçelerle Avrupa'dan ABD'ye kadar genişleyen kitle hareketlerinin konjonktürel olduğunu zannetmek büyük yanılgı.
Gelişmiş veya emperyalist hiçbir ülke de bu değişimden aru00ee değil.
Dolayısıyla, "Arapların" haline bugün kıs kıs gülen Batı dünyasında da değişim okuyamayanların geleceği, Saddam'ın, Kaddafi'nin, Mübarek'in ve Esed'in sonundan çok da farklı olmayacaku2026