Beşeri sermaye ve kalkınma
Ülke gelişimine en önemli katkıyı yapan kalkınmanın anahtarı, nitelikli işgücü oluşturması bakımından eğitimden geçmektedir. Eğitim, sadece nitelikli insan gücünü artıran değil, aynı zamanda toplumsal kalkınmayı da etkileyen önemli bir araçtır. İşgücünün artmasıyla birlikte bireylerin sosyal yaşam seviyesinin yükselmesi, toplumsal kalkınmayı da olumlu şekilde etkilemektedir. Nitelikli bir eğitimin kalkınma üzerinde ki etkisi, sonuç çıktılarının geniş bir süreci kapsamasından dolayı orta ve uzun vadede etkili olmaktadır. Ülkelerin kalkınma seviyelerinde ki artışın da eğitime yapılacak yatırımlarla hız kazanacağı önemli bir gerçektir.
Küreselleşmeyle birlikte kalkınma, özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde nüfus yoğunluğunun fazla olması ve bununla birlikte ekonomik gelirlerinin eşit olmayan bir şekilde dağılmasından dolayı ülkeler için önemli sorunlardan biri haline gelmiştir. Ülkelerin kalkınma seviyelerini ekonomik gelirlerinin yanında eğitim, kültür ve sosyal alanlarda ki gelişim seviyeleri de etkilemektedir. Kişi başına düşen eğitim ve sağlık harcamaları, okuryazarlık ve okullaşma oranı, ortalama yaşam süresi gibi verilerde bir ülkenin gelişmişlik düzeyinin göstergesi olabilmektedir.
Günümüzde küreselleşmenin etkisiyle ülkeler açısından yaşam standartları oluşturma adına kalkınmanın önemli bir sorun haline gelmesi, üretim faaliyetlerinde ihtiyaç duyulan nitelikli insan gücünü yani beşeri sermaye olarak da adlandırılan kavramı ön plana çıkartmıştır. Eğitim, beşeri sermayenin nitelik olarak daha kaliteli hale gelmesine önemli katkı yapmaktadır. Burada bahsedilen beşeri sermaye kavramı tanım olarak biraz daha açılırsa bilgi, beceri, deneyim gibi iş gücünün yanı sıra diğer üretim faktörlerinin verimliliğinin artmasını sağlayan pozitif değerler ve yeni düşüncelerin üretilmesi, yeni teknolojilerin etkin bir şekilde kullanılmasının sağlanması olarak değerlendirilebilir. Ülkelerde beşeri sermaye oluşumuna en fazla etki yapacak unsur olarak eğitim net bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Uzun yıllar boyunca sermaye denilince akla fiziksel sermaye gelmesine rağmen günümüzde beşeri sermaye daha önemli hale gelmiştir. Fiziksel sermayenin kalkınma seviyelerindeki artış sağlama adına muhakkak beşeri sermayeyle bir arada olması gerekmektedir. Beşeri sermaye bireyin yaşam kalitesini artırması, dinamik ve aktif olmasıyla fiziksel sermayeden ayrılmaktadır.
Hızla artan teknolojik ilerlemelerle birlikte sosyal seviyeleri artan toplumlar bu artış durumunu beşerî sermayenin artması için eğitime yaptıkları yatırımlara borçludurlar. Beşeri sermayenin artırılması için en önemli yatırım aracı olan eğitim, uluslararası rekabet koşullarına uyum sağlayabilme açısından da çok önemlidir. Ülkeler beşeri sermaye ve ekonomik kalkınma seviyesi arasında ki pozitif ilişkiden hareketle nitelikli işgücü üretmesi bakımından eğitime yaptıkları yatırımları önemli derecede artırmışlardır. Beşeri sermaye için yapılan planlı yatırımlar diğer alanlara yapılan yatırımların verimliliği gibi etkisini de arttırmaktadır. Eğitim, sağlık ve beslenme hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve iyileştirilmesi, üretim miktarının yanı sıra kalitesinin arttırılmasıyla birlikte toplumsal bir değişim aracı olarak değerlendirilebilir.
Türkiye’nin uluslararası rekabette başrol oyuncularından biri olabilmesi, yetenek, bilgi birikim, eğitim ve yeni teknolojiye uyumuyla nitelikli bir beşeri sermaye birikimine bağlıdır. Beşeri sermayenin etkisiyle birlikte Türkiye’de ihracatın sağladığı getiri, gelişmiş olan ülkelerle olan gelişmişlik farkının da kapanmasını sağlayabileceği gibi kalkınma seviyesinde de önemli artış sağlayacaktır. Türkiye’de hedeflenen kalkınma seviyelerine uygun olarak kalkınma hedeflerine ulaşılması için hem ekonomik fayda ve hem de sosyal faydanın bir arada düşünülmesi gerekmektedir. Kaynakların dağılımı planlanan hedefler doğrultusunda kalkınma hızını artıracak şekilde yüksek seviyede gelir yaratabilecek sektörlere yönlendirmelidir. Böylelikle Türkiye’de beşeri sermayenin niteliğinin artmış olmasının getirdiği ekonomik kazanımlardan da tüm kesimler faydalanmış olacaktır.
Kalkınma hedeflerine yönelik eğitim planlamalarının gelişimini artırıcı, buna bağlı olarak da sosyal politikaların daha istekli ve sürdürülebilir olması Türkiye’nin kalkınma sürecinin hızlanmasında önemli bir faktör olacaktır.
Tüm okuyucularıma selam eder saygılar sunarım.