Dolar (USD)
35.16
Euro (EUR)
36.72
Gram Altın
2977.12
BIST 100
9949.01
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Beşer Allah demedikçe!

Başından belalar eksik olmayacak. Had bilmezliğini kâinata bedel ödeterek sonlandıracak.

Belalar sel gibi üzerine gelecek. Bela vereni bulamadıkça çıldırıp delirecek.

Dışında olanların öfke ve nefretini üzerine çekerek yalnız kalacak.

Belalara bulduğu çarelerin ümidini yaşamadan, yeni belaların korkusuyla sarsılıp duracak.

Gittiği aydınlık yolların ardında karanlığa giriftar olacak.

Beline daha çok yük alacak, ezildikçe yüklerin altında yeni yükler yüklenecek.

En büyük kötülüğü kendine yapmış olacak, bundan kurtulamayacak.

Ne kendisi huzur bulacak, ne başkasına huzur verecek.

İpi boğazına sarılmış ucu başkasının eline verilmiş, ipi çekildikçe boğulacak seviye gelmiş bir hayvan gibi olacak.

Sadece kendine hükmedeceğini zannedecek, bir müddet sonra bu hükmü de elinden gidecek.

Bütün ilimler eleme şüpheye dönecek, insanlık kendi karanlığı içinde köleleşecek.

Kazandıkları korkusu, kaybettikleri azabı olacak.

Yakınındakiler düşmanı uzaktakiler hiçbir şeyi olmayacak, bu güzel hayatı azap edecek.

Öz yurdunda garip, öz yurdunda yabancı olacak.

Efendi iken köle, ilmi varken cahil, serveti varken fakir olacak.

Ne kendisi kalacak, ne başkası olacak. Varlığın en acizi olarak canlılar arasına yerleştirilecek.

Beşer Allah derse!

Belalardan kurtulacak. Haddini bilip evrendeki hakiki yerini öğrenecek.

Bela vereni bulup çıldırmaktan azade olacak.

Varlıkla olan ilişkisini yeniden düzenleyecek, adil davranacak.

Her yeni musibetin önlemini alabileceği gibi geçmiş musibetlerin de hikmetini anlayacak.

Kendiyle uğraşacak, dışındakilerin de iyiliğinin tamamlayıcısı olacak.

Kendinden büyüklerin tazyikinden, küçüklerin görünmez belalarından emin olacak.

Her şey ona kafi gelecek, gayrın hevesinde boğulup gitmeyecek.

Çalışmanın lezzetinden, ilmin aydınlık geleceğinden, hikmetin derin asude ikliminden doyasıya istifade edecek.

Allah’ın bütün mülkü onun olacak. Aksi takdirde kendine dahi malik olmayan insan, varlığın karşısında titremekten bütün lezzetleri acılaşacak.

Ölümün de hayat gibi bir nimet olduğunu anlayacak akıbetinden emin olacak.

Ömrünün her dakikası zamanın sahifelerinde daha anlamlı bir şekilde kayıt altına alınacak, yeniden açılmak için muhafaza edilecek.

Sadece kendinin değil, varlığın da değerli olduğunu idrak edecek.

Allah onun gören gözü, işiten kulağı, konuşan dili olacak.

O da yanlış görmeyecek, yanlış duymayacak, yanlış konuşmayacak.

Sadece kendini düşünmeyecek, kendisi için biriktirmeyecek, kendisi için yaşamayacak.

Ondan gelen her şeyin hoş geldiğini bilecek. Hayatı ayrılık, ölümü kavuşmak görecek.

Musibetlerden ona sığınacak, kurtuluş çarelerini ondan bilecek.

Beşer neden Allah demiyor!

Çünkü hazır olanı, her zaman olmayana tercih ediyor.

Uzağı yakını bilmiyor.

Sorumluluk almadan yetki istiyor.

Hak etmeden maaşa bağlanmak istiyor.

Allah’ın verdiğinin nimet, vermediğinin hikmet, insanın verdiğinin mihnet vermediğinin zillet olduğunu anlamıyor.

Hayatı sabit, ölümü uzak görüyor.

Kulluk ağır, başıboşluk hafif geliyor.

Bir’e kul olmanın, dışındakilere karşı hür olmak olduğunu bilmiyor.

Kalbi, kalıbına hükmedemiyor.

Hayali, gerçekliğini aşamıyor.

Gezegeninin dışına çıkamadığı gibi, bedeninin de kayıtlarını kıramıyor.

Ne inandığı gibi yaşıyor, ne de yaşadığına inanıyor.

Zavallı insan, bir bilse Allah’a kul olmanın ne kadar şerefli bir şey olduğunu...

Madem aynı semanın altında aynı zeminin üzerindeyiz. Semamız yarılmadan, zeminimiz dağılmadan her işimizde hakikaten Allah deyip kendimize gelelim.

Neden bu kadar kolay olanı bırakıp zor olana talip oluyoruz, bilemedim.