Beş Filistin, bir İsrail, bir Erdoğan
Türkiye'de seçim atmosferinden çıkarak Ramazan'ın bereketini Filistinliler ile yaşamak için dört günlük de olsa Kudüs'e gittik. Geziyi organize eden, gazeteci, işadamı, akademisyen ve öğrencilerden oluşan gurubumuza Filistin gerçeğini biraz daha yakından gösteren Mirasımız Kudüs Derneği'ne teşekkür ederek başlayalım yazımıza.
Ortadoğu'daki bütün sorunların kaynağında İsrail vardır, İsrail sorunu çözülmeden bölgeye de dünyaya da rahat gelmeyecek. Dünya kurulduğundan beri hak ile batılın mücadele alanı olan Kudüs merkezli Filistin topraklarına 80 yıldır kan ve gözyaşı akıyor. Arz-ı Mev'ud hayalini gerçekleştirmek için gözünü kırpmadan milyonlarca insanın kanına giren İsrail, 'bölünürsek yok oluruz, bölüşürsek tok oluruz' darbı meselini karşı tarafa uygulayarak Filistinlileri parça parça bölerek kolay lokmalar haline getirmiş. Ve zulüm imparatorluğunu sürdürmenin yolunu arıyor.
Sorunları ve duyguları birbirinden farklı hale gelmiş, bölünmüş Filistinlilerin ilk grubunu Gazzeliler oluşturuyor. 2 milyon insan daracık bir sahil şeridinde abluka altında hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Üstüne üstlük Gazze'yi ve Gazzelileri koruyan, emniyet ve asayişi sağlayan ana grubun Hamas olması İsrail ablukasını kolaylaştırıyor. Müslüman kardeşleri kendisine tehdit olarak gören darbeci Sisi yönetimindeki Mısır, Gazzelilere karşı İsrail'den çok daha acımasız davranıyor. Müslüman kardeşlerin Arap halklarında uyanışa sebep olarak krallığın elinden gideceğini düşünen Suud ailesi de Hamas'ı terör örgütü olarak tarif ederek Gazze'deki Filistinli Müslümanlarla mücadeleyi öncelikli hedefleri arasında tutuyor. Tarafsız gözlemciler Gazze'de abluka iki yıl daha sürerse hayat denen bir şey kalmayacağını rapor ediyorlar.
İkinci büyük grup ise El Fetih'in hakim olduğu Batı Şeria. Tamamı işgal altında bulunan bu toprakların görünürde yerel hizmetlerini Filistinliler yapıyorlar. Uluslararası kamuoyunun muhatap olarak tanıdığı Filistin devlet ve hükümeti işgal altındaki bu topraklarda bulunuyor. Kudüs işgal altında olduğu için Filistin hükümeti Ramallah'ta bulunuyor. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın yönettiği bu topraklarda göstermelik güvenlik güçleri de var ama İsrail istediği yerde istediğini tutukluyor. 3 milyon Filistinli kendi topraklarında esir hayatı yaşıyor.
Üçüncü büyük Filistinli grup ise 1948 toprakları olarak bilinen dünyanın İsrail toprakları diye tanıdığı yerlerde yaşayan Filistinlileru2026 1948 işgalinde 150 bin Filistinliye vatandaşlık veren İsrail, bugün bu sayının 1,5 milyona dayanması karşısında yeni önlemler almayı planlıyor. Burada yaşayan Filistinliler İsrail vatandaşı. Meclise seçiliyorlar, her türlü vatandaşlık haklarından yararlanıyorlar. İkinci sınıf vatandaş olarak tabi ki. Şeyh Raid Salah gibi bunların da büyük bir bölümü sürekli tutuklanma tehdidi ile karşı karşıya, İsrail hapishaneleri uyduruk suçlarla tutuklanan İsrail vatandaşı Filistinliler ile dolu.
Dördüncü Filistin ise Kudüs. 850 bin nüfuslu Kudüs'te 500 bin Yahudi, 350 bin Müslüman yaşıyor. Buradaki Müslümanlar hiçbir devletin vatandaşı değiller. Kudüs'te İsrail'in verdiği geçici oturma izinleriyle bulunuyorlar. Vatandaş olmadıkları için hiçbir yere gidemiyorlar. İsrail'in baskı ve zulümlerine hiçbir organizasyon olmadan sivil inisiyatif ile karşı koymaya çalışıyorlar.
Beşinci Filistin ise, bütün Müslümanların gözbebeği, Filistin'in kalbi olan Mescid-i Aksa'dır. Ürdün Vakıflar bakanlığı tarafından yönetilen Mescid-i Aksa'nın kapılarına kadar İsrail işgali dayanmış. 8 kapıdan 7'sinin anahtarı Filistinlilerin elinde. Megaribe Kapısı'nın anahtarı ise İsrail işgal güçlerinde. Bu kapıdan aşırı Yahudileri Mescid-i Aksa'ya sokarak burada Müslümanları rahatsız ediyorlar. Anahtarı Filistinlilerin elinde olan kapıların dış taraflarında İsrail silahlı güçleri nöbet tutuyor. 50 yaş altındaki erkeklerin mescide girmesini yasaklıyorlar.
13,5 milyon olduğu hesap edilen Filistinlilerin 6 milyon 590 bini Filistin topraklarında yaşarken bir o kadarı da çeşitli tarihlerde vatanlarından sürülmüş durumda. Filistin ve çevre ülkelerde 61 mülteci kampı bulunuyor. İnsani ihtiyaçların bile zor karşılandığı bu kamplardaki Filistinliler vatan hasreti ile yaşıyorlar.
Sakın ola ki Filistin'i tek bir ırk olarak görmeyin. Tarihi Kudüs'ün mahallelerine, camilerine, zaviyelerine bakarsanız Filistinli adı altında kaç milletin harmanlandığını görürsünüz. Bütün Filistin toprakları Osmanlı eserleri ile nakış nakış işlenmiş, 1800'lü yıllardan itibaren Ürdün ve Filistin topraklarında muazzam bir Çerkes nüfusu var. Kudüs için İslam ümmetini seferber eden Nureddin Zengi; Türk, Özbek, Afgan, Hintli, Kuzey Afrikalı, Faslı, Arap, Orta ve Güney Afrikalılardan Kudüs birliği kurmuş, zafer yine bu milletlerin kahraman askerlerini ordusunda toplayan Selahaddin Eyyübi'ye nasip olmuştu.
Bu kadar tarihten sonra, günümüz Filistin'ine gelirsek, birçoklarının terör devleti diye tarif ettiği İsrail'in teröristten de çok daha aşağılık, kriminal bir suç örgütü olduğunu görürsünüz. Polis eliyle uyuşturucu satılan dünyada tek devlet İsrail'dir. 9-10 yaşlarındaki Filistinli çocukları polis zoruyla uyuşturucuya müptela edip, sonra onları maaşa bağlayan, ardından uyuşturucu ve maaşı keserek onları ajanlığa zorlayan adi bir yapıya terör örgütü demek bile iltifat olur. Filistin'de en düşük iş olarak benzin istasyonunda çalışan bir kişi 1200 şikel para alıyor, eğer çalışan İsrailli olursa bu para otomatikman 7 bin şikele çıkıyor. Kudüs'te bin doların altında kiralık ev bulunamıyor, bir bardak çayı 2 dolara içiyorsunuz. Yani Yahudi düzeni, böldüğü Filistinlileri boğazı tokluğuna köle gibi kullanıyor.
Gezdiğimiz Kudüs ve Filistin sokaklarında ise, muazzam bir Türkiye sevgisi olduğunu gördük. Herkes Türk olup olmadığımızı soruyor, Türk olduğumuzu söylediğimizde ise gözleri umutla parlıyor. Ağızlarından ilk çıkan kelime ise Erdoğan. Seçimle başladık, seçimle bitirelim. 24 Haziran seçimlerine eğer Kudüs de dahil edilse, Tayyip Erdoğan'ın oturduğu Üsküdar ya da ilçe başkanlığını yaptığı Beyoğlu'ndan çok daha fazla oyu Kudüs'ten alacağından emin olun. Erdoğan, Arap sokağına buradan çok daha fazla dokunmuş. Biz denizdeki balıklar misali deryanın kıymetini bilmiyoruz ama Filistinliler 24 Haziran'ın ne anlama geldiğini bizden çok daha iyi idrak etmiş durumdalar. Filistinliler, dünya mazlumları için umut olarak gördükleri Erdoğan'ın kazanması için dua ediyorlar. Vesselam.