Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 Şubat 2022

Beni yanlış anla

Nedense birbirimizin “söylediğini” değil, “söylemediğini” anlamakta pek mahiriz. Ben buna mefhum u muhalefet atağı diyorum. Gittikçe şiddetlenen ve şiddetle sonuçlanan bir hastalık bu. Boş zevzeklik, polemik, sözü kişiselleştirme, daha doğruyu aramayan ve salt tartışmak için tartışma derken taraf olma, ilk bağlamını aramadan sormadan, doğru anlamadan en son koptuğu yerden kamplaşmayı artırma, slogan, karşılıklı karalama, tehdit ve şiddet dillilik…

Ne oluyor yahu? Sosyal medyayı savaşın hemen öncesi, toplama ordunuza vur emri vermezden önceki son konuşma yeri gibi kullanıyorsunuz çoğunuz. Ne oluyor? İçinizde neyin kavgası var bu kadar. Nerede halledemediğiniz bir sorununuz var da buraya üstünü başka bir kavgaya karışarak örtmeye devam ediyorsunuz? Zorunuz nedir? Neden söz meydanını bir çatışma alanına, bir talana döndürüyorsunuz?

Sizin eski deyişle “ekmeğinize yağ çalan anneniz”(bi’ doy artık diyerek galeta ve krem peyniri önünüze fırlatan da olur) anneniz yok mu?

Seçkin, adını söyleyemezken yamulduğunuz, bunda bile bir üstünlük ve ayrıcalıklılık vehmetmeyi başardığınız kahveniz mi bitti? Asla anadilinizde söylenmez, bilirim. Gülmemiz bağışlayın ama siz hiç sevilmediniz mi “kuzum?” Fakat gerçek anlamda diyorum. Siz hiç “insan insanın kuzusudur” geleneğinden gelmediniz mi? İlgi görmeye bu kadar muhtaç mı bırakıldınız? Sosyal meydanda bu denli üslupsuz laflar etmekle meşhur olduğunuza, zihnen tepindiğinize göre…

Hani bir yerlerde bir şeyler, kitap falan -hani iki kapağı oluyor, içinde bir konu enim-konum ele alınıyor, hani yazarlar var onları yazıyor- okumuyor musunuz?

Çok iyi filmler de var. Sizin oynamadığınız gibi oyuncuları olan, sizin ilgi duymadığınız konuları olan filmler. Yani bir başlarsanız, belki sizi tutardı. Bakın, siz sosyal medyaya girmediğiniz zaman inanın sosyal medya yıkılmış olmayacak. O zaten hep yıkılıyor. Hani dinlenseniz biraz demek istemiştim. Yanlış anlayın. Beni yanlış anlayın lütfen. Adetiniz üzere. Ya da tabiata, ne bileyim bir parka, sahile, sokağa filan çıkmıyor musunuz? Bir esnafa merhaba deyip çayını içtiğiniz filan hiç olmuyor mu? Kaderiniz sizi dertsiz mi bıraktı? Hakiki dertlerinizden kaçış noktası olarak mı bu aşikara saklanıyorsunuz? Kötü bir saklambaç değil mi bu? Söylesenize sizin hiç çocuğunuz ağlamıyor mu, baba şunu istiyorum demiyor mu? Yok mu? Hiç mi? Eve ekmek yoğurt filan almanız gerekmiyor mu yahu sizin?

Yaşlanmış anne babanızı ziyaret etmiyor musunuz? Huzursuz olduğu için eviniz huzur evine mi bıraktınız onları? Ne? İşsiz misiniz? Bir ucundan tuttuğunuz işiniz yok mu yani? İş olmasa bile ucu da mı yok? Nasıl? Anlayamadım, daha sesli olur musunuz? Siz değil misiniz sosyal medyada en çok sesi çıkan? Avaz, vaaz bağıran? Ha emeklisiniz. Emekçi mi? Emeğe paydos mu, kendisi hiç emek vermediği halde emeği amaçlaştırma, paravan kılma ve ardından saldırma mı, hangisi? Bir sanatınız mı var? Oyuncu musunuz? A evet belliydi biraz. Fakat hiç estetik olmadığınız aşikar. Eğitimini almış olsanız bile çok yanlı, çok ideolojik olunca aldığınız eğitim bir duruşu olmaya değil, tarafgirliğe, saldırganlığa doğru akmış, erimiş gitmiş… Alaylı olanlar sizden daha özgür alay ediyor ortalıkta sallandırılan sözlerle.

Sizin başka işiniz yok mu ya hu?

Sabahtan akşama o polemik benim, şu kavga senin ne yapıyorsunuz böyle?

Hiç kıymetli bir şey yapma duygunuz ve sorumluluğunuz yok mu?

Tüketmekten tükeneceksiniz. Üretilen her şeyi sorgusuz sualsiz tüketiyor olmak canavarı sizi yiyip bitirecek.

Evet, bırakın sosyal medyayı, medyatik olmayan sosyallikte bile nedense birbirimizin “söylediğini” değil, “söylemediğini” anlamakta pek mahiriz. Ben buna dediğim gibi mefhum u muhalefet atağı diyorum. Hemen her konuda derinliği sevmeyen insanların böyle aniden, sözün gerisinde, sözün tersinde, aksinde ne var diyerek sözüm ona derinleşmeye gitmeleri ne acayip bir durum… Yadırgıyorum. Sığlıkta yaşayıp dururken aniden güya derine dalmak ve inci beklerken kararmış boncuk çıkarıp onu herkese göstermek adetini.

Sözleri, sözün sarf edildiği tabii ortamlarını düşünerek duymak gerekiyor. Kendi doğal ortamından koparılmış bir sözün gerçek, yani sözün sahibinin amaçladığı değerde anlaşılmama ihtimali yüksek. Sözün bağlamı diye bir şey var, pek duyulmamış bir şey olsa da. Şimdi bu bağlam şöyle bir bahçeden oluşuyor. Öncelikle bu sözü söyleyen bir kişi var. Sonra o sözü söylediği mekan, ortam, şartlar… Sözün söylenmeden önceki, o sözü söylemesine onu hazırlamış olan zemini. Fiziksel ve ruhsal şartlar. Bunların tümünü göz önünde bulundurabildiğimizde o sözü daha doğru anlayabileceğiz.

Söyleyenin maksadı yerine, bütün bu şartlardan koparılmış olarak sözdeki kastı aramak bana biraz kasıtlı geliyor. Bilmeyerek bağlamından koparılmışlarla, bilerek koparılmışlar arasında elbette fark gözetilebilir. Laf olur beri gelir bazen. Bilip bilmeden konuşulur.

Sosyal medya bunun tamda yeri…

Bile bile bağlamsız sözler ordusu gayri resmi ve hızlı geçitte akıyor. Sözün söylendiği zaman, şartlar, gerçek amacın ne olabileceğine dair iyi niyetler, hiçbiri söz konusu değil. Hepsi ezilmiş, yeni paylaşım hızı altında kalmış halde… Kötü niyet, kasıt, karalama ve iftiraya vardırılacak kadar hızla…

Sonra o söz üzerinden yepyeni bir ayrımcılık. Sözü destekleyenler ve desteklemeyenler, sadıklar ve hainler… Böyle sürüp gidiyor.