Beni Rahatsız Etme!
“Gönül taşla kırılmaz” dedi derviş.
“Ya ses tonuyla kırılır,
Ya da söz tonuyla”
Milyarlarca ben olabilecek benler arasından seçildi geldi insan. Rahmet tarafından rahim duvarına iliştirildi. Önce küçülerek büyüdü. Sonra Rahmetin gözetiminde anne benini yiyerek kendi beninin oluşumuna vesile oldu. Böylece 9 ay 10 gün oldu.
Ben, artık sığmıyordum anne rahmine ve büyümek için gitmeliydim daha geniş bir yere. Fakat nasıl ve nereye? O kadar kendine güvenen ve sürekli rahmi tekmeleyen ben daha gideceği yere nasıl gideceğini bilmiyordu. Ama beninden de vazgeçmiyordu. Rahmet bir kez daha kapıyı ona gösterdi. Daha geniş bir yere gönderdi. Ve ben dünyaya geldi. Ancak pişmandı ve ağlamaktaydı. Başka benler ise sevinçliydi ve mutluluklar içindeydi. Sanki ben başka benleri yiyerek büyüyeceğinin farkındaydı ağlamasıyla. Diğer benlerse bunu anlamamaktaydı.
Yadında mı doğduğun zamanlar
Sen ağlar iken gülerdi alem
Bir öyle hayat sür ki
Mevtin olsun sana hande halka matem.
Anne rahminde bir güneş gibi olan ben, dünyaya gelir gelmez gölgelenmeye başladı. Su iken ve suda iken buzlanmayı tercih etti. Beni yiyen benin bir gün kendisini de yiyeceğini bilmek istemedi. Hayatın yolunu tuttu ve gölgesine güvenerek Allah’ı unuttu. Vakit, benin gölgesini büyüttü ve ben artık her yerde kendini görmek istedi. En büyük yokluğun Allah’ı unutmakta olduğunu unuttu. Bu unutmanın cezasını da: (Allah) buyurur ki: İşte böyle. Çünkü sana ayetlerimiz geldi; ama sen onları unuttun. Bugün de aynı şekilde sen unutuluyorsun (Taha/126).
Gölge çoğaldı ve karanlık bastırdı. Ben, maalesef bunun tam farkına varamadı. Bütün heyecanıyla dünyaya daldı.
Mal-mülk dedi yürüyüşünü değiştirerek şişmeye başladı.
Evlat ve şeref dedi hava atarak kabarmaya başladı.
İlim ve irfan dedi kendini bir şey zannederek tevazudaki gururunu göstermeye başladı.
Beni bedenini gösterirken canları incittiğini fark etmedi.
İktidara geldi sanki orada hep kalacakmış gibi benini bütün karanlıklar kapladı.
Muhalif oldu adaleti aramak yerine hakareti benine beden yaptı.
Fakir oldu benindeki zaafı buldu ve isyanla kendini avuttu.
Çirkin oldu benindeki çirkinliği Yaradan’a dayandırdı.
Tembel oldu benindeki kokuşmuşluğu unutarak her tarafı suçladı.
Hasılıkelam ben, ben olalı hiç bu kadar çirkinleşmemişti ve kendinden geçmemişti. Bütün biriken zamanlar benin kirini ve zehrini bu zamana aktarmıştı sanki. 21. asır benin bende boğulduğu ve benin beni yediğini en aşikar ortaya koyduğu bir asır oldu. Hülasa: Ene, haddizatında bir hava, bir buhar gibi iken, verilen ehemmiyete göre mayi haline gelir. Sonra ülfetle kalınlaşır. Sonra gaflet ve isyan ile öyle kalınlaşır ki, sahibini yutar. Halkı, esbabı da kendisine kıyas ederek Halıkın evamirine mübarezeye başlar. Küçük alemde, yani insanda ene, büyük insanda, yani kâinatta tabiata benziyor. İkisi de tağutlardandır. (Bediüzzaman Said Nursi)
Ben, bunları bile dinlemedi ve başladı gönlü yüksek sesle taşlamaya.
Halbuki varlığı benle olan insanın yokluğu da benle olmaktadır. Bir var oluş göstergesidir insanın beni. Hatta bir ayırt edici özellik. Şeyler arasında yerini alırken beni ile fark edilir. Bu farkındalık uzun bir zaman onu kendine getirir. Artık olmuşumdur derken. Birileri tarafından rahatsız edilirken. İçindeki zaafı ortaya koyar ve beni rahatsız etme diye trajik, çirkin, bencil, öteleyici, yalnızlaştırıcı, taraftar, güçlü, gururlu, edalı, havalı, yüksek sesli, bulunmaz Hint kumaşı, etrafı görmeyen, kendini de tanımayan... bir ses çıkarır.
Evet beni rahatsız etme çünkü o trajiktir...
Halbuki...
Evet beni rahatsız etme çünkü o çirkindir...
Halbuki...
Evet beni rahatsız etme çünkü o bencildir...
Halbuki...
Evet beni rahatsız etme çünkü o öteleyicidir...
Halbuki...
Evet beni rahatsız etme çünkü o yalnızlaştırıcıdır...
Halbuki...
Evet beni rahatsız etme çünkü o taraftardır...
Halbuki...
Evet beni rahatsız etme çünkü o güçlüdür...
Halbuki...
Evet beni rahatsız etme çünkü o gururludur...
Halbuki...
Evet beni rahatsız etme çünkü o edalıdır...
Halbuki...
Evet beni rahatsız etme çünkü o havalıdır...
Halbuki...
Evet beni rahatsız etme çünkü o yüksek seslidir...
Halbuki...
Evet beni rahatsız etme çünkü o bulunmaz Hint kumaşıdır...
Halbuki...
Evet beni rahatsız etme çünkü o etrafı görmez...
Halbuki...
Evet beni rahatsız etme çünkü o kendini de tanımaz...
Halbuki...
Evet beni rahatsız etme çünkü o komiktir...
Halbuki...
Evet beni rahatsız etme çünkü o sadece fildişi kulesinde yaşar...
Halbuki...
Evet beni rahatsız etme çünkü o güzelliği kendinden bilir...
Halbuki...
Ve insanlar adedince ben...
Kendini bilenler adedince de halbuki...