Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
28 Haziran 2024

"Benden geçti" diyerek geçiştirenler

İnsanoğlunun mükellef olduğu kulluk sınavında bariz bir özelliği de mazeret üretebilme maharetidir… Sanıyorum en çok sığınılan mazeretlerin başında şu iki husus öne çıkıyor:

“Benden geçti...”

“Henüz daha erken…”

Bunlardan ilk cümle üzerinde yoğunlaşmak istiyorum…

“Artık benden geçti…” Bir bıkmışlık ifadesi… Tükenmişlik tezahürü… Acziyet itirafı… Karamsarlık göstergesi…

Bir Müslümanın hedeflerine, hayallerine, hareketine, hayatına yapabileceği en büyük kötülük…

Ne demek, benden geçti?

Pes etmenin, havlu atmanın, ipe un sermenin farklı bir yöntemi…

Sorumluluğu üstünden atmak, sıyrılmak, sıvışmak ya da yola çıkma iradesini, sefer bilincini, mücadele azmini sıfırlama sefaletine düşmenin sonucu olsa gerek…

Bir müminin var olan kabiliyetlerini kısıtlama hakkı olabilir mi?

Yeteneklerini köreltme yanılgısını nasıl kabullenebilir?

Sakın bu anlayış hevanın hayatımıza kuruduğu bir tuzak, şeytanın kulluğumuza yönelik bir kumpası olmasın…

En tehlikeli engellerden biri de kişinin kendi kendini engellemesidir… Ya da kendini buna ikna etmesidir… Bir anlamda kendini iptal etmesi… Aktif mücadeleye kapatmasıdır…

Bu durumda Rabbimizin bize ihsanı olan potansiyeli dondurmak, enerjimizi kitlemek nankörlük olmaz mı?

Nedense söz konusu dünyalık arzular, hevesler, hedefler, hesaplar olunca efor ve performansımız oldukça yüksek, hızımıza diyecek yok…

Evet, sıra dünyalık hırslarımıza gelince “benden geçti” cümlesini kurmuyoruz… Daha çok yaşamak, daha çok kazanmak insanın engellenemez arzusu… Yarışı önde götürüyoruz… Fakat iş İslami sorumluluklar, sefer ve sınav olunca özür üretmeler, ama ve acabalar peşpeşe sıralanabiliyor…

Bu marazi halleri genç jenerasyonda bile duyar olduk…

Neyin nesidir?

Tükenmişlik sendromu mu? Öğretilmiş çaresizlik mi? Bilinçli olarak sorumluluktan sıyrılma manevrası mı?

Gün geçtikçe ununu eleyen, eleğini duvara asanlar çoğalıyor…

Doğrusu kulluk yürüyüşünde ihdas ettiğimiz bariyerler bizi bitiriyor…

Yaş bariyeri… Emeklilik bariyeri… Evlilik bariyeri… Piyasa bariyeri… Ya da bahaneleri mi desek?

Bu mazeretçi marazlarla sonsuz geleceğin kapılarını kendimize kapattığımızın farkında bile olmuyoruz…

Rüyalarımızla oynuyoruz… Hayallerimizi tüketiyoruz… Umutlarımızı darbeliyoruz… Ufuklarımızı karartıyoruz…

İmanın nasıl bir imkân olduğunu unutuyoruz…

İddia, ideal ve irademize bu algı ile ne kadar zarar verdiğimizin farkında bile değiliz…

İdeallerini gömenlerin yaşayan ölülerden ne farklı kalır ki?

Bir düşünürümüzün şu tespitini yeniden düşünmemiz gerekiyor:

“Dünya’yı değiştirme iradesini kaybetmemiş herkes gençtir”

Biyolojik yaşa takılı kalamayız… Dingin bir ruh, zengin bir gönül, engin bir zihin ile aşamayacağımız zorluk yoktur…

Bu durumda “Benden geçti.” mazereti ile ötelediğimiz tüm mevzuları yeniden tefekkür etmek durumundayız…

Yeni bir heyecan… Yeni bir merak… Yeni bir hayal… Yeni bir hareket için asla geç değil…

O ki yaşıyoruz… Nefes alıp veriyoruz… Su, ekmek, hava tüketiyoruz… Pekâlâ üretebiliriz… Yürüyebiliriz…

“Benden geçti” deme lüksümüz yok… Sadece mezardaki dostlarımızın lisanı halleri ile bize “benden geçti” mesajlarını ıskalamayalım…

Kaldı ki başımıza kızılca kıyametler kopuyor olsa bile elimizdeki fidanı dikmek inancımızın gereği değil midir?

Sırası gelinci Mimar Sinan’ın Selimiye Camii’ni 85 yaşında iken böyle bir şah eseri insanlığa armağan ettiğini övünerek anlatırız…

Ashab-ı güziden Ebu Eyyübe-l Ensari Hazretlerinin 90 yaşında İstanbul surlarının dibinde ruhunu Rahman’a teslim ettiğini duygu yüklü cümlelerle dile getiririz…

Bize gelince mi yaş sınırlaması söz konusu oluyor?

Anlamak zor?

Başarı için hiçbir yaş geç değildir… Başarının yaşı yok… Belki beklediğimiz sonuçlar gecikebilir.. Unutmayalım ki er ya da geç sonuçta kazananlar seferi sürdürenler olacaktır…

Mücadelede yaşa takılanların yanılgısı… İlla başarı…

Bizden istenen seferdir…

Zafer Allah’tandır…